Uykumda olsam bile o korkunç baş ağrımın geçtiğini anlayabiliyordum. Buna şükür ettim ve gerçek bir uykuya daldım.
Fakat gece yarısı uyandığımda gerçekten beklemediğim bir şey gördüm.
Prens Anastacius yatağımın başında kanlar içinde yatıyor.
🌑🌌🌙
Ağlayarak gizlice Anastacius'un odasına girdim. Gerçekten inanamıyorum. Beni kurtarmak için yaptığı şeye bak!
Az daha bağırıyordum. Neden ağlarken bağırılır?! NEDEN?!
HİZMETÇİ ÇAĞIRAMADIM ÇÜNKÜ ANASTACİUS BUNDAN GERÇEKTEN HOŞLANMAZDI. DAHA ÇOK AĞLIYORUM.
İmparatoriçe Anastacius'u sorunca odasına gitti demişler, o yüzden kimse fark etmedi. Ben de dinleniyorum bahanesiyle herkesi kovduğum için gelmedi.
Evet. Daha çok ağlıyorum.
Odasına girip yatarken giydiği kıyafetleri getirdim. Bunu yaparken hüngür hüngür ağlıyordum.
Odama girdim. Yatakta hasta yatan Anastacius'a baktım. O zaman ağlamaktan kusacak hale geldim. Daha çok ağladım.
Banyoya girip bir kaseye su doldurdum ve temiz bir bez buldum. Ağlamaktan kusacak hale gelmem şaka değildi, gerçekten hazır banyoda bulunmuşken kusayım dermiş gibi kustum.
Ama ağlamaya devam ettim.
Her yerimi temizledim ve kaseyle bezi alarak Anastacius'un yanına gittim. Acıdan inlemesini duyunca daha çok ağladım.
Dağılmış manasını düzenledim.
O zaman bunun benim yüzümden olduğunu daha iyi anladım ve daha çok ağladım.
Üzerindeki kanlanmış kıyafetleri çıkardım. Daha 14 yaşında olan bir çocuğun bu kadar kaslı olmasını sağlayacak kadar nasıl çalıştığına da ağladım.
Bezi kasedeki soğuk suyla ıslatıp sıcak vücuduna koydum. Hala ağlıyordum.
Üzerini nasıl değiştirecektim? Değiştiremediğim için daha da ağladım.
Uyandırıp değişmesini söyleyemedim. Uyanırsa ağlamaktan konuşamazdım.
Ateşten farkı kalmayan vücut ısısını eski haline geri getirmek için kustuğum kanlar göl olana dek bu sefer de ben devam ettim. Bir de o kadar ağladım ki kanlar artık daha değişik duruyor.
Bu sefer benim manam mahvoldu. Kimse kendi manasını düzeltemediği için ben de düzeltemem. Bu yüzden hem acıdan hem üzüntüden daha daha daha ağladım.
Anastacius'un üzerini değiştirmem gerektiği için elim ayağıma dolaştı. Ama ağlamaya devam ettim. Bakmadan ve fazla ellemeden üzerini değiştirdim. Kanlı kıyafetleri de gözyaşlarımla sırılsıklam oldu.
Tonla büyü kullanıp vücudunu soğuttuğum için artık daha iyiydi. Mana akışını tamamen düzenleyebildim. Bunu yaparken ağladım, garip bir şey sezdim ama ağlamaktan çözemedim.
Yürüyecek halim kalmamıştı ama banyoya gidip suyla bezi değiştirdim. Tekrar gelip ağlayarak bezi Anastacius'un alnına koydum. Hep yandan ayırdığı saçları artık dağılmış, alnına dökülüyordu, bezi koymak için arkaya doğru taradım.
Yüzü çok yakışıklıydı, daha da ağladım.
Sadece dinlenmek için yanına uzandım. Kokusu çok güzeldi, bu yüzden daha da ağladım.
Ağladım çünkü Anastacius büyüde gerçekten iyi degildi. Buna rağmen basit bir iyileştirme büyüsünün işe yaradığını görünce kan kusmaya devam ederek beni iyileştirmeye çalıştı.
Ve ben ona ön yargı ile yaklaştım.
Ağlamaya devam.
Mana akışım sabaha kadar düzelir diye umdum. Düzelmesi pek zaman almaz, ama kimse acısından beklemez. Büyücüler bu konuda iyiler.
Canım çok acıyor.
Daha daha daha ağladım.
Ve ne zaman bilmiyorum ama uyuyakaldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
wmmap ° two princess of the Siodonna
FanfictionBir gün aniden Diana'nın kız kardeşi oldum. Bu sadece bir şakaydı. Ama işin aslı da bu. Gözlerimi bu hikayede, Diana'nın kardeşi olarak açtım. Gün geçtikçe ona daha çok bağlandım ve hayatımı ona aramaya karar verdim. O benim değerli kız kardeşimdi...