“Affedersin sormam gerekirdi. Tabi sen çıkarabilirsin.” Dedi ve elini fermuardan çekti. İlk 5 saniye kadar ne dediğini anlayamamıştım. Ama sonra kendime geldim ve:
“Hayır, onu kastetmedim.”
“Elbiseyi yırtmak mı istiyorsun. Bunun için Teoman’a ekstra para ödemen gerekebilir.” Bunları bana rahatça söyleyebiliyordu. Neden bilmiyorum ama içimde anlam veremediğim bir sinir vardı. Kim bilir benim elimi bile süremediğim o dudaklarından bu kelimeler kaç kişiye daha dökülmüştü. Öpmeye bile kıyamayacağım bu kadın onun gururunu incitebileceğim davranışlar bekliyordu benden. Kim bilir kaç kişiyle böyle şeyler yaşamıştı. O en sevdiğim lanet olası şarkıcı bile ona elini sürmüştü. Gözlerinin güzelliği ardında gizlenen yorgun prensesi görebiliyordum. Bu güzel maviliklerin ışığı sönmüştü. Masum gözleri bir bataklığa gidişe şahit oluyordu ama ben buna izin vermeyecektim.
“Ben sana bu kadar onur kırıcı davranamam.” Aklımdan geçenler bir anda somutlaştı. Sadece bunları söyleyebilmiştim o kadar düşünce arasından.
“Hadi ama buraya oyun oynamak için gelmedin değil mi? Yoksa bir tür fantezi mi bu?” güldü ve yakamda gezdirdi elini. Gülümsedim ve:
“Hayır, fantezi değil. Ve ben bunun bir oyun olduğunu başından beri düşünüyorum Kırmızı Lotus.” Ben gözlerine bakmaktan konuşamam diye düşünüyordum ama her şey düşündüğümden farklı ilerliyordu. Sanırım ben bu oyunda acemi olan taraftım. İçimden bir ses kendimi sadece akışa bırakmam gerektiğini söylüyordu. Söylediğim karşısında afallamış gibi duruyordu ama güçlü kişiliğini koruyarak konuşmaya devam etti.
“Bu gece için bana bir para ödendi ve karşılığını vermeye çalışıyorum. Benim amacım belli. Peki ya seninki ne?”
Benim gibi O da bunu merak ediyordu. Amacım neydi? Emin ol bende bunu kendime milyonlarca kez sordum. Belki seninle bir gece geçirsem her şey düzelecekti ama bir yanım bu düşüncemin doğru olmadığı kanaatindeydi. Benim de cevap veremeyeceğim bir soru ile karşı karşıya kalmıştım. Beni uzun süredir yıpratan bir soruyla…
“Amacımı mı merak ediyorsun? Günlerdir sadece gözlerinin derinliğinde kendimi bulabilmek için lanet olası bir sürü olay yaşadım. Yolda görsem yüzüne bakmayacağım, başka ortamda görsem kınayacağım insanlarla muhatap oldum. Sen sadece bu aptalca şeye odaklanmışsın. Duygularını da mı satın aldılar? Ben de bu konuda meraklıyım.” Kelimeler ağzımdan dökülüvermişti. Hala söylenmemiş o kadar çok söz vardı ki. Bir yerden başlamalıydım.
“O kadar istiyorsan, gel de bul kendini bende.” Dedi ve o minik elini yanağıma götürdü. Eli rahatsız olmasın diye nefes almıyordum.
Bir anda diğer eliyle yakamdan tuttu ve beni kendine çekti. Yanağımdaki eli enseme doğru kaydı. Ciğerlerimiz nefeslerimizi birbirine değdirmek için yarışıyordu adeta. Bir süre sonra nefeslerimiz birbirine karışmıştı. Ne olduğunu anlamaya çalışmak için uğraşırdım ama bakışları aklımı başımdan almaya yetmişti. Kendimi geriye çekmem en doğrusuydu belki ama ben sadece verdiği sıcak nefesi boynumda ve bakışlarını gözlerimde istiyordum.
“Bunu yapman ne kadar doğru Eftalya?” Sanırım ilk kez adını söylemiştim. Dudaklarımda mühürlemek istediğim o ad kolayca çıkıvermişti ağzımdan. Nefes alış verişim değişmeye başlamıştı. Her şey değişiyordu şu an. Dünya dönüyor, zaman akıyordu tek dileğim bu anı durdurmaktı. Sadece biz değişmemeliydik. Nefeslerimiz birbirine karışmaya devam etmeli. Biz bütünleşmeliydik. Ellerim yavaşça saçına gitti. Önüne düşen tutamı aldım ve nazikçe kulağının arkasına koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbini Gördüğüm Gün
Teen FictionBen Kays Çağlar, Çağlar ailesinin tek varisi, okulunun gözdesi, parlak bir geleceği olan ve sevgilisini yalnızlığını gidermek için kullanan biriyim. Gel gelelim beni karanlığa mahkum edene aşık oldum. Gözlerime, kalbime, kulaklarıma, ellerime, aklım...