2; nefret etmen gereken oda arkadaşını hyungun lokantasına çağırma

517 57 7
                                    

steve lacy - dark red

something bad is 'bout to happen to me

why i feel this way, i don't know, baby

*

nefret etmen gereken oda arkadaşını hyungun lokantasına çağırma

"Park Jimin, uyan."

Rüya alemi ve gerçeklik arasında salınan bilinci arasında ismini işmek, kaşlarını çatmasına neden oldu. Henüz yatağından çıkmadığı halde yatağının başında karga misali tüneyip kendisini rahatsız eden hadsiz kimdi böyle?

"Park Jimin, uyan diyorum sana." Omzu üzerinden çekilen battaniyeyle çıplak kolları ve bacaklarına sonbahar sabahının soğuğu çarptı. Anlamsız bir kaç kelime homurdandı, ardından battaniyesinin sıcaklığını geri kazanmak için yastığın altında olmayan kolunu ileri doğru uzatıp battaniyesini aradı ancak nafile bir çabaydı onunki.

"Park Jimin, uyan diyorum sana." Tepesine dikilen kişi bu defa omzunu sallayarak onu gerçek dünyaya geri getirmek için çabalamayı sürdürdü. "Şu hale bak, leş gibi de içmişsin ya Jimin, aferin sana."

Jimin en sonunda gözünün tekini açtığında ilk başta bulanık görüşü yüzünden kime baktığını çözemedi ancak gördüğü siluetten yola çıkarak epey uzun biri olduğu açıktı. Avucunun içiyle gözünü ovalayıp görüşünü biraz olsun netleştirdiğinde gözlükleri altından çatık kaşlarla kendisine bakan Kim Namjoon'u gördü.

"Hyung," Uykulu sesiyle cırlayıp apar topar yatakta doğruldu ve sersem gözlerle etrafına bakındı. Akşamdan kalma beynine feci bir sızı saplandığından, nerede olduğunu kavrayamayacak haldeydi. Bulanık görüşü baş ağrısına hiç iyi gelmediğinden elleriyle yatağının etrafını yoklayarak gözlüklerini aradı ancak bulamadı. Nereye koymuştu ki gözlüklerini?

"Hyung ya, Hyung tabi..." dedi Namjoon sitemle "Bu halin ne böyle Jimin?" söylenmeye devam ederken odadaki mini buzdolabına gidip dolaptan Jimin'in zavallı gözleriyle ne olduğunu seçemediği bir şeyler aldı. Elindekileri nihayet yatağının yanındaki üstü makyaj malzemesi dolu komodine bıraktığında, bunu yaparken onca para verdiği far paletini pek de nazik olmayacak şekilde kenara itelemişti, dolaptan aldığı şeylerin bir şişe su ve bir teneke limonlu maden suyu olduğunu gördü.

Namjoon, Jimin'in boş bakan gözlerini fark ettiğinde sıkıntıyla soludu.

"İç şunları, kendine gelirsin. Konuşacağız."

Jimin, omuzlarına çöken suçlulukla ilk önce su şişesini aldı, suyu kana kana midesine indirdiği sırada odadaki diğer yatağın boş olduğunu fark etti. Kendisine ciddi gözlerle bakan Namjoon ve boş yatak arasında dolandı gözleri, kendisi tamamen leşi çıkmış uyurken gelişen olayları tahmin etmekte zorlanmadı. Puşt Jeon büyük ihtimalle Namjoon'a ötmüştü olanları, şimdi de Namjoon gırtlağına çökmek için sabahın köründe odaya damlamıştı. Klasik.

Namjoon, Jimin'in suyunu bitirmesini beklemiş olacak ki boş şişe dudaklarından uzaklaşır uzaklaşmaz dedi: "Neler oluyor Jimin?"

Jimin o anda en iyi seçeneğinin bir süre aptalı oynamak olduğunu düşündüğü için takınabildiği en masum ifadesiyle dedi ki: "Ne anlamda hyung?"

Namjoon gözlüklerini çıkarıp burun kemerini sıkıştırdı. Ardından gözlüklerini Jimin'e doğru sallayarak konuştu: "Bilmezden gelme Jimin, alkol etkisi altında yaptıklarını unutmadığını bilecek kadar çok içki masasına oturdum senle. O yüzden dökül."

VENÜS // jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin