Ben de seni... Bu sözü beynimin içinde yankılanıyordu. Birisine aşık olacağımı hiç düşünmezdim. Benim böyle donuk beklememden sıkılmış olsa gerek, çünkü tekrar dudaklarıma yapıştı. Ben de kendime geldim. Bu sefer geri çekilen ben oldum. Ona sinirliydim hâlâ! Beni bırakıp gitmeyi göze aldığı için ona sinirliydim. "Neden kendini öldürüyordun o zaman!? " diye çıkıştım. Yüzü bir anda düştü. Daha yeni açan ve parıldayan o çiçek bir anda soldu sanki... Biraz geriledi. "Korktum" dedi "Korktum Ezgi, benden nefret edebileceğinden korktum. Ben; ben sana aşıkken, seni çok çok büyük bir riske attım! Sevdiğim kadını büyük bir riske attım! Bunun acısına dayanamamaktan korktum! " dedi. Sapsarı gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Teselliye ihtiyacı olan ben olmalıydım aslında ama benim onu teselli etmem gerekiyordu bu durumda. "Biliyor musun? Bence hiçbir şey olmayacak ve buradan sağ salim çıkacağız." farkında olmadan çıkacağız demiştim. Ama aldırış etmeden gülümsedim. "Hiçbir şey olmayacak!" dedi ve sarıldı. Öylece yere uzandık. Sarıldık ve uyuduk...
***
Uyandığımda Bulut hâlâ uyanmamıştı. Ona her bakışımda içimi huzur kaplıyor, gözlerimi üzerinden alamıyordum. İlk defa birisine böylesine âşık olmuştum. Kollarından sıyrılmak istemiyordum aslında ama sessizce kalktım. Her yerim tutulmuştu. Yatağımdan yastığımı aldım ve başının altına yavaşça koydum. Kaslı bedenin üzerindeki kanlar donmuştu. Vücuduna, yaralarına hafifçe dokundum. Banyoya doğru gittim. Kesik bileğimi yıkadıktan sonra üstümdeki kanlı giysileri çıkardım ve ılık bir duşa girdim. Bileğime , Bulut'un eskiden yine bileğime sardığı bezin aynından buldum ve onu sardım. Artık banyodan çıkabilirdim.
Banyodan çıktığımda Bulut hâlâ uyuyordu. Gülümsedim. Dün çok heyecanlı geçmişti. Ses çıkarmamaya gayret ederek etraftaki kanları temizledim. Uyansın istemiyordum. Onu uyurken izlemek harikaydi! Yanağına küçük bir buse kondurdum. Gözlerini açtı ve gülümseyerek "Günaydın! " dedi. "Günaydın!" dedim ben de aynı şekilde. Bulut biraz doğruldu ama sonra acıyla tekrar düştü bedeni. "Off yer yerim acıyor ve yer yerim kan olmuş! " dedi biraz tiksinerek. "İyi bir duşa ihtiyacım var!" diye de ekledi. "Dur! " dedim aniden. "Ne oldu? " dedi endişeyle. "Önce yaralarını temizleyelim. " dedim gülümseyerek. O da yamuk bir şekilde gülümsedi. Canının çok acıdığını biliyordum. Ne kadar gülümsemeye çalışsa da yine de belli oluyordu. En önemli parça suya dayanıklı yara bandı bulmam gerekiyordu. Önce banyoya ardından her yere baktım ama bulamadım. "Yok, yok, yok! " diye söylendim. Bulut başını bana çevirdi ve "Yardıma ihtiyacın var mı?" dedi. "Yok, hayır, şimdi hallederim. " dedim sakince ve telefonu Rüzgâr'ın bana verdiği o 3 haneli numaraya çevirdim. "R. B. L" dedim. Bu Rüzgâr'ın bağlantı koduydu. Bulut bu durumda pek şaşırmışa benzemiyordu. Kısa süre sonra Rüzgâr telefon hattına geldi. "Merhaba! " dedi yine neşeli bir sesle. "Merhaba, ben Ezgi."
dedim ben de. Sesi daha da neşelenmişti. Eee dostuydum tabii onun. "Aaa Ezgiii!!! Bir sorun mu vardı? " dedi. "Çok sorun gibi değil ama... Su geçirmeyen yara bandına ihtiyacım vardı. Odamda hiç bulamadım da." dedim. Rüzgâr biraz güldü ve "Ahaha tamam hemen geliyorum! " dedi ve kapattı. 5 dakika geçti geçmedi hemen gelmişti. Kapımı açtım. "Merha-" diyemeden birden sustu. Ağzı açık kalmış, gözlerini kocaman açmış Bulut' a bakıyordu. Bulut el salladı sırıtarak. "Bu-Bulut Bey?, dedi endişeyle "Aman Tanrım! Ne oldu size böyle?" dedi. Yerinde ileri geri gidiyordu. "He-hemen hemşireleri çağıracağım! " dedi seslice. Tam kapıdan dönecekken kolunu tuttum ve geri çektim. "Yok, yok hayır ben hallederim." dedim. "Ama-" tam karşı çıkacakken daha da seslice " Ben hallederim. Sen bana yara bandını ver. " dedim ve gülümsedim. Yara bandını sakince bana doğru uzattı ve "Şey gidiyorum... Sorun olursa şey yaparsınız! " dedi . " Tamam, sen merak etme. Kontrolüm altında! " dedim ve gitti. Kapıyı kapatıp Bulut 'a doğru yürüdüm. Sırıtıyordu. Neden sırıttığına anlam verememiştim. Boş boş sırıtıyordu. "Neden hemşireleri çağırmadın? " dedi yine sırıtarak. Ah anlamıştım şimdi neden sırıttığını... Ne diyecektim ki kıskanıyorum mu diyecektim? "Şey, şey..." dedim ağzımdan tek kelime çıkmıyordu. Tekrar gülümsedi. "Tamam, tamam ben çağırırım. " dedi ve yerdeki telefonu aldı. "Hey, hey dur ne yapıyorsun sen!? Ben hallederim dedim ya. Of bırak şu telefonu!" dedim ve hızlıca elinden telefonu çektim. " Ama neden çağırmadığını anlamıyorum? " dedi yine sırıtarak. "BULUT!, dedim seslice "Şansını fazla zorlama! " ve ben de gülümsedim. "Tamam, özür dilerim! " dedi ve kahkaha attı. Lavaboya gidip yara merhemi, bir kova dolusu , fazlaca bez ve bir de çöpler için bir kova aldım. Ve tekrar Bulut 'un yanına gittim. Yanına oturdum. Islak saçlarım arkadan dağınık bir şekilde bağlıydı. Önce bezlerden birini ıslatıp en üstekini temizledim. Sonra farklı bir beze merhemi döküp yarasının üzerine bastırdım. "AH! " diye bağırdı. Acıdığını biliyordum ama bunu kendisi yapmıştı ve katlanmak zorundaydı. "Kendin ettin, kendin buldun! " dedim. Başını eğdi ve "Haklısın! " dedi. Sonra beni izlemeye koyuldu. " Tüm bunları nerden öğrendin? " diye sordu. "Acil yardım eğitimi aldım! " dedim işimi bırakmadan. Birden yüzü anlamamış gibi geri gitti. " Sen öğrenci değil miydin ya? " dedi. "Evet. Ama bu eğitimi, isteğe bağlı olarak aldım. " dedim gülerek. O zamanları hatırlamak mutluluk vermişti. Hep doktor olmak istiyordum. Seneye gireceğim sınavda hedefim bunun üzerineydi. Ama hayat süprizlerle doludur. Ne zaman ne olacağı belli olmaz. O da gülümsedi. " Ne düşünüyorsun öyle? " dedi. Cevap vermedim. " Sevgilin var mıydı? " dedi daha kısık bir sesle. " Hayır! " dedim ve güldüm. Kıskanan kimdi acaba şimdi? "Doktor olmak istiyordum da. " dedim. Bana uzun uzun baktıktan sonra hüzünlendi. Ne düşündüğünü biliyordum. O da burdan çıkabileceğimden emin değildi. Susmuştuk. Yaralarını sarmam tamamen bitmişti. " Hadi bakalım, duş alabilirsin artık! " dedim gülümseyerek. Teşekkür etti ve yavaşça kalktı. Banyoya giderken gözünü sildiğini gördüm. Arkamı döndüm ve mutfağa doğru gittim. O duş alırken ben de kahvaltıyı hazırladım. Sevdiğim kişiyi tam olarak tanımıyordun aslında. Hayatını ... Bilmiyordum mesela. Sadece 18 yaşında olduğunu ve burada müdür olduğunu biliyordum. Başka hiçbir şeyi bilmiyordum. Ailesini... Tam olarak hiçbir şeyi! Acaba kimdi? Nasıl böyle bir özelliği vardı? Öğrenmeliydim ve öğrenecektim de...Merhaba arkadaşlar! Yeni bölüm geldi, evet! Umarım ne beğenirsiniz :) Yorum ve voteleri esirgemeyin :D sizleri seviyorummm :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kobay
Misterio / SuspensoBiraz korku, biraz aşk, belki dram, hastahaneler, bilinmeyen bir yer ve deneyler... Bunları gören, yaşayan, sabırlı ve zeki bir kız... Ezgi'nin yaşadıklarına hazır mısınız?