10.Bölüm

23 5 130
                                    

Kader diyorum...
Hani şu dünyaya gelişimizden, ölümümüze kadar yaşayacağımız şeylerin bir bir alnımıza yazıldığı yazı.

Kimisinin kaderi mutsuz sonla hüküm kılınırken, kimisinin ki mutlu sonla hüküm kılınmıştı.

                           *  *  *

Zihnimin en derinlerinde yükselen sesler gittikçe uzaktan gelmeye başlamış, karanlık ise etkisini yitirmeye başlamıştı.

Bir süre sonra zihnimdeki sesler tamamen susmuş, kirpiklerimin arasından sızan ışık gözlerimi uzun süre karanlıkta olmasından dolayı sızlatmıştı. Gözlerimi yavaşça araladım. Görüş açıma ilk beyaz tavan girerken başımı hareket ettirerek gözlerimi odanın içinde gezdirdim.

Hastane odasının yatağında kolumdaki serum ve yüzümdeki oksijen maskesiyle boylu boyunca uzanmış bir şeyleri kavramak için etrafa boş bakışlar atıyordum. Odanın kapısının açılmasıyla bakışlarımın hedefi orası olurken içeriye girecek kişiyi merakla bekledim. Elinde ki yemek tepsisiyle giren hemşire uyandığımı görünce gülümseyip tepsiyi ayak ucumdaki tekerlekli masaya koydu.

"Arif hocayı çağırıp geliyorum tatlım."

Sadece başımı sağlamakla yetindim. Hemşire çıktıktan sonra bakışlarımı bu sefer de koridordan odayı gösteren cama yöneldi. Bekleyen kimse yoktu.
Acaba...dedi içimdeki ses. Acaba gerçekten de gittiler mi?

Çok geçmeden tekrardan odanın kapısı açıldı. Önde hemşire arkasında da doktorum Arif bey odaya girdi. Hemşire seruma yönelirken Arif bey yemek tepsisinin yanındaki boşlukta duran dosyayı açıp üzerinde bir şeyler karaladıktan sonra dosyanın kapağını kapatıp gülümseyerek bana döndü.

"Günaydın Güneş hanım. Nasıl hissediyorsunuz?"

Uzun süre konuşmamanın verdiği boğazımdaki ağırlıkla hafiften öksürdüm.

"İyiyim." Kısık çıkan sesime yüzümü buruşturdum. Hemşireye komodindeki şişeyi gösterince şişenin kapağını açıp doğrulamama yardım edip suyu uzattı. Elinden şişeyi alıp az az yudumladım. Boğazımdaki kuruluk gidince geri hemşireye uzattım. Elimden alıp kapağını kapattı ve odadan çıktı.

"Herhangi bir ağrınız var mı?" Tekrardan Arif beye döndüm.

"Başımda hafif bir ağrı var. Onun dışında iyi hissediyorum."

"Ameliyattan sonra sizi bilerek uyuttuk ve ağrınızın fazla olmamasının temel sebebi ise serumunuzdaki ilaçlar. Eskisi gibi baş ağrılarınız olmaz. Eğer olursa da normal ağrılardır onlar. Böyle bir durumda ağrı kesici içmeniz yeterli olacak. Geçmiş olsun."

"Sağ olun."

Doktor odadan çıkınca gözlerimi kapatıp uykunun beni içine çekmesini bekledim. Fakat beklediğim olmadı. En sonunda yattığım yerden zar zor oturur pozisyona geldim. Ayaklarımı yataktan sallandırıp kendimi ileri doğru yavaşça ittim. Ayağıma hasta terliğini giyip serum askısınıda sürükleyerek lavabo olduğunu düşündüğüm yere ilerledim. Kapıyı açtığımda tahminlerimde yanılmadığımı fark ettim. İçeriye girip kapıyı ardımdan kapatıp kilitledim. Zar zor işlerimi halledip elimi yıkadım. Aynada gördüğüm yansımamla duraksadım.

Buraya geldiğim günden bu yana ne kadar da çok çökmüşüm. Göz altlarım morarmış, yüzümün rengi gitmiş ve fazlasıyla zayıflamıştım. Bir yönden de bunların birkaç saat öncesine kadar beynimde bulunan tümör yüzünden olduğunu biliyordum. Daldığım yerden çıkmama sebep olan şey içeriden gelen yüksek sesti. Kapının kilidini açıp serum askısına ağırlığımı vererek çıktım. Hepsi buradaydı.
Gözümü açtığımda göremediklerim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 20, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cafune -001- (Düzenlemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin