3; nefret etmen gereken oda arkadaşına girmek istemediği kapıyı açık tutma

408 47 24
                                    

hozier - no plan

there's no plan

there's no race to be run

the harder the rain, honey, the sweeter the sun

*

İÇERİK UYARISI: OKUYUCULARIN DİKKATİNE BU BÖLÜM; HOMOFOBİK DİL KULLANIMI, HOMOFOBİK TAVIR VE ALKOL ETKİSİNDE CİNSEL BİRLİKTELİK BAHSİ İÇERMEKTEDİR.

nefret etmen gereken oda arkadaşına girmek istemediği kapıyı açık tutma

Devasa sprite bardağının devrilmesi yüzünden vıcık vıcık şekerli ve ıslak Prada pantolonuyla lokantanın mutfağından, yağlı atmosfer yüzünden sarıya çalan sürgülü kapıyla ayrılan depoda dizleri üzerinde, omurgasını bir sopa misali dimdik tutmaya çalışırken hafifçe kıpırdandı. Kıpırdanmasıyla beraber kafasının arkasına sertçe pırasa çarptı, saygıdeğer Seokjin Hyungu.

"Hyung," sızlandı. Kafasının ardındaki sızıyı az da olsa gidermek için elini kaldırdı, kafasını okşamak üzereyken pırasa bu defa eline çarptı. "Hyung, acıyor."

Seokjin, buz kesmiş sesiyle konuştu: "Konuşmak ve kıpırdamak yok demenin neresini anlamadın Park Jimin?"

Nihayetinde, sızlanmanın işe yaramayacağını kavradı Jimin, ellerini yeniden dizleri üzerine yerleştirdi. Hareketiyle beraber zarif bileğinine dolanmış gümüş bilezikler, sessizlik içinde hafifçe şıngırdadı. Akşam yemeği kesinlikle planaldığı şekilde gitmemişti çünkü kalbi de yüzü kadar temiz olan Hoseok'un Jeon Jungkook denilen puşt herifin nasıl biri olduğunda kesinlikle hiçbir fikri yoktu. Fikri vardıysa bile, ikisinin yan yana gelmesinin ne denli tehlikleli olabileceğini o zamanlar kavrayamamıştı. Eğer sahneye Jeon Jungkook dahil olursa elbette Jimin'in başı belaya girerdi. Hep böyle olurdu zaten.

"Eğer kimse dert etmeyecekse," Jimin, nefret etmesi gereken normalden biraz daha kalın ve ciddi sesi işittiğinde kollarındaki tüylerin havalandığını hissetti. Kesinlikle iyiye işaret değil. "Kimse dert etmeyecekse benim neden burada olduğumu açıklayabilir misiniz acaba?"

Seokjin, darp aleti olarak kullandığı pırasayı elinden düşürmeden dizleri üzerinde bekleyen ikilinin önüne geçti. Yüzü ifadesiz olsa da Jimin bu defa sınırı aştığının farkındaydı. Sarhoş halde yerlerde yuvarlanmak neyse ancak lokantanın en işlek saatinde amansız bir yemek savaşı başlatmak kesinlikle yenilir yutulur cinsten sayılmazdı.

"Çok afedersiniz Jeon Jungkook-şi, karakolda olmayı mı tercih ederdiniz acaba? Eğer öyleyse sizi oraya kadar götürmek benim için hiç de sıkıntı olmaz." 

Jungkook, tuhaf bakışlarını bir Seokjin bir de hemen yanında duran Jimin arasında dolandırdı. Seokjin'in tonunun altında yatanları kavrayamamış gibiydi. "Neden karakolda olmam gereksin? Kafamdan aşağı bir tabak rameni boşaltan sizin arkadaşınız, benle alakası yok."

İnanılmaz bir ısırmayla beraber soluğunun altından güldü Seokjin. Jimin bu tavırları pek yakından tanıdığından, olduğu yerde biraz daha büzüldü ve mümkünse gözden kaybolacak kadar ufalmayı diledi. Seokjin'in spesifik gülüşlerinden olan bu gülüşün ardından iyi niyetin geldiği görülmemiştir, Jimin sadece tek bir gülüşle bile Hyungunun ne kadar ciddi olduğunu anlayabilir ve nerede susması gerektiğini çözebilirdi ancak herkes Jimin değildi elbet.

"Lokantamı birbirine kattınız, Jeon Jungkook-şi. Şu anda polisleri çağırsam ve güzelim lokantam içinde yaptığınız vandalizmi memurlara göstersem, desem ki, sonuna kadar şikayetçiyim memur bey ne gerekiyorsa yapın...Para cezası ise para cezası, nezaret ise nezaret... Sence nerede olurdunuz şu anda?" Tek kaşını kaldırdı, elindeki pırasayı bırakmadan kollarını önünde başladı ve sordu: "Daha iyi bir yerde mi?"

VENÜS // jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin