Oy sınırı:15
Siyahlar Arasına Düşen Beden
|3.Bölüm|
Dalgındım.
Dün gece gördüğüm kâbustan sonra aklım hiç bir şeyi almıyordu. Dalgın bir şekilde mutfağı temizliyor aklıma dolan görüntülerle bedenim titriyordu. Temizlediğim tezgah sonrasında yere eğilerek dolaplara inmişken saklandığım dolaba gelmem ile duraksamış aniden içime dolan korkuyla dolabı silmekten vazgeçmiştim.
Korkaktım.
Kâbusumda gördüğüm dolabı bile silemeyecek kadar korkaktım.
Ne kadar yazarken hoşuma gitsede o tarz olaylar yaşamak nefesimi kesiyor, korkuyu iliklerime kadar hissettiriyordu. Ve ben bu korkuyu hissetmek istemiyordum. Dalmış bakışlarımı dolaptan çekerek ayağa kalkmış dün düşen saksıları temizlemek ve bahçeye bakmak için mutfak kapısından bahçeye çıkmıştım. Hafif esen rüzgar bahçedeki salıncağı sallarken üstümdeki ince tişörtten derime işliyor, bedenimi titretiyordu. Kapıdan çıktığım anda gözlerim bahçeyi süzmüş kurumuş çiçeklerde duraksamıştı. Çiçekler daha tamamen kurumamışken onları iyileştirmeyi aklıma yazmış adımlarımı yere düşen saksılara yönlendirmiştim.
Yerdeki iki saksı dışında demire iple asılmış başka saksılar içerisinde ki çiçekler de görüş açıma girmişken, eski ev sahibibin çiçeklerini neden burada bıraktığını düşünmüş bir yandan da benim için iyi olduğu için sevinmiştim. Çiçekler kurumaya yüz tutmuş ama kurumamıştı. Buradan anlıyordum ki eski ev sahibinin daha yeni taşındığı belliydi. Ama bir yandanda anlamadığım bu evin neden bu kadar tozlu olduğuydu. Sanki aylarca temizlenmemiş gibiydi. Düşüncelerimden hızla ayrılarak yere eğilmiş, kırılan saksının parçalarını toprağın arasından toplamaya başladım. Gözlerim yerdeki toprak ve saksının kırık parçalarında dolaşırken elime aldığım kırık saksının sivri ucu parmağımı kesmiş hızla elimden atarak ağzımdan ufak bir inlemenin çıkmasını sağlamıştı.
Kaşlarım çatılırken bakışlarım kanayan elimi bulmuş, kanımın bu kadar koyu olduğunu görünce kaşlarım havalanmıştı. Parmağımdaki kan kırmızının en koyu tonu iken, rengi kırmızıdan çok bordoya dönmüş akışkanlığı yoğun bir hâl almıştı. Akan kanıma şaşkınlıkla bakıyorken parmağımı dudaklarıma götürerek kanayan işaret parmağı mı dudaklarım arasına alarak emdim. Kanın tadı hâlâ aynıydı, zaten ne düşünerek tadına bakmıştım anlamıyordum. Parmağım hâlâ dudaklarım arasındayken eğilmiş topladığım parçaları ne zaman yanıma aldığımı bilmediğim poşetin içine doldurdum. Sadece toprak kalmışken parmağımı dudaklarım arasından çekerek parmağıma bakmış, durmuş olan kan ile derin nefes aldım.
Elimdeki poşet ile tekrar mutfağa dönmüş poşeti çöpe atarak mutfak dolaplarını açmaya başlamış yara bandını aramaya başladım. İşaret parmağımı havaya kaldırarak dolapları açıyor eğildiğim için tişörtüm üzerinden açılan belim ise açıkta kalıyordu. Bu sefer geldiğim dolapta duraksamış geri kalkacak iken sırf kâbusum için dolaptan korkmayı bir kenara bırakarak derin nefes aldım ve dolabın kapağını yavaşça açtım.
Buradaydı.
Elim yara bandına giderken dolabın köşesinde gördüğüm siyah sıvı ile duraksamış, siyah sıvı ile kaplanmış bir el izi dolabın kapağında bir süs gibi duruyorken içim korkuyla bir kere daha titremiş, hızlıca yara bandını alarak dolabın kapağını sertçe kapattım. Çıkan yüksek ses ve titreşen dolap kapağı ile aynı anda hareket eden ayaklarım beni tekrar bahçeye çıkarmış hızlı atan kalbimi yok saymıştı. Adımlarım uzarken kendimi hafif sallanan salıncak koltuğa atarak, işaret parmağımı yara bandı ile dikkatlice sarmaya başlamış bir ayağım ile kendimi sallarken diğer ayağımı bacağımın altına aldım. Hafif, hafif sızlayan parmağımı yara bandıyla sararak sırtımı arkama yaslamış kafam istem dışı mutfak kapısına gittiği sırada ise aklıma dolan görüntülerle titreyen göz bebeklerimi kapıdan çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monster Under The Bed † taekook
Gizem / GerilimYatağının altında bir canavar vardı. Her gece onu korkutan, rüyalarına girerek onu kurtarmasını söyleyen. "Ben korkunun prensiyim, farklı bir boyutun farklı bir dünyanın Tanrısıyım. Ben senin kâbusun'um." Sesi kısık bir tonda olsa bile küçük çocuk...