on altıncı bölüm

41.7K 4.2K 4.8K
                                    

Midelerine sokmadıkları içki kalmadığı için kısa sürede sarhoş olan arkadaşlarıma bakarken elimdeki birayı yudumladım. Taehyung'a mesaj atalı yarım saat oluyordu ama o henüz gelmemişti. Burası fazla kalabalık olmadığından onu görmeme gibi bir olasılığım da yoktu.

Bakışlarımı barın girişinden çekmeden oturmaya devam ettim. Bu kadar kısa sürede tanıdığım birini merak etmek doğru gelmiyordu ama kendime hakim olamıyordum. İstemsizce sürekli onu düşünüyor ve bunu çekinmeden ona da söylüyordum. Pişman da değildim doğrusu. Yine de rahatsız olabilmesi çok büyük bir ihtimaldi.

"Gören de kocanı kaybettin zanneder ama Gguk."

Jimin'e döndüğümde sırtını göğsüne yaslamış olduğu Yoongi onaylayan mırıltılar çıkarttı. İyi tarafından bakacak olursam buraya gelmek o ikisini sandığımdan da çok yakınlaştırmıştı. Bir süre ikisini inceleyip konuşmak yerine omuz silktim. Zaten konuşsam da yanlış anlıyorlardı.

Elimdeki şişeyi masaya bıraktım. Karşımda oturan Jongin bağıra bağıra Hoseok ile konuşuyordu ve Sana durmadan kazandığımız maça tezahürat yapıyordu. Dans pistinde dans edenlere baktım bu sefer. Çoğu kişi bizim okuldandı ve gördüğüm kadarıyla aralarında danstan fazlası vardı.

İlk geldiğimizde fazlaca eğlenmiş olmama rağmen şuan ortam hiç hoşuma gitmiyordu. Cebimde duran telefonumu elime alıp saniye başı gelen bildirimlere baktım. Kötü yorumlardan bazılarını silerken birkaç kişiye yanıt verip dakikalar içinde bundan da sıkılıp bıraktım telefonu.

Az önce yaptığım işe, kapıyı gözetlemeye döndüğümde ise beklediğim kişinin çoktan içeri girmiş olduğunu gördüm.

Gerçekten iki dakika gözümü ayırdım ve sen geldin mi Taehyung?

Fark etmiş olan Sana elini kaldırıp ona doğru sallarken benim bir atak yapmama gerek kalmadı. Bu konuda ona minnettardım. Okuldaki herkesin dikkatini yeterince çekmiştik.

Taehyung yanında iki takım elbiseli adamla bu tarafa gelirken koca cüsseli ve onlara bakan insanları dövecekmiş gibi karşılık veren adamlar oldukça dikkat çekmişti. Çoğu kişi ona bakıyordu şimdi. Onun istemediği şekilde...

"İyi bir akşam geçiriyorsunuz gördüğüm kadarıyla."

"Bize eşlik et." diyen Jongin'e verdiği cevap elindeki buzlu kahve bardağını kaldırıp sallamak oldu. Herkesten homurtular yükseldi. Bakışlarımı Taehyung'un yüzünden çekmedim.

Üzerinde siyah bir pantolon ve düz beyaz bir tişört vardı. Yine de bu gündelik kıyafetler onda havalı duruyordu. Öyle güzel bir vücut yapısı ve kusursuz yüzü vardı ki ne giyerse giysin çok yakışırdı, emindim.

Ona baktığımı fark edip bakışlarını yüzümde tuttuğunda yutkunarak tek kaşımı kaldırdım.

Henüz ağzını açamadan masamıza gelen kız kolunu onun omzuna attı ve yanağına sesli bir öpücük kondurdu. Taehyung kaşlarını çatarak kıza baktı. "Hadi oyun oynayalım!"

"Tamamdır, ne oynuyoruz?"

"Şu şişe kimin?" Kız çenesiyle az önce masaya bıraktığım bira şişesini gösterdiğinde "Benim." diye mırıldandım sessizce. "Onu bitir ve şişe çevirmece oynayalım hadi."

"İçmek istemiyorum."

"Dikle işte." diyerek ısrar ettiği sırada boş yerlerin bulunduğu masamız bir anda oyun oynamak isteyenlerle doldu. Nasıl bir şanssa masadaki tek şişe bana aitti.

Dişlerimi sıkarak elime aldığım cam şişeyi önünde duran kızın ayakkabılarına doğru döktüm. Zaten içinde fazla yoktu.

"Ya ne sikim yapıyorsun sen?" diyerek geri çekilen kız Taehyung'tan ellerini çekmiş olduğunda gülümseyerek boş şişeyi salladım. "Oyun oynayacağız ya?"

tiktoker ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin