2

526 60 68
                                    

Haftasonu bitmiş, ilk baharın yaza açıldığı ayının pazartesinde öğrenciler okullarına gidiyordu. Güneş, çiçeklere ve ağaçlara enerji verdiği gibi insanları da gülümsetiyordu. Çiçek açan kiraz ağaçlarından dökülen yapraklar, her yere renk saçıyordu. İnsanın içini daha da hoş yapıyordu. Ötüşen kuşların sesleri, araba kornalarını bastırıyordu.

Katsuki, annesinin elinden tutmuş, sırtında çantasıyla hızla okula gidiyordu. Okulu sevmiyordu ama Izuku'yu görmeyi seviyordu. Üstelik onu çok da merak etmişti. Annesi ilk kez onu bu kadar hızlı yürürken gördü, okulu sevmeye başladığını düşündü. Tanrı aşkına, kim sever ki okulu?

Okulun bulunduğu sokağın köşesine geldiklerinde, annesine artık gelmesinin gerekmediğini söyledi. El salladı ve okula doğru minik ayaklarıyla koşmaya başladı. Kapıdan girdiğinde hızla ayakkabılarını değişti, sınıfına gitti. Çantasını koymak için yeşil saçlı çocuğun çantasını aradı. Yanına koymak istiyordu ama belli ki daha gelmemişti. Diğerlerinden daha uzak, arka taraftaki sıralardan birine koydu çantasını. Izuku'yu beklemeye başladı. Sonuçta erken gelmişti, çoğu kişi bile daha yoktu.

Yavaş yavaş diğer arkadaşları gelmeye başladı. Her gelen kişiyi gördüğünde umutla kafasını kaldırıyordu. Şuan sınıfta yaklaşık 15 kişi falan vardı. Tam astığı suratıyla beklemekten vazgeçecekken, sınıfa yavaş yavaş giren, gözlerinin sabahtan beri aradığı sulieti gördü. Hızla ayağa kalktı, elinden tutup kendi bulunduğu yere çekti ve çantasını kendikisinin yanına koydu.

"Günaydın, Deku! Geldiğimden beri seni bekliyordum!"

"Günaydın, Kacchan." Mırıldanarak dedi. O an Katsuki daha da endişelendi, Deku hep gülerdi.

"İyi misin, Deku? O adam kimdi? Bir şey mi yaptı? Bana söyleyebilirsin." Küçük elleri karşısındakinin küçük ellerini sararken endişeli gözlerle söylemişti ama Izuku bir şey demedi. Sadece yere bakıyordu. Gözünden yanlışlıkla bir damla aktı, ayak uçlarına düştü. Katsuki görmesin diye hemen ayağıyla silmiş, ellerini çekip arkasını dönmüştü.

"Yok bir şey, Kacchan. Ben sadece biraz halsiz hissediyorum. Uyanalı çok olmadı, ondandır. Lavaboya gitcem."

Bir şey dedirtmeden hızla lavabayo koşmuştu. Yüzünü yıkadı, suyun akışını izledi. Söylemek isterdi. Kacchan onun dostuydu. Ama ya Kacchan'ın da başına kendisi yüzünden aynı şeyler gelirse? O zaman çok üzülürdü, kendini affetmezdi minik yüreği.

Sonunda öğretmenleri sınıfa geldiğinde, güler yüzüyle öğrencilerine günaydın demişti. Yoklamayı aldıktan sonra, dersini işlemeye başladı.

Katsuki her ne kadar katılmak istemese de inatçı sınıf arkadaşına katılmıştı tenefüste. Sınıfta ebelemece oynuyorlardı. Gözleri sıraya kafasını gömen, yeşil saçları sıraya dağılan çocuğa odaklanmışken dikkatini dağıttı arkadaşı.

"Ebe! Bakugou, ebesin!"

Bakarken daldığı Deku'dan odağını çevirip, koşan arkadaşlarını kovalamaya başlamıştı.

Öğle yemeği vakti geldi. Çocuklar sırayla yemeklerini alıp masalarına geçiyordu. Izuku normalde de sevilmeyen birisi olduğu için yalnız oturuyordu. Katsuki yanına ilerledi. Yanına oturdu ve onu inceledi.

"Deku, bugün çok mutsuz görünüyorsun."

"Sana öyle gelmiştir." Yemeğini karıştırmaktan başka bir şey yapmıyordu.

"Hey sen onu sevmiyorsun değil mi, istersen benim ekmeğimle pudingimi al. Ben de senin yemeğini alayım."

"Olur mu ki, Kacchan?"

if i killed someone for you, bakudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin