Oy sınırı:35
Canavarlar Ve Plan
|8.Bölüm|
"Hay sikeyim."
Gözlerim endişeli ve sinirli bir şekilde ileri geri yürüyen Lord Jeon'daydı.
Yoongi'nin dediğini duyduğu anda ellerini üzerimden çekerek ayaklanmıştı. Kollarını benden çektiği anda kendimi boşluğa düşmüş gibi hissetmiştim. Dokunuşları beni bir hâyli etkiliyorken, dokunuşlarına alışan bedenim devamlı ona sırnaşmak istiyordu. Bazen korkup, bazen korkmadığım beden, sanki zihnime girerek beni yönetiyordu. Gördüğüm, yaşadığım şeyler sadece bir kâbustan ibaret gibi gözükürken gerçektende yaşadığımı biliyordum. Öyle olmasaydı, şuan karşımda olmazdı.
"Canavar avcılarını toplayamayız. Kabul edeceklerini sanmıyorum. Tek dertleri hepimizi yok etmek."
Lord Jeon ellerini saçlarından geçirerek konuştuğunda bende yerimde rahatsızca kıpırdandım. Kötü şeyler oluyor gibiydi. Ya da olacak gibi. "Lord'um bize yardım edecek kişiler biliyorum." Yoongi oturduğu yerden konuştuğunda Lord Jeon'un kafası hızla ona döndü. Beyaz gözleri Yoongide geziniyor cevap vermesini bekliyordu. Ben ise sadece onları dinliyordum. "Kimler?" Sert sesi olduğu stresten dolayı daha sert çıktığında yutkundum. Gözlerim üzerinde, kasılan çenesi ve boynunda belirgin olan damarlarında geziniyordu. Gözlerim ondan konuşan Yoongiye döndüğünde oda yavaşça olduğu yerden ayaklandı.
"Kâbus avcıları."
Lord Jeon'un aklıma yeni gelmiş gibi parmağını şıklatarak kafasını salladı. "Nasıl aklıma gelmez. Bana onları bul Yoongi." Yoongi kafasını salladığında gözleri arka bahçeye çıkan kapıyı buldu. Bende onun baktığı yere baktığımda gördüğüm tek şey rüzgardan dolayı hafif sallanan salıncaktı. "Bulmama gerek yok, onlar bizi buldu." Kaşlarım anlamazcasına çatılırken, benim gibi kaşları çatılan Lord Jeon'unda kafası sertçe bahçeye bakan kapıya döndü. "Sizin gördüğünüzde benim göremediğim şey ne?" Merakla sorduğumda ikiside bana cevap vermemiş, gözlerini kapıya dikmişlerdi. Oflayarak bende meraklı bakışlarımı kapıya diktiğimde aniden parçalanan cam kapı'nın camları salonda yerlere dağılmıştı. Attığım çığlıkla birlikte ayaklanırken, koşarak Lord Jeon'un arkasına geçtim.
Ellerim bedenini bulmuş, sırtına yaşlanmıştı. Önümdeki beden sırtını dikleştirdiğinde arkasında neredeyse gözükmüyordum. Yüksek sesle dağılan bahçenin cam kapısı, olduğumuz odanın etrafına dağılmıştı. Şuan yaptığım kâbusuma sığınmakken, en büyük korkumun o olması trajikomiti. Camların üstüne basılarak gelen adım sesleri ile önümdeki bedenin sırtından destek alarak parmak uçlarımda yükseldim. Kafam omzuna geldiğinde omzu üzerinden gördüğüm görüntü ile dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Gözlerim büyüdü. Ben sadece şaşkınlıkla baktım.
"Bizde sizi bekliyorduk."
Yoongi'nin alaycıl çıkan sesi, ve kıvrılan dudakları ile konuştuğunda ben dikkatle önümdeki bedenleri izledim. Hoseok elinde yeşil ışıkla parlayan silah tarzında bir şeyi önündeki uzun boylu adamın kafasına yaslamıştı. Seokjin ise diğer tarafından Yoongiye doğru aynı silahı tutuyordu. Camların üstüne basmış olan bedenlerin gözleri, kaşları çatık bir şekilde Lord Jeon ve Yoongide geziniyor, önlerinde ki beden ise bıkmış bir ifadeyle bakıyordu. "Bizi mi bekliyordunuz?" Yoongi alayla kafasını salladığında Hoseok elindeki silahı Yoonginin bacağına sıktı. Çıkan yüksek ses ile birlikte dudaklarımdan kısık bir çığlık çıktığında, önümdeki bedene daha çok yaklaştım. "Siktiğimin avcısı." Yoongi acıyla inleyerek konuştuğunda yere doğru eğildi. Sağ bacağından yükselen siyah dumanlara şaşkınlıkla baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monster Under The Bed † taekook
Mystery / ThrillerYatağının altında bir canavar vardı. Her gece onu korkutan, rüyalarına girerek onu kurtarmasını söyleyen. "Ben korkunun prensiyim, farklı bir boyutun farklı bir dünyanın Tanrısıyım. Ben senin kâbusun'um." Sesi kısık bir tonda olsa bile küçük çocuk...