5; nefret etmen gereken oda arkadaşını çizginin öbür tarafında tut

358 47 12
                                    

harry styles - golden

you're so golden,

i'm out of my head

and i know that you're scared

because hearts get broken

*

nefret etmen gereken oda arkadaşını çizginin öbür tarafında tut

Aynada bedeninin ritme uygun süzülmesini hoşnutsuz gözlerle izledi Jimin. Bedeninin akışında kendisini rahatsız eden bir aksaklık vardı ve aynı hareketi kaç kere tekrarlarsa tekrarlasın o aksaklık kaybolmuyordu. Kolları ince sopalar gibi görünüyor, kalçaları istediği şekilde kıvrılmıyor, bedeni de kayarcasına hareket etmiyordu. En sonunda vazgeçerek yorgun bedenini stüdyonun eskimiş zeminine bıraktı. Bacaklarını ve kollarını açmış, sırt üstü yerde uzandığı sırada Taehyung yaklaştı ve yerde yatmakta olan delikanlıya doğru eğilerek dedi: "Kendine işkence etmen bitti mi?" Her ne kadar ortada komik bir durum olmasa da Jimin güldü ve yattığı yerde başını salladı.

Hobiyle vedalaşmasından yaklaşık on dakika sonra Taehyung gelmiş ve stüdyonun bir köşesine çekilerek Jimin'in provasını bölmemek adına sessizce delikanlıyı izlemeye koyulmuştu. Pembe saçları terden birbirine yapışmış delikanlının kaşları ne vakit hayal kırıklığı ve tatminsizlikle bükülse, Taehyung'un kaşları çatılır, dudakları birbiri içine gömülürdü.

"Şu aralar iyice kafayı yedin sen, nedir bu kendini paralama sevdan, anlayamadım gitti. " diye yakındı Taehyung, Jimin'in başının yanına oturdu ve yorgun delikanlıyı omzundan dürterek başını kucağına yaslamasını işaret etti. Jimin itiraz etmeden Taehyung'un kucağına yerleştiğinde Taehyung, terli olmasına aldırmadan Jimin'in saçlarını okşamaya başladı.

"Kafanı kurcalayan bir şey mi var yavrum?" diye sordu. Sesi yumuşacık ve bal kadar tatlıydı. Jimin gözlerini Taehyung'un derin kahvelerinden kaçırdı, elbette kafasını kurcalayan meseleler vardı ancak, olayın tamamını anlatmadan kendini açıklayabilmesi mümkün değildi. Olayların tamamını anlatmasına da imkan yoktu, tüm çıkışları kapalıydı. Kapana kısılı hissetmekten bunalmıştı.

"Sorun yok yavrum," dedi Jimin, ses tonu ikna edici değildi. Taehyung ona şüpheli gözlerle bakmayı sürüldüğünde ağzı içinde geveledi: "Seokjin Hyung'a lokantada yardım etmeye başladığımdan beri biraz formdan düştüm."

Taehyung, arkadaşının asılsız cümlelerine karşılık göz devirdi. "Formdan düşmek mi? Delirdin herhalde, her zamanki gibi muazzamsın yavrum, kendine işkence etmeyi bırak tamam mı?" Cümlesinin sonuna doğru Jimin'in yumuşak sol yanağını işaret ve baş parmağı arasında sıkıştırdı ve kendini yeniledi. "Tamam mı?"

Jimin arkadaşının yanağına yaptığı işkenceden kurtulmak adına başını aşağı yukarı sallayarak mızmızlandı: "Aman be, bırak yanağımı, tamam."

"Samimi diyorum Jimin-ah, yarım saattir seni izliyorum ve formundan düşmüş olmana imkan yok, her zamanki gibi ışıl ışılsın, benim minik civcivim."

Duydukları üzerine kıkır kıkır güldü Jimin, güzel gözleri ışıltılı hilallere dönüşecek kadar küçüldü.

"Oyy, bal olsaymışsın Park Jimin bal." Taehyung, gayet başarılı anaç sesiyle söylediğinde Jimin kahkahalara boğuldu. Arkadaşının kulak dolduran kalın sesini kadın sesi misali incelterek konuşmasını liseye gittiği zamanlardan beri komik bulurdu. Taehyung da bunu pek iyi bildiğinden Jimin kendine karşı acımasız olmaya başladığında, cebinden çıkaracağı ilk numara buydu.

VENÜS // jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin