Bölüm 1

13.7K 293 19
                                    

Mihri'den

Bu hayatı neden kabul etmiştim bilmiyorum. Para için mi mal mülk için mi? Yoksa gerçekten kocamı sevdiğim için mi?, bunun cevabı kesinlikle hayır...

Kocamı beğeniyordum evet ama ona olan beğenim hayranlık gibiydi her zaman, aşk gibi değil. Yine de bir şeylerin hayatımızda eksik olduğu kesindi. Mesela aynı yatağa yatmıyor, çocuğumuz hakkında olmadıkça birbirimizle pek konuşmuyor, soru sormuyor ve ilgilenmiyorduk.

İkimizin en güzel ortak noktası... oğlumuz Yağız, benim minik kurdum canıma can katan evladım. Evliliğimin en güzel sonucu. Sanırım kocam benimle bu yüzden evlenmek istedi. Bir çocuk yapmak için. Bana karşı duygulu ya da yoğun hisleri olan bir adam olmadı hiç. Evet ne istersem alır yapar, oğluyla ilgilenir ama ben bir köşede bekleyen çiçek gibiyim

İlgi, şefkat, merhamet istemeyen kendini sadece günışığına yani oğluna bağlamış bir çiçek. Oğlum hayatıma girdi gireli onunla ilgilendim. Ondan önce bir meslek sahibi de değildim zaten. Eşim Poyraz ile 19 yaşında iken evlendik. Zengin bir ailenin kızı değildim. Evlerindeki çalışanın yeğeniydim. Ara sıra teyzemi ziyaret ederdim ve Poyraz her zaman ilgimi çekerdi. Ona olan ilgim bir hayranlıktan ibaretti tabi ki. Onun benim gibi birisiyle asla olamayacağını bildiğim için boş hayallere kapılmazdım.

Teyzemi ziyaret ettiğim zamanlar, ara sıra mutfakta veya ara holde denk gelirdik. Babası mı benimle evlenmesini uygun gördü yoksa kendi kararı mıydı bunu bile bilmiyorum. Liseyi yeni bitirmiştim üniversite hayallerim vardı. Hazırlanıyordum. Ama işte Poyrazın teklifi her şeyi değiştirdi. Şimdi iyi ki evlenmişim diyorum çünkü bana hayatımın en güzel şeyini verdi yani oğlumu.

Poyraz inşaat şirketine sahip. İhaleler nedeniyle biraz karanlık bir çevresi var. Dışarı çıkarken bile arkasında bir sürü adamla gezer. Bizi de korumasız dışarı çıkartmaz. Oğlu konusunda zaten çok hassastır. Her zaman onun için en iyisinin olmasını ister. Bu konuda taviz vermez.

Ben böyle evliliğim ve Yağız hakkında düşünürken oğlum uyandı bile. Genellikle onunla birlikte yatıyorum. Poyrazla en son 4 sene önce birlikte uyuduk sanırım. Kendisiyle münasebetimiz yok denecek kadar az. Oğlum uyanıp gözlerini kırpıştırmaya başlayınca ona baktım.

"Uyandın mı Yağızcım? Günaydın bal oğlum." Öptüm kokladım yanaklarını.

"Yaaa anne, sana da günaydın ama gıdıklanıyorummm." Sızlandı minik yaramaz.

"Hadi bebeğim kalk yüzünü yıka,giyin de kahvaltımızı yapalım." Bende yataktan çıktım ve bugün biraz yatakta oyalanmanın getirmiş olduğu panikle sabahlıyorum hızlıca giyerek aşağıya indim.

"Sevalcim kahvaltıyı hazırladın mı?" diyerek sordum evdeki yatılı yardımcımıza

"Hazırladım Mihri hanım, bende tam sizi kontrol etmeye geliyordum uyanmadınız diye, Yağız Efe okula geç kalacak diye endişendim."

"Yok Seval uyandı geliyor şimdi." Bende bir yandan Sevale yardım ediyordum kahvaltılıkları içeri götürerek.

Birden mutfaktan salona dönerken karşıma Poyraz çıkınca irkildim. Elimdeki reçel tabağı yere düştü.

"Hiiii!! Niye öyle hızlıca çıkıyorsun?"  Endişeyle yere eğilirek kırık parçaları toplamaya başladım.

"Dur sen, Seval temizler şimdi. Elini falan yaralama. Ayrıca aşağıya niye bu kılıkla indin?" Diyerek beni süzmeye başladı.

Resmen baştan aşağıya süzülmüş olmanın verdiği rahatsızlıkla kıpırdandım yerimde. "Geç kalktık bugün, Yağız okula geç kalmasın diye aceleyle indim aşağıya, toparlanırım şimdi."

Güneşten ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin