Hava kararmak üzereydi. Izuku odasında oturuyor, evdeki bağırışmaları dinliyordu. Birazdan o bağırışların kendisine de uğrayacağını biliyordu. Annesinin acıyla bağırdığını duydu. Duymak istemezdi. Keşke olmasaydı bu adam. Ne derdi vardı ki böyle davranıyordu.
Sulu gözlerle yatağındaki yorganla oynarken penceresinden ses duydu. Önemsemedi. Penceresinin hemen önündeki ağacın dalları çarpmıştır diye düşündü. Bir kaç kere daha tıklama duyunca kalktı, açtı perdesini. Karşısında ağaca tutunup aynı zamanda da pencereye ulaşmaya çalışan Katsuki'yi görünce şaşırdı. İçeri girmesi için penceresini açtı ve elini tutarak atlamasına yardım etti.
"Sen burda ne arıyorsun?" Fısıltıyla dedi. Katsuki ise içerisinin soğumaması için pencereyi kapatmıştı, malum geceleri hava serin oluyor. Sonrasında yeşil saçlıya döndü.
"Krem getirdim, yaralarına süreceğim." Cebine tıktığı krem ve bir kaç yara bandını çıkartırken söylemişti. İçerde bağıran kadının sesini duymasıyla gözlerini kaçırdı, üzülmüş, korkmuştu. Kendisi için değil, Deku ve annesi için korkmuştu. Dikkatlice kapıyı kilitledi, ses çıkarmamasına özen göstererek.
"N'apıyorsun, Kacchan? Eğer kapıyı kilitlersek daha da kızar. Hem burda olmamalısın, git lütfen."
"Olmaz, gidersem seni de götürürüm."
"Kapıyı kırıp da beni göremezse daha da çıldırır, sen onu bilmiyorsun."
Sustu. Ne diyebilirdi ki? Sadece yardım etmek istiyordu ama o da bir çocuktu. 10 yaşında birinin elinden pek de fazla bir şey gelmezdi. Ailesi de inanmamıştı zaten kendisine, başkaları nasıl inansın ki? Bir insanın yaşının küçük olması, ona inanılmaması gerekildiği anlamına mı gelir? Sanmıyorum. Hele ki böyle bir konuda bir şeyler diyorsa.
Sarışın yere bakıp düşünmeyi, duyduğu sarsak adımlarla kesti. Hemen yeşil saçlı çocuğun çantasını aldı ve bir kaç eşya koydu. Sonrasında hızla elinden çekti, pencerenin oraya geldi. Pencereyi açıp çıkmak için elini bıraktı yeşillinin. O sırada kapı açılmak için zorlanıyordu.
"Kapıyı mı kilitledin lan sürtük?! Oraya girersem olacakları biliyorsun değil mi? Aç hemen kapıyı!" korkuyla ona elini uzatan Katsuki'ye ve ardından babasının bağırdığı kapıya baktı.
"Gel hadi, çabuk ol!" Fısıltılı halde seslendi, yeşilli ise bir anlık düşünmeden elini tutmuş, pencereyi çıkarak ağacın dalına basmıştı. Birlikte kapının tekmelenmeye başlamasıyla inmek için pek vakitleri olmadığını farkedince hala ellerini tutarlarken fazla yüksek olmayan ağaçtan atladılar. Yeşillinin yüreğini korku kaplamıştı. Korkuyordu. Daha sonrasında başına gelebileceklerden, ama bırakmak da istemiyordu tuttuğu eli, güven veriyordu korkunun aksine. Ufak da olsa bir güven duyuyordu, hayatında hiç bir şeye karşı duymadığı kadar.
Birlikte hala ellerini tutarlarken koşmaya başladılar. Midoriyaların evinin sokağını dönecekken kapının kırıldığı sesini uzaktan da olsa duydular. Sonrasında peşlerine düşebileceklerini düşündüklerinden daha hızlı koştular. Katsuki, Izuku'yu karanlıktan mı çıkarıyor, yoksa daha dibe batmasını mı sağlıyor bilinmez.
Sonunda yeşillinin elini bıraktı. Burası mahallenin artık kimsenin geçmediği, kullanmadığı bölgesindeki köprünün altıydı. Eski köprünün altında nemli beton yosun tutmuştu. Arızalı olduğundan titreyerek yanan sokak lambasının etrafında ateş böcekleri dolanıyordu. Belediye bu sokak lambasını yaptırma gereği duymamıştı bu bölge kullanılmıyor diye.
İki çocuk, köprünün altında duvara yaslanmış soluklanıyordu. Açıkcası ne yaptıklarını kendileri de bilmiyordu.
"Kacchan..." Mırıldanarak seslenmişti. Hala biraz soluklanırken cevapladı onu.
"Efendim?"
"Sen beni bugünlük belki kurtardın ama yarın oraya geri döneceğim ve daha kötü olacak... Şuan da anneme ne yapıyordur ya..." Mırıldanarak, sessizce kurdu cümleleri. Tamam, Katsuki de boyundan çokca büyük bir işe kalkışmıştı, ama yardım etmek istedi. Sonrasını düşünmedi, düşünemedi. Sadece o an çocuğun korkan gözlerinin kaçmak istediğini düşündü.
"Ben her akşam yanına gelir seni kaçırırım o zaman. O herif de seni görmez. Böylece bir şey yapamaz."
"Bilmiyorum..."
Sessizlik oldu. İkisi de konuşmuyor, köprünün altında oturuyordu. Izuku, Katsuki'ye döndü. Ay ışığında sarı saçları ne hoş duruyordu, aydan bir parçaymış gibi. Yerdeki taşları iteliyordu. Yeşillinin kendisine seslenmesiyle ona döndü.
"Teşekkür ederim." Gerçekten içten ve yüzünde fazla sıcak bir gülümsemeyle söylemişti. Gülümsemesinde takıldı Katsuki'nin gözleri. Kalbinin ritmi bozulmuştu. Hızla önüne dönüp bacaklarına sarıldı.
"Ben bir şey yapmadım... "
Çok şey yapmıştı oysa.
Izuku yarın olacakları düşünüyor olabilirdi, yarın daha kötü olabileceğini düşünüyordu.Katsuki ise elinden bir şey gelemediğini.
Oysa şuan Izuku farkında olmadığı halde birine güvenmiş, psikolojik yükü azalmış, canının acısı geçmişti. Buna sebep olan da Katsuki'ydi.
"Krem cebimde kaldı. Sürmemi istiyor musun?" Çekinerek sordu.
"Hayır. Daha iyisini yaptın bence. Teşekkürler."
Ay ışığı altında otururlarken birbirlerine pek bakmamışlar, kurbağaların ve bazı gececi hayvanların seslerini dinlemişlerdi.
Artık onları arayan birisi olmadıklarını düşündüklerinde, Katsuki ve Izuku Katsuki'nin evine gitmişti. Anne babası Katsuki'nin zaten uyuduğunu dişünüyorlardı, bu yüzden endişelenmemişlerdi. Mutfak kapısından evlerine girip sessizce örttüler kapıyı. Yemek için de bir kaç şey aldıktan sonra birbirini takip eden adımlar Katsuki'nin odasında son buldu.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
if i killed someone for you, bakudeku
FanfictionNe kadar tişörtüne sürerse sürsün ellerinden çıkmayan kan daha da çoğalıyordu. Dizlerine kadar içinde bulunduğu su kanlıydı, kırmızıdan başka bir renk yansıtmıyordu. Suyun üstünde dağılmış organlar duruyor, yavaş yavaş ona doğru geliyorlardı. Hemen...