7🐚

97 58 0
                                    

Hoşgelmişsinez.

Bugün Acıklı bir şekilde bölüme giriş yapıyoruz babay👋🏻

Bu hayat her zaman bu kadar acımasız mıydı? Yoksa sadece bana mı böyle davranıyordu? Peki ben de hak etmemiş miydim babasının prensesi olmayı? Ya da annesinin her sabah öperek uyandırdığı o kız olmayı?

Bunlar çalışarak elde ediliyor muydu? Düşündüğüm gibi hak edilebiliyor muydu? Başarıyla mı geliyordu bunlar? Yoksa sevgiyle mi?

Kusura bakmayın ben de ikisi de yoktu. Her konuda tamamen beceriksizdim. Yapabildiğim tek şey kalp kırmaktı. Onu da her geçen gün yapmaya devam ediyordum.

Peki son bir soru daha; dünyada ki bu adaletsizlik çirkin ve güzele mi bakıyordu?

Yine banyomda, aynanın karşısında yaralarımı sararken düşünmüştüm tüm bunları. Temizlememe rağmen hala akmaya devam eden kanı inatla silmeye devam ediyordum.

Züleyhaya yaptığım şey bir şekilde babamın kulağına gitmiş, o da fırsattan istifade canım çıkana kadar dövmüştü.

Karnımda, kollarımda, sırtımda, hatta bacaklarımda bile kemer izi vardı. Sanırım etrafta yürüyen fondöten olarak gezecektim. Üstelik sıcaklıklar artmaya başlamıştı.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da denize gitmekten bir şekilde sıyrılmak zorundaydım. Morluklar kolay geçecek olsaydı, bizimkileri şüphelendirmemek için bile giderdim.

"Ahh!"

Göğsümün altındaki kemer izi fazla derindi sanırım. İlaç sürdüğüm pamuğu bir kez daha yara izine değdirdim. Anında saplanan acı çığlık atmamak için dudaklarımı ısırmama neden olmuştu. Ve sanırım dudaklarım da parçalanmıştı.

Aşağıda çalan zil sesi gözlerimi büyütmüştü. Üstüm başım, hatta neredeyse halımın tamamı kan içerisindeydi. Hızlıca üzerimi değiştirerek <ki bu yaralarımın daha da kanamasını sağlamıştı.> aşağıya indim.

Delikten baktığımda bora olduğunu gördüm. Acaba neden tek gelmişti?

Kapıyı açar açmaz konuşarak içeri daldı.

"Ayy bebeğim bu zındıklar beni evden kovdu, biliyor musun? Bende dedim efsoşum kesin beni özle- efsa noldu sana? Sanki böyle bir rengin atmış?" Dedi bana dönünce.

Ah bir de kalbim atsa, ne güzel olacakta işte.

"Yok be. Birşey olmadı. Sadece biraz midem bulanıyor, ondan olabilir."

"Efsa? EFSA?! EFSAAAAA?!" Boranın sesinin sonlara doğru yükselmesi beni de korkutmuştu. Acaba tişörtümü kan mı çıktı diye baktığımda hiçbirşey yoktu, fakat her an tişörtümün altından kan akacak diye korkmuyor değildim.

"Ne oldu be?!" Dedim sesimin canlı çıkmasına özen göstererek.

"Sen... SEN HAMİLE-" sözünü kesmek zorunda kalmıştım. Çünkü yine salak salak konuşuyordu.

"Ya sen ne diyorsun bora?! Seni şuracıkta liğme liğme doğrarım. Bir de gelmiş mal mal bağırıyor ya! Üstelik hamile falan da değilim. Benim yanımdayken de hayalgücünün kapılarını kapat bir zahmet." Dedim elim hala ağzındayken.

Elimi eliyle çektiğinde dedim ki inşallah elini belime atmaz yada beni gıdıklamaya kalkmaz.

Elini belime attı. Ve anında nefesim kesildi. Kan eline bulaşacaktı. Elimle elini hızlıca belimden çektim.

"Bora aç mısın? Sana birşeyler hazırlayayım mı?"
Dedim panikle. Eline kan değmemiş olmasını umuyordum.

Bora kısık gözleriyle bana şüpheci bir şekilde bakarak etrafımda dolandı.

OduncuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin