-Olaydan birkaç saat önce -BARLAS GÜNDOĞDU
Elime Elisa'nın uzatmış olduğu mektubu geçirdim. Odadaki merakları gözlerin elimdeki mektupta gezdiğini biliyordum. Zarfı açarak içindeki kağıt parçasını çıkardım.
"O sürtük kız kardeşinin kan kaybından geberip mezarı başında ağlamak istemiyorsan Elisa'yı bize teslim et. Zaten Ares'in sözlerini ezip geçerek Elisa'nın ona ait olmasına rağmen elinden çaldın. Herkes yaptıklarının bedelini fazlasıyla öder Kartal." mektubu okuduktan sonra gözlerim Elisa'nın gözleriyle buluştu.
Gözleri içinde kaybolabileceğiniz bir okyanus gibiydi, saklayamadığı duygular kendini tüm kusuruyla belli ediyordu. Kafamı elimdeki kağıda geri çevirdim. İsim belirtilmemişti fakat beni bu şekilde tehdit edebilecek derecede canına susamış tek bir kişi vardı. Yazının altında kırmızı renkle yazılmış adrese kaydı gözlerim. Tanıdık gelen bir mekandı, yolu hatırlıyordum. Bade'ye bunu yapanlara tüm cezalarını ödetecektim.
"Herkes arabalara hadi, çıkıyoruz." Demir ve Efe komutumla beraber yanıma geldiler ve birlikte evden çıktık. Demir suratındaki endişeyi ne kadar saklayıp onu denizin derinliklerine atmak istese de bu konuda hep başarısız oluyordu, aşamadığı tek şey duygularına sahip çıkabilmekti. Efe dışardan çok sert gözüküyordu bu huyu insanların çoğu zaman ona ön yargılı davranmasına sebep olurdu.
"Abi o yerdeki kanlar Bade'nin kanı olmuş olamaz değil mi?" Demir'in bir an doğru düşünmüş olduğunu diledim fakat Bade'yi döverek alt etmeleri zor olacağından kesici alet kullanmışa benziyorlardı. Eğer silah kullanmış olsalardı yerdeki kan izleri iz olmaktan çıkmış göl olmuş olan birikintiden beynin kör olduğu gerçek yansımamızı görmek zorunda kalmış olurduk.
"Maalesef ki kanlar Bade'ye ait. Selim Bade'nin karşılığında Elisa'yı istiyor." arabalarımızın bulunduğu büyük garaja doğru ilerlemeye başlamıştık.
"E versene, neyi bekliyorsun. Zaten bir günde içimize soktun tanımadığımız bir kızı ve yanında o arkadaşını sürükledin." neden herkes hayatın iplerini elinden kaçırmış, özgür olduğu tek yerin, aklının içerisinde ki dört duvar olan ve arasında sıkışmış birisini anlamıyorlardı. Hiçbir insandan bir malmış gibi bahsedilmemeliydi. Elisa bu hayatı kendi isteğiyle seçmemişti. Ama bu neden benim umrumdaydı? Neden Elisa'ya acıyordum?
"Demir yine kendini aşıyorsun. Tamam sakin olun bir ya. Tabiki de elimiz boş gitmeyip, dönmeyeceğiz. Kaplan'ı arayın bize ekip yollasın. Siz de ekipmanlarınızı hazırlayın, bana da silah ve bıçak alın." hiçkimseyi bu hayata tek başına terketmeyi planlamıyordum.
Birazcık oyundan zarar gelmezdi. Ares'in yerini bilmesi, beni daha iyi tanıması gerekirdi. Bana kardeşime zarar vererek açmış olduğu bu savaş galibiyetimle sonlanacaktı. Akan her kan damlasına karşılık bir can. Bunun Ares'in hiç hoşuna gitmeyeceğinden o kadar emindim ki. Fakat burada birbirimizi eğlendirmeyi değil yaşam süremizi daha da kısaltmaya çalışıyorduk.
"Tamamdır kardeşim, hemen ayarlıyorum." Efe'nin önce tüm olayı inceleyip sonra yorum yapması beni yine hiç şaşırtmamıştı. Garajın içine girdiğimizde Efe kenara çekilip telefon açmaya başlamış aynı zamanda da Demir silahları almaya gitmişti. Siyah renkteki jeep ile yola çıkmamız daha doğru olurdu. Arabanın parlak siyahla değil de mat siyahla kaplı olması benim hayat felsefem gibi bir şeydi çünkü parlak siyahta kendi yansımanızı görüp bazı konularda tereddüt edilebilirdi. Fakat mat siyahta kendini görmeden bilmek, farkında olmamak ve kendinden korkmamak en iyisiydi. Demir'le Efe aynı anda yanıma gelmeye başlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEMESİS
ActionYaşamak, hissetmek bile anlamını yitirmişti benim için. Verdiğim kayıplar, acılar ve çok daha fazlası... Lanetler savurduğum, korkunun tüm bedenimi kapladığı o gün. Benim için her şeyin bittiği ya da bittiğini sandığım başlangıçlar... Girmiş olduğ...