yirmi dokuzuncu bölüm

35.1K 3.1K 1.1K
                                    

Her zaman duygularımı uç noktalarda yaşayan bir insandım. Bu doğduğum andan itibaren böyleydi.

Diğer bebeklere göre çok ağlardım, çok gülerdim, çok korkardım. Anaokulda diğer çocuklardan çok konuşurdum, çok hareket ederdim, sürekli insanlarla oynamak isterdim. Büyüdükçe asla değişmemiş, bunlara devam etmiştim.

Abim benimle her zaman ilgileniyordu. Ödevlerimi yapmama yardım ediyordu, bana basketbol oynamayı öğretiyor ve Seokjin ile buluşacağı zaman ara sıra beni de götürüyordu. Kendimi ikisine öyle çok bağlamıştım ki evimize gelen görevliler abimin cesedini götürürken içimde tarif edilemez bir boşluk oluşmuştu.

Yıllardır özendiğim, büyüdüğümde böyle bir ilişkim olsun istiyorum dediğim iki insanı ayıran şey aile baskısı ya da mecburiyet değil ölüm olmuştu.

Geri dönülemeyecek, pişman olunamayacak bir şey...

Abimin ölümünden sonra Seokjin ile iletişimimiz tamamen kesildi. Bir yıl boyunca onu kimsenin görmediğini hatırlıyordum. Babamın resmen delirdiğini ve annemin herkesten soyutlandığını.

O yıldan sonra farklı duyguları uç noktalarda yaşamaya başladım. Her zaman düşünüp durdum, kimin yüzünden diye. Ben ona çok mu yük olmuştum? Pişmanlık ile tanıştım o zamanlar. Annem ve babam beni oğulları olarak görmeyince ondan başka sığınacak kimsem kalmıyordu ki benim ama.

Üzüntüden yemek yiyemeyip okulda bayıldığımda ve babam beni hastaneden almaya geldiğinde anlamıştım ben olanları. Yüzüme bile bakmadan eve sürmüştü. Ağzından tek kelime de çıkmamıştı.

Diğer aileler kalan çocuğunu ölen çocuklarının yerine koyarken benimkiler beni de abimle beraber gömmüştü o toprağın altına. Belki de annem bu yüzden çok üzülmüştü.

"Jeon," diye fısıldayan kişiyle irkilerek gözlerimi araladım. Hızla kafamı kaldırdığım sırada Taehyung çeviklikle boynumu tuttu. "Aniden kalkma, canın acır."

"Uyuyakalmışım."

Yanımdaki sandalyeye oturdu ve gülümseyerek elindeki poşeti önüme koydu. Kaşlarımı çatarak "Bu ne?" diye sordum. Bir yandan da etrafa bakıyordum. Ders zili çalmış olmalıydı, kantin çok boştu.

"Sana yiyecek bir şeyler aldım. Bir de ağrı kesici ve abur cubur var."

Gözlerimin parladığına emin olduğum bir şekilde yüzüne bakarken "Gerçekten mi?" dedim mutlulukla. Kafasıyla onayladı beni. Dirseğini masaya, elini çenesinin altına yaslamış yüzümü inceliyordu.

Poşetten çıkarttığım iki sandviçten birini ona uzattım. Alırken uzanıp saçlarımı öptü. Gülümsedim.

O hayatıma girdiğinden beri yine yeni hisler tadıyordum. Heyecandan karnım kasılıyordu mesela. Özellikle de temas ettiğimizde, ondan iltifat aldığımda ya da beni özel hissettirdiğinde.

Kalbim çok hızlı atıyordu. Böyle yerinden çıkacakmış gibi. Hatta o duyacak ve benimle alay edecek diye de ödüm kopuyordu. Ellerimi göğsümün ortasına bastırarak engellemek istiyordum.

Paketini açtığım sandviçten bir ısırık aldığım sırada benim için meyve sularından birine pipet batırdı ve önüme koydu. "Teşekkürler." dedim ağzımdaki lokmayı yutar yutmaz.

"En ufak şeylere bile teşekkür etmeyi bırakmalısın. Çok naziksin ama biz artık iki yabancı değiliz."

Yumuşak bir sesle konuşması hoşuma gittiği için kıkırdadım. Çok fazla soru çözdüğüm için bu hale gelmiş de olabilirdim doğrusu.

"Abimden kalan bir alışkanlık."

Kaşlarını kaldırarak "Abini çok seviyorsun." dedi sessizce. Onu onaylarken yemeğimi yemeye devam ettim. Hem de çok seviyordum.

"Beni büyüten insanı nasıl sevmem?"

"Haklısın sanırım."

Kendi sandviçinin paketini açmak yerine masaya bıraktı ve söz verdiği gibi elini saçlarımın arasına daldırdı. Daha fazla konuşmadık. Ben ayaklarımı sallayarak yemeğimi yiyip meyve suyumu içerken saçlarıma oynadı ve diğer eliyle önümde duran test kitabını kendine doğru çekip sorulara göz attı.

Ardından yine bir şey demeden kalemi eline alıp hızlı hızlı işlemler yazmaya başladı. Gözlerimi dikip onu izledim. İlk defa bir işe böyle dikkatli odaklandığını görüyordum çünkü.

"Yemeğini güzel ye." dedi onu izlediğimi anlayarak. Bozuntuya vermeden yanaklarımı ısırarak önüme döndüm. Sebepsizce utanmıştım ona yakalandığım için.

Uzun bir süre böyle oyalandık. Ara sıra şarkı mırıldandım, bundan bile rahatsız olmadan sorularımı çözmeye devam etti. Diğer elini de saçlarımdan hiç çekmedi. Kafamı masaya yaslayarak yarı uyuklar bir halde onu izledim.

Sorularımı çözmesinden asla şikayetçi değildim çünkü sabahtan beri iki yüze yakın soru çözmüştüm zaten ve beynim kulağımdan akıyordu sanki. Yine de Taehyung'u görünce bu hisler bir anda uçup gidiyordu.

Zil çalmaya başladığında korkuyla irkildim. Taehyung'un bakışları kısa bir anlığına bana kaydı. Ardından yeniden test kitabına döndü.

"Bugün neden okula gelmedin ki?" diye mırıldandım sessizce. Sessizliği bozmadığı için cevap vermeyeceğini düşündüm ama sayfayı çevirdi ve ilk soruya başlamadan önce bana döndü.

"Hem özel dersler alıyorum, hem de okula gelmem bir şey ifade etmiyor. Çalışacağım iş belli zaten."

"Haklısın." dedim elimi saçlarım üzerindeki eline atarken. Parmaklarımızı birbirine geçirdim ve yanağımı yaslayarak gözlerimi kapattım. Sıcak eli çok güzel hissettiriyordu.

"Uyumak istiyorsan uyu." dediğini duydum. Ama teneffüs olduğu için etraf kalabalıklaşmıştı ve sesler de gittikçe çoğalıyordu. Burda uyumam mümkün değildi.

Henüz birkaç dakika geçmeden rahatsız edici bakışlar üzerimize çevrildi. Görmezden gelmeye çalıştım. Çünkü çok sinir bozuculardı.

"Buldum sizi."

Tam karşıma oturan Jimin'i fark edince kafamı masadan kaldırıp güldüm. Ama o doğrudan Taehyung'a ve onun önündeki test kitabına baktı. Ardından asla tahmin etmeyeceğim bir şekilde "Siz sevgili misiniz?" diye sordu. Gözlerimi kocaman açarak ona baktım.

Taehyung kısa bir anlığına benim tepkime baktıktan sonra bakışlarını Jimin'e çevirdi. "Bu seni neden ilgilendiriyor tam olarak?"

"Çünkü el ele tutuşuyorsunuz, birbirinizi çok iyi tanıyorsunuz, hep berabersiniz ve öpüşüyorsunuz?"

Nefesimi tutarken utançla ellerimi yanaklarıma koydum. Burda bunu konuşmak pek tercih edeceğim bir konu değildi, ki Taehyung'un tepkisini de tahmin edemiyordum.

"Bu benim sorumun cevabı değil." dedi düz bir sesle. Jimin kaşlarını çatarak homurdandı. "Jungkook benim arkadaşım ve bunu bilmek istiyorum."

"Ama ben de bu işin içindeyim ve seni tanımıyorum. Yani cevap vermeyeceğim."

Jimin ağlar gibi bir sesle "Bir şey söyle." diyerek bana döndüğünde omuz silktim. Onlara zaten sevgili olmadığımızı söylemiştim, neden Taehyung'a da sorma gereği duymuştu ki?

Test kitabını kapatan Taehyung önüme doğru itti. "İşaretlenen yere kadardı sanırım, bitti." Hayranlıkla ona bakarak "Çok teşekkürler." dedim. Yeniden saçlarımı okşadı.

DİGER BOLUM YOONMİN BEBEKLERİMİ YAZACAĞIM BİRAZ DA ONLARİN İLİSKİSİNE GOZ ATALİM

AYRİCA...kaos var arkadaslar...

Diğer bölümün sonunu azicik minnacik miniminnagik merakli birakayim sonra çok eglenecegiz Kth ile beraber.

tiktoker ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin