8. Bölüm

151 22 5
                                    

Bulut ve yanındaki sinirli adam odadan çıkar çıkmaz gözlerimi açtım. Bu olaylar bana fazla geliyordu. Başımın ağrısı geçmiş gibiydi ama hâlâ bir ağrı vardı. Birkaç dakika sonra içeri Bulut girdi. Hemen yanıma geldi. Yanımdaki sandalyeye oturdu. "İyi misin? " dedi biraz titrek ve korkak bir sesle. Gözlerini bana dikmişti yine. Cevap vermeden gözlerimi üzerinden çektim. Sinirliydim Bulut'a. Bulut ayağa kalkıp "Hey neden yüzüme bakmıyorsun?" dedi. Yine cevap vermedim.Omuzlarını çökertip yerine oturdu bu sefer. Ağlamaklı bir sesle " Bilerek yapmıyorum! Özür dilerim gerçekten! " dedi ve çıktı odadan. Tamam bilerek yapmıyor olabilir ama... Korkuyorum, tekrar gözüme o şekilde bakacak diye korkuyorum! Birkaç dakika sonra içeri Bulut 'un kolundan tutmuş doktor geldi. Bulut' a olan siniri dinmiş gibiydi. Bulut ve bana bakıp " Bulut seni odana götürecek Ezgi, onun böyle bir şeyi bilerek yapmadığını söylemeliyim. Lütfen ona kızma. İyileşene kadar sana Bulut bakacak. " dedi ve çıktı. İçeride Bulut 'la yanlız kalmıştık. " Tekrar özür dilerim, hep de dileyeceğim." dedi ve düşürdüğü sandalyesini düzeltip tekrar oturdu. Yüzüne bakmaya hâlâ korkuyordum ama neden bakmadığımı bilmesini istedim.

- Yüzüne yani gözüne bakmaktan korkuyorum açıkçası.
- Neden?
- Afedersin ama yine aynı duruma düşmek istemiyorum.
-Merak etme, bir daha 'asla' olmayacak!
Bu kısa konuşmadan sonra sohbetimiz bitmişti. Kısa bir sessizlikten sonra " Hadi hazırsan gidelim. " dedi. Aaa doğru ya o da benimle gelecekti. " Tamam. " dedim ve kalkmaya çalıştım ama kalkamadım. Bulut yanıma tekerlekli sandalye getirdi ve oraya oturmama yardım etti. Sonra şu lanet revirden çıktık. O günden sonra revirin ikinci evim olacağından şüphe bile duymamıştım. Koridorda sayılarca hemşire vardı. Bulut koridordan geçince havada uğuldamalar oluştu "Ayyy!.. " sesleri. Bulut beni biraz daha hızlandırdı. O sırada bir şeyler söylüyordu ama anladığım tek şey" Şu hemşirelerden nefret ediyorum. " oldu.

Odama varmıştık. Odamda birkaç fazlalık- bir tane daha yatak ( benim yatağımın karşısında), bir gardrop ve bir çalışma masası- vardı. Diğer her şey aynıydı. Bulut beni tekerlekli sandalyeden kaldırıp yatağımın üstüne koydu ve o kocaman sarı gözlerini bana dikerek " Haydi biraz dinlen. " dedi ardından gülümsedi. Karşı çıkmadım, haklıydı biraz uyumam gerekti. Küçüklükten beridir uyuyabilmek için hep bir şeyler düşünürüm. Kimisi ise düşününce uyuyamaz. Bulut'u düşündüm, bana bakışını. Bana o şekilde bakınca gözleri göz bebekleri dışında tamamen sarı, harika bir şekil alıyordu. Normal göz rengi de sarı ve güzel ama diğeri kadar cezbedici değil. Her neyse. Bu düşünce bulutlar yardımıyla kayboldu. Evet tabi ki sıra da annem ve Lucy vardı. Onları eski hâlleriyle düşünüyordum. Lucy ve benim küçüklüğüm geldi gözlerimin önüne. Oynadığımız oyunlar... Annem...
Acaba şimdi ne yapıyorlardı ? Hiç merak ediyorlar mıydı beni? Üzülüyorlar mıydı? Başımın etini yiyen binlerce soru vardı aklımda. Gözlerimi Bulut' a diktim. Çalışma masasına oturmuştu. Ellerini yine şaçlarının arasına daldırmıştı. Yatmaktan sıkılmıştım. Saate baktım tam 2 saat geçmişti. Bulut ' a annem ve Lucy ' i sormak istiyordum ve soracaktım da. Bir anlığına kalktım, artık başım ağrımıyordu. Kalktığımı duymuştu her hâlde Bulut. Sandalyesini bana doğru döndürdü.
- Aaa uyanmışsın!
- Uyumadım ki uyanayım.
- Hm... Şimdi nasılsın?
- Artık başım ağrımıyor. İyiyim.
- Harika!
Ve gülümsedi. Lavobaya doğru gittim. Tam ayağa kalkıp bana yardım edecekken durdurdum. " Ben iyiyim. " dedim. Başını salladı ve yerine oturdu tekrar. Sarı saçları yine dağılmıştı. Gözlerinde yorgun bir ifade vardı. Lavobaya girdim. Yüzüme avuç dolusu su çarptım. Va karşıma baktım. Karşımda sadece yorgunluktan yüzü düşmüş ben vardım. Birkaç gün içerisinde ne hâle gelmiştim!? Bu yüze daha fazla dayanamayıp çıktım lavobadan. Bulut'un yanına gittim. Hâlâ çalışıyordu. Kocaman masa, kâğıtlarla dolmuştu. Kâğıtların olmadığını bir boşluğa oturdum. Bulut başını beni süzerek kaldırdı. Sonra yüzüme baktı. Bir şey dememi bekliyordu. Daha fazla beklemeden başımı öne eğerek başladım " Sence annemler şimdi ne yapıyordur, beni merak ediyorlar mıdır? " dedim titrek ve üzgün bir sesle. Sırıttı ve " Endişelenme. " dedi. Sandalyesini biraz daha geriye götürüp rahat bir hâl aldı. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu!? " Nasıl endişelenme!? " diye bağırdım. " Sakin ol! Onlar şuan mutlu! " dedi. " Ya nasıl olur? Ya - yani nasıl? Beni özlemiyorlar mı!? " dedim. Sinirlerim bozulmuştu. Benim dünyadaki tek varlıklarım benim yokluğumda nasıl mutlu olabilirler ben burada ölürken! Hayır, dedi yine. " Ama ben yokum? " dedim. Ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum. Ölmek üzereydim. " Sen oradasın, klonun onlarla." dedi. Klonum mu? İyi de klonum benimle aynı yaşıt olamaz ki? " Yalan söyleme klonum benimle aynı yaşıt olamaz!" dedim. Bana sırıtarak " Teklonoji" dedi. Ya bu nasıl teklonoji biz mi bilmiyoruz tek teklonojiyi!? " Hadi oldu diyelim, klonum varsa bana neden deney yapıyorsunuz!? Klonuma yapın! " dedim. Birden yüzü düştü. Sırıtmalarındam eser kalmamıştı. Sandalyesini çekti ve tekrar eline kağıtlarını aldı " Bunu anlatamam." dedi. Dağılmış saçlarını kavradım ve bana bakmasını sağladım. " Ne yapıyorsun sen!? " diye bağırdı ve elimi sıkıca kavradı. Elim uyuşmuştu. Çok fazla sıkıyordu. Bağırmamak için kendimi zor tuttum. " Bana yalan söyleme! " diye bağırdım. O da bağırarak cevap verdi: " Sana yalan söylemiyorum! ". Ve gözleri yine o muhteşem hâlini aldı. Hâlâ elimi bırakmamıştı. Gözlerim yarıya inip duruyor. Her şeyi bulanık görüyordum. Elimi kurtarmaya çalışmayı bıraktım. Artık bedenimi tutamıyordum, çok ağır geliyordu bana. Ve bir anda yığılıverdim masaya. Gözlerim kapanmıştı ama hâlâ hissedebiliyordum. Elimi aniden bıraktı. Gözlerimi zoraki açtım. Bulut ayağa kalkmıştı. Saçlarını yoluyordu. Gözlerim ölü gibi ona bakıyordu o da korkakça bana. Nefesim zorlaşmıştı. Bana oksijen tüpümü getirdi , elleri titriyordu. Beni kaldırdı ve yatağıma bıraktı. Bedenim ölü gibiydi ve ruhumda... Durmadan ağlıyor ve özür diliyordu. "Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim..."

Merhaba arkadaşlar! Sonunda bu bölümü de yayınladım. Biliyorum biraz geç oldu ama umarım beğenirsiniz. :) yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın :)

KobayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin