Bir adet Berkcan Haysal bir grup kaslı basketbolcular tarafından aynı anda dayağa maruz kalarak kafası yarılırsa ne yapar?
Tabiki de "Çokta popomda" pozunu vererek ayağa kalkar ve beni kolumdan sürükleyerek Haysal ağacına çıkarır.
Peki Berkcan Haysal sizcede çok mal değil mi? Kafası yarılıyor ama salak gibi ağaca çıkarak sigarasını içiyor. Cevabınız evet mi?
Tebrikler tek sıkımlık diş macunu kazandınız.
"Berkcan kafan acımıyor mu?" Diye sorarak saçlarından alnına doğru süzülen kanı temizledim.
Ya çocuktaki rahatlığa bak ya. Olum kafan yarıldı lan senin!
"Birazdan geçer." Diyerek sigarasından derin bir nefes çekti. Yine benim yüzüme bakmak yerine başka bir yere bakıyordu. İnsanlarla asla göz temâsı kurmuyordu nedense. Zaten o kadar ürkütücü bakıyordu ki.. karşısındaki kişi hemen gözlerini kaçırırdı.
"Neden bu kadar umursamazsın?"
Bunu çok merak ediyordum. Hiç kimseyi önemsemiyor ve bir de ciddiye almıyordu. Bütün öğretmenler Berkcan'ın bu tavırlarından şikayetçiydi.
Omuz silkti. Kafasındaki yaraya bakmak istiyordum ama korkuyordum. Forması ve saçları kırmızıya boyanmıştı.
"Şey, Berkcan. Kafana bir şey koyalım. Kanaması dursun."
Sonunda gözlerini gözlerimle buluşturarak muzip bir şekilde sırıttı. "Tamam. Gömleğini çıkar."
Ha? Gömlek? Ben? Çıkarmak?
Şaşkın bir şekilde ona bakarak "A-anlamadım?" Diye kekeledim.
Hem gömleğimi çıkarırsam inek desenli mavi iç çamaşırımı görürdü. Ve sonra sürekli benle dalga geçerdi. O yüzden; yok canım kalsın.
Derin bir nefes alarak önüne döndü ve biten sigarasını yerdeki çimenlere atarak cebinden sigara paketini çıkardı. "Neyse, boşver." Diyerek çakmakla yaktığı sigarasını tekrar dudaklarını götürdü. Bu kadar çok sigara içmesi zararlıydı. Üstelik okuldaydık. Öğretmenlerden biri görse onun açısından kötü olurdu.
"Erken öleceksin Berkcan." Diyerek yüzümü buruşturdum. "Zehir içiyorsun."
Kafasını aşağı yukarı sallayarak beni onayladı. "Doğru söylüyorsun." Diyerek ağaçtan aşağı atladı. "Erken öleceğim. Çok erken."
"Ne diyorsun lan? Ne erken ölmesi?" Berkcan ağaçtan inmeme yardım etmek için arkasını döndüğünde bacaklarımı omuzlarından sarkıtarak omzuna bindim. Ama hâlâ soruma cevap vermemişti.
Lan yoksa çocuk kanser felan olmasın? Zaten paraya ihtiyacı olduğunu söylemişti.
Berkcan beni omuzlarında taşıyarak okul kapısına kadar yürüdü. Bu sırada bütün herkes bana nefretle bakıyordu. Hayır bu sefer beni Berkcan'dan kıskanmamışlardı. Nasıl olsa bana zarar veremezler düşüncesiyle herkese her istediğimi yaptırmıştım.
Ve herkes benden nefrer ediyordu artık. Çünkü aynı köle gibi davranmıştım onlara. Rahatıma düşkün olduğum için her istediğimi yaptırmıştım ama karşılığında arkadaşlarımın nefretini kazanmıştım.
Ve kısa sürede pişman olmuştum.
Berkcan beni yere indirdikten sonra bir işi olduğunu söyleyerek duvardan atlayıp okulu asmıştı. Berkcan'da bir haller vardı. Benden bir şeyler saklıyordu. Hem zaten bana neden anlatsın ki? Ben kimim yani. Sadece onun peşinden dolaşan herhangi biri işte.