7.Bölüm
İnsanoğlu hiç ummadık anda ummadığı şeylerle baş başa kalırdı.
__________________________
"Ama sen..."Erkekler etrafımda toplanmış onlar da benim gibi şaşkınca ekrana bakıyordu. Ön kamerayı açınca kadraja babamı aldım.
"Demir?"
Demir bey sinirle yüzünü sıvazlayıp yumruk yaptığı elini masaya vurdu.
"Senden intikamımı alaca-" Sözüne devam etmesine izin vermeden ben söze girdim.
"Siz ikiniz sırf birbirinizin yaptığı hataların bedelini ödetirken arada bizi de mi harcadınız? Bunca insan haksız yere zarar görüyor. Benim ne suçum vardı? Abimin, Batu'nun hadi hepimizi geçtim sen Sare'yi annesiz bıraktın Demir Yüksel . O küçücük çocuğun ne suçu vardı?" Bağırarak konuşuyordum. Şu an en son dikkat edeceğim şeydi ses tonum.
"Bak Güneş hiçbir şey bildiğin yok."
"Neyi bilmiyorum he? Madem bilmiyorum anlat da bileyim."
"Bak bu babanla benim mese-"
"Şu an senin o kafanın içinde bulundurduğun beyinden şüphe duyuyorum. Lan madem babamla aranda ki bir mesele ne diye bizi de araya kattın? Neden anne-" Duraksama gereğinde bulundum. Ona neredeyse hiç anne demezdim ve kazadan sonra hep anne demiştim. Ama şu an ona öyle hitap ederken bir şeyler beni öyle söylememem için engel olmuştu.
"Madem bizimle bir meselen yoktu Şule Hanım niye senin yüzünden öldü? Keyfin istediği için mi öldürdün?"
"Bu konular çok karışık Güneş." Dayanamayıp telefonu yere atıp topuğumla ezdim. Artık kimseyi anlayamaz hale gelmiştim. Ya hastalığımdan dolayı ya da gerçekten de onlar anlaşılmaması gereken insanlardı.
"Gökhan adamı Demir Yüksel'in malikanesinin önüne atarsınız. Kardeşini madem çok seviyordu o zaman düşmanının ayağına kadar göndermeseydi."
Depodan çıkıp arabaya bindim. Poyraz arkamdan koşmuştu fakat yalnız kalıp rahatlamaya ihtiyacım vardı. Elimi el freninin yanına götürdüğüm de aradığımı bulamayınca sabırlar diledim. Arabada sigara yoktu. Şu an her şeyden çok sigaraya ihtiyacım vardı. Ciğerlerim yanıp kavruluyordu. Dikiz aynasından baktığımda herhangi birisi tarafından takip edilmiyordum.
Sahile gelince arabayı park edip indim. Yolun karşısında ki bakkal da istediğim sigarayı bulabileceğimi umut ederek oraya yöneldim. İçeriye girdiğim de etrafta gözlerimi gezdirdim. Bakkalın sahibi bir dışarıda ki arabaya bir de bana baktı. Gözlerinden geçip giden pırıltıya karşın gülerek başımı iki yana salladım. Bu dünyada ki herkes paranın derdindeydi. Benimse gözüm parada pulda değildi. Huzur olmadıktan sonra param olsa neye yazar?
"Buyur kızım ne istersin?"
"Bana bir paket parliament reserve verir misin?"
Bir paket sigarayı önüme koyunca parasını ödeyeceğim sırada vazgeçip bir paket daha almaya karar verdim.
"Bir pakette nane aromalı verir misin?"
"Hay hay."
Sigaraların parasını ödeyip oradan ayrıldım. Arabamın yanına varınca denize bakan tarafa geçip sırtımı arabaya yasladım. Paketlerden bir kutu sigara çıkarıp onun da içinden bir dal aldım. Sigarayı dudaklarımın arasına koyup yaktım. İçime derin bir nefes çektiğimde ciğerlerimi dolduran acı dumanla gülümsedim. Orada öylece durup tadını çıkarta çıkarta sigara içtim. Arabanın içinde yankılanan telefon sesiyle kaşlarımı çattım. Ben en son telefonumu kırmamış mıydım? Yanlış duyduğumu var sayarak istifimi bozmadım. Ses susup tekrardan yankılanmaya başlayınca gerçekten de araba da bir telefon olduğunu anca idrak edebilmiştim. Arkamı dönüp kapıyı açtığım da ses daha da yükselmişti. İçeriye göz gezdirdiğimde görüş açıma herhangi bir telefon girmemişti. Sese daha fazla kulak verdiğimde el freninin ve koltuğun arasından geldiğini anlamıştım. Onu olduğu yerden çıkardığımda göz devirdim. Poyraz yine dalgınlığına getirip telefonu düşürmüştü. Arayana baktığımda da Tuna arıyordu. Aramayı yanıtladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cafune -001- (Düzenlemede)
Teen FictionBen Güneş Turc. Annesinin sevimsiz, babasının biricik kızı. Bir tarafta sevgisizlik görürken diğer yandan da sevgiye boğuluyordum. Daha hayatın bana bahsettiği cehennemin yolunun çok başındaydım. •Herhangi bir çalıntı durumunda hukuki işlem başlatıl...