"Kacchan!"
Elinde, topladığı çiçeklerden yaptığı bir taçla arkadaşına doğru koştu. Saçıyla uyuşuyordu çimenlerin rengi. Mayıs ayının hoş esintileri, o koşarken saçlarını okşuyordu. Ne hoş bir manzara, sarışın çocuk için.
"Çiçeklerden taç yapmasını öğrendim, bak! İlk yaptığımı da sana vermek istedim.. Bak, saçın gibi sarı olan karahindibalarla yaptım. Arada bir kaç tane papatya da var gerçi.."
"Çok güzeller.. Teşekkür ederim." Hala yeşillinin elinde olan tacdaki çiçeklerde gezdirdi parmaklarını. Yeşilli çocuğun elinin değdiği her şey güzelleşiyordu sanki...
Yeşilli çocuk usulca kül sarısı saçlarla buluşturdu, çiçekleri. Kül sarısı saçlara karışan parlak sarılar güzelliğine güzellik katmıştı sanki...
"Saçların çok güzeller, Kacchan!" Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle söylemişti. Ona hafif bir tebessümle karşılık verdi, sarışın. İltifatıyla kızarmıştı.
"Uçurtma uçuruyordum, sen de benimle uçurmak ister misin?"
"Çok isterim! Anneme söyleyip geliyorum."
Koşarak geldiği yönden döndü, Izuku. Arkasında kalan Katsuki ise ilerdeki ağacın altına koyduğu uçurtmayı aldı ve arkadaşını bekledi. Aslında bir kaykay alacaktı, havalı çocukların kaykay sürdüğünü görmüştü. O da havalı bir çocuktu! Fakat üstünde bu, sarı yıldızlar olan yeşil uçurtma ona Deku'sunu hatırlatmıştı. Kaykaydan vazgeçip uçurtma aldı.
Biraz bekledikten sonra geldi, Izuku. Hiç bitmeyen enerjisiyle sürekli koşuyordu. Bu kadar enerjiyi nerde buluyordu acaba, yazara da söylese iyi eder. Enerjiye ihtiyacı var da kendisinin.
"Uçurtman çok güzel, Kacchan!"
"Evet, sanırım. Ben seçtim!"
"O zaman daha güzel!" Kocaman gülümseyerek söyledi. Zaten gülümsemeden söylediği bir cümlesi yoktu, bu miniğin. Yanaklarına kırmızı güller düştü, Kacchan'ın.
Kacchan, uçurtmanın ipini, Deku ise uçurtmayı tutuyordu. Birlikte üçe kadar saymalarının ardından koşmaya başladılar ve sonrasında bıraktılar uçurtmayı gökyüzüne. Yavaş yavaş yükselen uçurtma, gökyüzünü süslüyordu.
"Deku, birlikte uçuralım." demiş, yeşillinin eline ipi tutturduktan sonra ellerini, ellerinin üstüne yerleştirmişti. Neşeyle uçurdukları uçurtmaya gülümseyerek bakıyorlardı.
"Uçurtma çok özgür görünüyor. Ben de öyle olmak istiyorum, o şekilde uçmak. Çok iyi hissettirmez miydi?"
"Evet... Bir gün birlikte, uçurtma gibi özgürce gökyüzünde uçalım."
"Elimi de tutacak mısın, şimdiki gibi?" Gene heyecanla bağırarak söylemişti, Deku. Bir kaç dakikadır ellerini tuttuğunu yeni farketmişti, Kacchan. Utanıp ellerini birden çekti, domatese dönmüştü resmen. Ellerini ceplerine soktu, utana sıkıla başını eğerek cevapladı;
"E-evet, eğer istersen. Yani yüksekten korkuyorsan... Yani düşmemek için falan..."
"Kacchan'ın yanakları sürekli domates gibi." Gülerken elinden kaçırdı, uçurtmanın ipini. Rüzgarla birlikte savrulurken korkuyla uçurtmaya baktılar. Savrulan uçurtmanın peşinden koştular, düştüğü ağaca kadar.
"Özür dilerim... Kaçırmak istememiştim."
"Hayır, önemli değil. Üzülme. Ben onu alabilirim! Ağaca tırmanabilecek kadar büyüdüm!"
Tutunduğu dallarla ağaca tırmanmaya, uçurtmasına ulaşmaya çalıştı. En sonunda vardı ve uçurtmayı aldığında gururla gülümsedi, aşağıdan onu izleyen Deku'ya.
"Kacchan, çok havalısın!"
Gururu okşanan sarışın yüzündeki gülümsemeyle ilk önce uçurtmayı aşağı attı, sonrasında kendi de çıktığı dallardan inmeye başladı ama inmek çıkmak kadar da kolay değilmiş.
Bir kaç dal indikten sonra, ayağını bir aşağıdaki dala atacakken pantalonu üstteki dala takıldığı için dengesini birden kaybetti, Katsuki. Düşmemeye ve pantalonunu da kurtarmaya çalışmasına rağmen eline batan kıymığın acısıyla düştü. Yerle buluşmayı beklerken, gözlerini yavaşça açtığında yere çökmüş, onu tutan kollarla ve yeşil gözlerle karşılaştı.
"Hey, sana daha kaç defa dışarı çıkmayacağını söyledim. N'apıyorsunuz siz?"
Aniden tepelerinde beliren, bağıran siyah saçlı adam; yeşil saçlı çocuğu kolundan tutarak çekti. Arkadaşına yardım isteyen, dolu gözlerle baktı Izuku. Anında ayağa kalkan Katsuki, Izuku'nun elini tuttu.
"Deku'yu bırak, görmüyor musun gitmek istemiyor."
"Hah? Sen kimsin? 'Deku' da kim? Git işine velet."
"Sana arkadaşımı bırakmanı söyledim, yaşlı moruk!"
Sinirle bağırarak söylediği sözlerin ardından, adama minik ayaklarıyla tekme atmıştı. Hala arkadaşının elini sıkı sıkı tutmuş, bırakmıyordu.
"Git dedim sana çocuk! Laftan anlamaz mısın?!" Sözlerinin ardından Katsuki'yi sertçe ittirmiş, arkasında ağaca sırtını sert bir şekilde çarpmasına neden olmuştu. Küçük çocuk acıyla sızlanıp gözlerini kapattığındaysa, Izuku'yu kucağına almış ve hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı. Her ne kadar Katsuki yetişmek için koşsa da yetişememiş, gözyaşları içerisinde geri dönmüştü. Deku'nun annesi burdaydı dimi? Ona söyleyebilirdi.
Her yerde koşarak Izuku'nun annesini aramıştı ama nafile, hiç bir yerde görünmüyordu kadın. Katsuki arkadaşına bir şey olduğu korkusuyla ağlıyor, kendi annesinin yanına koşuyordu.
"Anne! Bir adam Deku'yu zorla götürdü. Deku gitmek istemiyordu ama. Onu zorla götürdü." Ağlayarak kurduğu hızlı cümlelerinin ardından annesi, Katsuki'nin hizasına eğilip yanaklarındaki gözyaşlarını sildi.
"Hey, babası o. Az önce gördüm annesiyle alelacele kalkmaları gerekti. Kötü anlaşıyor gibi de değillerdi, hm? Belki Izuku-chan seninle oynamak istediği için gitmek istememiştir."
Sanmıyordu küçük oğlan. O tanırdı Deku'sunu. Korkarak bakıyordu Katsuki'ye.
"Ama ann-"
"Hadi ısrar etme bebeğim. Gel biz de eve gidelim artık. Hava bayağı ısındı."
Annesine kendisini dinletememenin verdiği çaresizlikle oynadığı yerden uçurtmasını alıp döndü, annesinin yanına. Eve döndüklerinde ise tek yaptığı yatağında bağdaş kurmak, sulu gözlerle uçurtmasına bakmaktı. Bu büyükler amma salaktı, kendisini dinlese n'olacak ki?
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
if i killed someone for you, bakudeku
FanfictionNe kadar tişörtüne sürerse sürsün ellerinden çıkmayan kan daha da çoğalıyordu. Dizlerine kadar içinde bulunduğu su kanlıydı, kırmızıdan başka bir renk yansıtmıyordu. Suyun üstünde dağılmış organlar duruyor, yavaş yavaş ona doğru geliyorlardı. Hemen...