Kanlı Ay
|12.Bölüm|
Karamsar havayla dolu olan odada.Elleri arkasında bağlı, kırmızı gözleri sertçe önünde parlayan ateşe bakıyordu. Dudaklarında kendini beğenmiş bir gülümsemeye yer veriyor, dik omuzları dimdik duruyor, vücudu güçlü bir görünüş sergiliyordu. Bulunduğu odanın karamsar havası insanı boğacak kadar güçlüydü, o ise bir insan olmamanın hâli ile bundan zevk alıyordu. Sessiz olan odada tek ses önünde yanan canavarın sitemkâr ateşi iken, küle dönüşen bedenin alev alışı gözlerindeki şeytani ışığı şevklendiriyordu. Siyaha kaçan saçları omuzlarına dökülüyordu. Saçının bir tutamı gözlerinin önüne düşmüş onu rahatsız edecek bir durumdayken bundan rahatsızlık duymadığını belli eder gibi ellerini ayırarak saçına sürmüyor, ardında bağlı olan elleri birbirinden asla ayrılmayacak gibi kenetli duruyordu.
Alevlerin dışında bir ses daha duyuldu odada. Kapının tıklanması ardından sert ses devam etti gelen seslere. Dudaklarını aralayarak "Gel," izin verdi kapıya vuran hakimiyeti altında olan canavara. Kapı açıldı kulaklarında hâlâ önünde bulan canavarın alev alan bedeninden yükselen ateşin sesi vardı. Ardından gelen adım sesleri odada farklı bir ses daha yaratırken kırmızı gözlü adamın kulakları gelecek olan haberdeydi.
"Onu bulduk efendim."
Duydukları onu memnun ettiğinde dudaklarında ki sırıtış genişledi, duyduğu şey onu keyiflendirmiş, aklında olan kötü fikirlerini harlamıştı. Sırıtması daha da genişlerken dudaklarını konuşmak için araladı.
"Onu bana getirin."
*******
Gözerimi titreterek araladım.
Kırpıştırdığım gözlerim ile kendime gelmeyi beklerken ani bir hareketle olduğum yatağımda dikleştim. Sağ elimle gözlerimi ovuştururken duyduğum tıkırtılarla gözlerim odamın tavanına kaydı. Gelen tıkırtılar dinledikçe adım seslerine dönüştüğünde kaşlarım çatıldı. Gözlerim aralık perdeden gözüken dışarıya kaydığında, henüz gecenin bir vakti olduğundan emin olmuştum. Yıldızlarla kaplı gökyüzü yarın olacak güzel havanın habercisi gibiydi. Adım sesleri gittikçe sertleşirken kalbim ufaktan hızlanmaya başlamış, henüz buğulu olan beynim algılamada zorluk çekiyordu.
Sesin sebebini bilmiyordum, ama tavanımda birinin olduğundan emindim. Gelen adım sesleri ise bunu kanıtlar nitelikteydi. Üstümde ki çarşafı hızlıca üstümden diğer tarafa attığımda, çıplak ayaklarımı haraket ettirerek soğuk betona koydum. Vücudum soğuklukla titrerken hızla bacaklarımdan destek alarak vücudumu yataktan ayırdım. Derin nefes alarak odamın kapısına ilerlemeye başladığımda adım sesleri sertliğini kaybetmiş yavaş seslere dönmüştü.
Belki de Jungkook gelmişti?
Onu neredeyse iki haftadan uzun bir süredir görmüyordum.
O konuşmadan sonra dediğim gibi gitmiş ve bir daha dönmemişti, onun yokluğunda hayatımı eski düzenine sokmak için çabalamış ve bunun hiç bir işe yaramadığını anlamıştım. Bir ölü gibiydim adeta, vücudum vardı ama ruhum uzaklardaydı sanki. Midem yemek kabul etmez olmuş, uykularım ise zehir olmuştu. Hepsinden bir kâbusla uyanıyor, uykuya lanetler ediyordum. Üzerimde hep bir yük varmış gibi hissediyor, vücudum ağırlaşıyordu. Hep izlenme hissi ise içimde gün ışığı gibi doğuyor, yalnızda olsam bana asla yanlız kalmadığımı hissettiriyordu. Birisi ya da birileri beni izliyordu, bunu hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monster Under The Bed † taekook
Mystery / ThrillerYatağının altında bir canavar vardı. Her gece onu korkutan, rüyalarına girerek onu kurtarmasını söyleyen. "Ben korkunun prensiyim, farklı bir boyutun farklı bir dünyanın Tanrısıyım. Ben senin kâbusun'um." Sesi kısık bir tonda olsa bile küçük çocuk...