Bölüm 8

7.6K 273 23
                                    

Mihri'den

Poyraz'ın patavatsızlığı sinirimi bozuyordu. Her şey normalmiş gibi bir tavrı vardı. Hala inatla boşanmayacağımızı düşünmesi beni de ister istemez geriyordu. Biraz onun da gerilmesi gerekmez miydi? Kendinden bu kadar emin olduğuna göre aklında tilkileri dolaşıyor olmalıydı.

Yağız'ın sorusuna cevap vermek içim tekrar gözlerimi ona çevirdim.

"Biz bir kardeşin olmasını istemedik çünkü annecim, bütün ilgimizi sana vermek istedik."

Poyraz ağzının içinde mırıldandı. "Kendi adına konuş." Gözlerimi devirdim. Sanki çok ilgiliymiş gibi bir de ikinci çocuk muhabbetini yapıyordu. Utanmaz.

Yağız tekrar söze girdi. "Bir kardeşim olsa beni yine de sever misiniz?"

Bu sorusuyla onu tekrar içime sokmak istedim. Hayatta hiçbir şeyi Yağız kadar sevemezdim sanırım. Başka bir çocuğumuz olsa onu da aynı severdim tabi ki ama bunun ihtimali de yoktu artık.

Ben ağzımı açacakken Poyraz söze girdi.

"Bir kardeşin olursa seni daha az sevmeyiz oğlum, ikinizi de çok severiz. Anne babalar bütün çocuklarını eşit sever."

Bende onaylarcasına başımı salladım. Yağız ikna olmuştu. "Tamam o zaman, ben halamın yanına gidip onu uyandırıcam."

O aramızdan kalkarken bende sinirle Poyraz'a baktım. "Yağız'ın aklıma böyle şeyler sokma. Biz boşanmaktan bahsediyoruz o bir kardeşi olmasından bahsediyor. Bir kardeşin olursa diye bir durum söz konusu değil."

"Neden karıcığım, biz hala evliyiz. Her sağlıklı çift gibi bizim de başka çocuklarımız olabilir tabi ki." Sırıtarak söylediği şeylerle kaşlarımı çattım. Canını acıtmak için söylediğim şeye sonrasında ben de üzüldüm.

"Elbette her sağlıklı kadın gibi çocuğum olabilir Poyraz, senden  boşandıktan sonra belki bir başkasıyla."

Söylediğim sözlerden sonra gözleri kısıldı. Kafasını başka bir yöne çevirip biraz durduktan sonra tekrar bana döndü.

"Ağzından çıkanların farkına var artık Mihri! Ben senin arkadaşın değilim,kocanım! Sana iyilik yaramıyor anlaşılan madem öyle,bundan sonra görmediğin yüzümü görürsün."

Hışımla odandan çıkıp giderken arkasından bakakaldım. Ağzımdan çıkanlara çıkar çıkmaz pişman olmuştum zaten. Biz hala evliyken böyle konuşmak saygısızlıktı. Gözlerim dolarken boş boş aynaya baktım. Kocam olduğunun farkına var diyordu ama bunu bana göstermek için hiçbir şey yapmıyordu. Eş dediğin hayat arkadaşı olmaz mıydı.

Biz hiçbir şey paylaşmıyorduk ki. Ne sorunlarından haberim vardı ne işlerinden. Başım ağrıyor diyip dururdu geceleri evde. Neden ağrıyor dediğimde geçiştirirdi. Basit bir baş ağrısının nedenini bile öğrenemiyordum kocam dediğim adamdan.

Aramızdaki mesafeler beni iyice uzaklaştırdı hem ondan, hem evden. Oturduğumuz eve hiç evim diyemedim. Poyraz'ın eviydi evet. Benim evim değildi. Sadece kaldığım yerdi orası. Tapusunun benim üstüme olduğunu öğrensem bile. Kendimi oraya ait hissedemiyordum ki.

Bu kadar çok çalışmanın ne anlamı var, yeterince paran var oğlumuza zaman ayır, ailemize zaman ayır defalarca kez söyledim. "Tamam Mihri, daha dikkat ederim bundan sonra" diyip durdu. Dikkat etti evet. Ama sadece uyardığım hafta. Sonra yine aynısına dönüyordu. Bende bir süre sonra uyarmayı bıraktım.

Üstümü giyinip aşağıya inerken kahvaltı masasına oturmuş aile üyelerini gördüm. Kısaca günaydın diyip yerime geçerken Pelin'in sinir bozucu bakışları üzerimdeydi. Kaşlarını çatmış suratıma bakıyordu. Yine de sessizce kahvaltımı yaptım. Sevim annelere kahvaltıdan sonra kahve yaptım, bahçede birlikte kahve içtik. Poyraz bize katılmadı. Kahvaltı sofrasında da suratıma hiç bakmadı.

Güneşten ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin