3-"HAYLAZ İŞ BAŞINDA."

9.8K 835 54
                                    

Önümdeki sınav kağıdına boş boş bakmakla meşgulüm. Kim bilir kaçıncıya aynı soruyu okuyorum. Elimdeki kalemin ucunu gerginlikle ısırdığım için kopacak neredeyse. Anlamıyorum abi.

Hoca başımızda tam bir akbaba misali dikiliyor. Yazık biz öğrencilere vallahi. Az çekmiyoruz bu öğretmenlerden. Ve onların gereksiz sınavlarından...

Hoca arkasını döndüğü zaman önümde oturan Murat'ı dürttüm. Arkasını dönüp "Ne var?" Dedi kabaca.

"3. Soruyu ne yaptın?"

"Hiç bir soruyu yapmadım. İsmimi bile yazamadım be. Sahi benim ismim neydi yahu?"

Murat'ın ensesine vurdum. "Dön önüne be. Bu işi de ben halledicem belliki."

Selin önündeki sınav kağıdını incelemekle meşguldü. Zavallım.

SINAVDAN KURTULMANIN TEK BİR YOLU VAR; BEN!

Muhteşem oyunculuk yeteneğimi kullanarak hocaya döndüm. "Hocam! Kendimi iyi hissetmiyorum. Tuvalete gidebilir miyim?" Lütfen izin ver. Lütfen, Lütfen, Lüütfen!

"Çabuk ol." Diyerek izin verdi. İşte bu kadar. Oley be.

Sınıftan çıkmadan önce Murat ve Selin'e bakarak göz kırptım. Küçük Haylaz iş başında gençler.

Koridorda yürürken etrafı gözetledim ve tam da istediğim gibi... Boş!

Yangın merdiveninin oraya yöneldim ve yangın alarmının düğmesine basmadan önce kameraları kontrol ettim.

1...2...3... ve alarm sesi. Koridorda koşuşturan öğrenciler ve zaferle sırıtan bir adet Buğlem. Ne kadar da sinsiyim yahu.

Elveda matematik sınavı. Başka zamana artık.

Kısa bir süre sonra bütün herkes dışarıda toplanmıştı. Öğretmenler yangın yerini bulmaya çalışıyordu.

Çaktırmadan dışarı çıkıp kurtulmaya çalıştım. Birisi ensemden tutup yakalayana kadar tabi.

"Bu iki oldu."

Korkuyla arkamı döndüm. Tam da tahmin ettiğim kişi.

"Şey ben dışarı çıkıyordum da."

Berkcan bana alayla baktı. "Yalan söyleyemiyorsun. Gözlerinden belli oluyor... Haylaz."

Kolumdan tutup beni öğretmenler odasına sürüklemeye başlayınca panik yaptım. "Bırak beni! Ben bir şey yapmadım!"

"Kesin öyledir." Diye mırıldandı.

"Bak. Ne istersen yaparım. Bırak beni."

Olduğumuz yerde durdu. "Ne istersem yapar mısın?"

Kafamı aşağı yukarı salladım.

"Ne istersem yapacak mısın? Sen ne yapabilirsin ki? Küçük bir çocuğun tekisin."

Göğsümü kabarttım. "Ben çocuk değilim.16 yaşındayım ben!"

Bir Berkcan Haysal, bakışlarıyla adam öldürebilir. Evet.

"Sen ceza alacaksın. Ve ben bundan pişman olmayacağım." Diyerek beni öğretmenler odasına sürükledi.

Boynum bükük, yüreğim buruk bir şekilde müdürün odasına girdim. Berkcan olacak haysiyetsiz(!) Beni kolumdan tutuyordu. Kolumu çekmeye çalıştım ama nafile...

Müdür, odasında bir o yana, bir bu yana yürüyerek çenesini kaşıyarak bir şeyler düşünüyordu. Berkcan beni kolumdan ittirerek müdürün önündeki koltuğa oturttu.

"Elimden gelmeyen iş yoktur demiştim. Müdürüm." Diyerek ikili koltuğa yayıldıktan sonra bana ürkütücü bir şekilde baktı.

Müdür kendi koltuğuna oturarak ciddi bir ifade aldı. "Bu bardağı taşıran son damlaydı Buğlem. Yetti artık canım. Her hafta bir haylazlık hep bir yaramazlık yapıyorsun...!"

Bla bla bla... Gerisini dinlemedim.

Ne yapayım abi. Uslu duramıyorum. Tövbe tövbe ya.

Müdür derin bir nefes aldı. "Seni okuldan attırmak zorunda-"

"Hayır!" Diye bağırdı Berkcan.

Müdür, Berkcan'a sinirle baktı. "Ben ne dediysem o! Onu okuldan attırıyo-"

"Hayır dedim sana!" Diye bağırdı bizimki.

Müdür, koltuğundan kalkıp Berkcan'ın üzerine yürümeye başlayınca, Berkcan yayıldığı koltuktan kıpırdamadı ve meşhur kötü bakışlarını müdürün üzerine dikti. Böylece müdür kendi koltuğuna geri oturmak zorunda kaldı. Ah yavruum! Yazık! -oh olsun.-

"Eh öyle olsun bakalım. Bir daha böyle yaramazlıklar istemiyorum anlaştık mı Buğlem?" Diyerek bana döndü müdür.

Yusuf yusuf oldun bakıyorum!

"Anlaştık." Diyerek kafamı salladım. *Yalan söyleyen bir adet Buğlem.*

Müdürün odasından elimi kolumu sallaya sallaya çıkarken... Sevgili arkadaşım Berkcan, müdürle konuşup bana bir ceza verdi. Neymiş efendim aklı başına gelsinmiş! Okulun otoparkındaki arabaları yıkayacakmışım! Hadi len ordan. Araba yıkamakla uslanıyoruz sankim. Tövbe.

Söylene söylene otaparka gittim. Tenefüsüm gitti zaten. Alacağın olsun Berkcan.

O değilde... Bu okuldaki herkesin arabası var yahu! Nasıl yıkayacağım ben hepsini!

Berkcan pişmiş kelle gibi sırıtarak yanıma geldi ve elime bir kova köpüklü su verdi. Bir tane sarı bez vererek arabaları işaret etti.

"Haylaz iş başında. Temizle bakalım. Gör gününü."

Ona dil çıkardım. "Timizli bikilim! Gir ginini."

Rastgele bir tane araba seçerek camlarını silmeye başladım. Yaklaşık yarım saatte anca bir tane araba temizleyebiliyordum.

Diğer arabaya geçip camlarını silmeye başladığımda bizim akıllı Berkcan(!) Temizlediğim arabaya çamurlu top attı.

Çamurlu. Top. Attı.

Okul bahçesinin etrafındaki koşuşturma sonucunda onu yakalayabildim ve gözüne bir yumruk, kıymetlisine bir tekme...

****

Dövmeyin.

Kısa yazıyorum. Vaktim yok.

SENİ KÜÇÜK HAYLAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin