9; nefret etmen gereken oda arkadaşına en karanlık korkularından bahsetme

293 32 22
                                    

lana del rey - say yes to heaven

if you dance, i'll dance

and if you don't, i'll dance anyway

give peace a chance

let the fear you have fall away

*

nefret etmen gereken oda arkadaşına en karanlık korkularından bahsetme

Kapının usulca açılıp kapanmasıyla gözlerini açtı Jimin. Uyuduğu da yoktu. Jungkook'un odanın karanlığında olabildiğince sessiz üstünü değiştirmesini dinledi. Terliklerinin parke üstünde çıkardığı yumuşak sesleri, kıyafetlerin bedenine sürten usul hışırtısını ve Jungkook'un odayı tamamen ısıtmaya yeminli gövdesinden çıkan her soluğu... Hepsini dinledi. Kıyafetlerin hışırtısı kesilince oda evvelki sessizliğine geri yuvarlandı. Jimin sırtı delikanlıya dönük uzandığından nerede durduğundan bihaberdi.

Fırtına habercisiydi sessizlik, üstelik Jimin de içinde Jungkook olan başka fırtınayı daha kaldırabileceğinden emin değildi.

Pembe yorganları içine gömülü olmasına rağmen içten içe Jungkook'un uyumadığını bildiğinden endişeleniyordu. Banyo kapısının eski menteşelerinden yükselen gıcırtıları işittiğinde gergin omuzları gevşedi. Yorgan altında boğulur gibi hissettiğinden üzerinden iteledi yorganı. Gecenin soğuğu ile arasında sadece pamuklu geceliği kaldığından omuzları üşüdü fakat aldırmadı. Hayal kırıklığı süzülüp geçti içinden. Bir anlıktı, geldiği gibi kayboldu.

Yastığın altında duran elini yumruk yaptı. Yüreği amansız bir kargaşa içindeydi. Stüdyoda yaşananlar kırık bir video kaset gibi yeniden, yeniden ve yeniden dönüyordu kafasında. Döngünün can alıcı yeri her daim Jungkook'un hadsiz yakışıklı suratını yeis içinde, endişeden eğik bükük gördüğü andı. Jungkook'un yüzünde o biçim bir ifade görmeye alışık değildi. Hele ki gözleri... Uyur uyanık aynı suratı ve aynı parlak gözlerin hülyalarına dalıyordu sanki. Öfkeyle burnunu yastığına sürttü. Yastıktan yayılan yumuşatıcı kokusu evde, annesinin dizleri dibinde olmayı ne denli arzuladığını anımsattı ona. Annesinin pişirdiği yemekleri yiyip martı çığlıkları eşliğinde sahil boyunca aylaklık etmeyi dilerdi.

Sarılı bileğini incitmemeye dikkat ederek kıpırdandı ve usulca döndü yatakta. Banyodan gelen su sesi dışında çık yoktu odada. Koridordan gelip geçen birileri bile yoktu. Sanki koskoca bina sessizlik içinde ikili arasında olacakları beklemekteydi. Gözünün kenarına sinen buğu eşliğinde Jungkook'a ait tarafı inceledi. Aylardır aynı odada kalmalarına rağmen, odanın o kısmını ilk kez görüyor gibiydi.

Birbirinden kopuk iki dünya barınıyordu yurt odasında. Can yakan, hatta yaralayan bir kopmaydı aralarındaki.

Siyah çarşafların sarıp sarmaladığı yatak titizlikle yapılmıştı. Yatağın yanındaki okuma ışığı her zaman olduğu gibi açıktı. Arasına ayraç niyetine kalem bırakılmış bir kitap lambanın altında parlamaktaydı. Gözlerini iyice kısarak bakmasına rağmen kitabın adını seçemedi. Jimin'in Jungkook hakkında öğrenip epey şaşırdığı yegâne özellik delikanlının okumaya duyduğu sevgiydi. Dışarıya dikte ettiği imaja karşın elinden kitabın eksik olduğu görülmüş değildi. Jungkook'un çevresini sarıp tıka basa dolduran dünyadan ayıran özelliği buydu.

Jimin burnunu yeniden yastığa sürttü.

Yatak başlığının üstüne sabitlenmiş asma raflar da gelişigüzel yerleştirilmiş envaiçeşit kitapla doluydu. Kitapları sabit tutabilmek adına, sevimli suratlarıyla gülümseyen köpek heykelcikleri kullanmıştı. Çalışma masasının üzerine kalemlerini nizam içinde muhafaza ettiği bir kalem kutusu ve kampüs içindeki fotokopiciden alınmış ders notları duruyordu. Çalışma masasının üstündeki raflar ise akademik kitaplarla doluydu.

VENÜS // jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin