4

2K 241 377
                                    

Oy sınırı:20

Siyah Su Ve Dokunuşlar

|4.Bölüm|

Ağrıyan başımla birlikte gözlerimi araladığımda olduğum yerden titreyerek uyandım. Yine aynı şey olmuştu, yine kâbus görmüştüm. Nefes nefese uyandığım salıncakta üşümüş bedenim, yaşlı gözlerim, kararmaya yüz tutmuş hava ile dudaklarım titremeye başlamıştı.

"Neler oluyor."

Fısıltıyı andıran sesim ile bacaklarımı kendime çekerek başımı dizlerime yaslamış sessizce göz yaşı dökmeye başlamıştım. Kararmaya yaklaşan gökyüzünün, batmaya yakın güneşin ışıkları olduğum yere vururken bedenim titriyor, kafam ise hiç bir şey almıyordu. Neler oluyordu? Bu evde yaşadıklarımın sebebi neydi? Ilık hava'nın rüzgarı bedenime vuruyorken kafamı kaldırmış gözlerimi hemen önümdeki evin bahçesine kitlemiştim. Rengarek çiçeklerle kaplı bahçe huzurla dolu iken, solmuş çiçekler içimi karartıyor, ruhumu çürütüyordu. 

Durmadım.

Hızla kalkarak kurumuş çiçeklere adımladım. Dolu gözlerim ile sinirimi çıkarırcasına asıldığım çiçekler ile, köklerinden tutup sinirle koparmaya başladım. "Lanet olsun!" Bağırarak kurumuş çiçeklere saldırıyor kopararak bahçenin herhangi bir kenarına fırlatıyordum. Sinirle dolu gözlerim, hızlı nefes alışverişlerim, tanımadığım bir sesin "Dur artık!" bağırışları beni durdurmazken sadece kurumuş çiçekleri kopardım. Artık istemiyordum, çiçek görmek istemiyordum. Bu zamana kadar içime huzur dolduran çiçekler beni sadece sinirlendiriyordu.

Çok sevdiğim kedilere ise kinliydim.

Güneşten soğumuştum.

En önemlisi de korkmaktan bıkmıştım.

Bağırışlarımla birlike çiçekleri koparmaya devam ediyordumki arkamdan sarılan kollarla durmak zorunda kalmış, kendimi dizlerim üstüne atrak yere çöktüm. Gözlerimden hâlâ yaşlar akarken yanıma birisi daha çökmüş kafamı kaldırdığım anda endişeli bakışlarla karşılaştım. Tanımıyordum, bu kişiyi tanımıyordum. Gözleri bende iken bir an kaşları çatılmış kafası hızla mutfak kapısına dönmüştü. Ben ise ruhsuz gözlerim ile ona bakıyordum. Kafası tekrar bana döndüğünde ise gözleri hüzünle dolmuş ellerini sırtıma koyarak ufak bir tebessüm etmişti.

"Sinirini çıkardığına göre iyi olmalısın."

Tebessümü ile söylediklerine benimde dudaklarım kıvrılmış, haykırışlarım iç çekişlere dönmüştü. "İyi misin?" merhametli sesi kulaklarıma dolarken kısaca kafamı sallamış derin bir nefes almıştım. Kalkmak istediğimde ise belimden tutarak bana destek olmuş, kalkmama yardımcı olmuştu. Biranda kalkmamla afallarken kolum altına girerek düşmememi sağlamıştı. "Seni bize götüreyim iyi olana kadar. Ah kendimi tanıtmayı unuttum ben Hoseok, yan komşun." Kafası bana döndüğünde tebessüm etmiş bizi kendi bahçesine sokmuştu. "Bende Taehyung, memnun oldum."

Onun dinç sesine ters sesim kısık çıkarken çoktan evin kapısına gelmiştik. Kapıya vurduğunda kapıyı kahverengi saçlı, uzun boylu, yakışıklı biri açmıştı. Dudakları bir şey söylemek için aralıkken beni gördükten sonra kapatmış kenara çekilmişti. Büyük ihtimal gözlerim ağlamaktan kırmızı olmuş, esmer yanaklarım pembeleşmişti. Birlikte içeri girdiğimizde koltuğa oturmuştuk. Gözlerim salonda gezinirken çoğunlukla beyaz olan ev fazla parlaktı.

Rahatsız olmuştum.

Beyazı, aydınlığı seven ben rahatsız olmuştum.

Kafamı indirerek oynadığım ellerime bakmış, kollarımda olmayan sargılarla kaşlarımı çatmıştım.

Monster Under The Bed † taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin