7. Bölüm

143 8 1
                                    

Bugün okula gitmemek için yeterince sebebim vardı.

-Can ve Kağan bana karşı tavırlıydılar.

-Buse’yi terk etmiştim.

-Edebiyattan ödev vardı.

Yine de kalktım ve hazırlandım. Eninde sonunda zaten yüzleşecektim. ‘Neden bu işi hemen bitirmiyorsun Kays.’ Dedim kendi kendime ve aşağı indim. Tüm cesaretimi Eftalya’dan alıyordum. O akşamı aklıma getiriyordum ve her şey düzeliyordu. 

“Günaydın anne, baba.” Dedim ve masaya oturdum.

“Günaydın oğlum.” Dedi annem. Babam ise gazetesini okuyordu. Yemek sırasında gazetesini masaya vurdu ve ağzında bir şeyler geveledi.

“Barlas? Ne oldu?” diye sordu annem.

“Bir şey yok. Ben çıkıyorum.” Dedi ve kalktı babam. Bende o çıktıktan bir süre sonra çıktım. Babam genelde sakin bir adamdır. Onu sabah sabah neyin sinirlendirdiğini merak etmiştim. Her neyse,  arabama bindim ve radyoyu açtım.


Can’ın Ağzından


“Ben 50 lira koyuyorum.” Dedim pek de emin olamayarak.

“Korkak. Ben 200 koyuyorum.” Dedi Kağan.

“Tamam, 200 olsun ama Kays’ı bilirsin hemen biriyle çıkacağını sanmıyorum.” Dedim. İddiamda ısrarcıydım.

“Şüphesiz! Ama peşinde o kadar kız varken… 2 haftaya kalmaz bir sevgilisi olacak.”

“Göreceğiz.” Dedim gitarımı alırken. O sırada Buse’yi fark ettim. Gelmesine şaşırmıştım. Depresyona falan girip birkaç gün gelmeyeceğini düşünmüştüm. O, oldukça hassas bir kızdı. Acaba iyi hissediyor muydu? Benim zor anımda yanımdaydı. Hatta ‘sevgilisiyle’ tartışmak uğruna bana yardım etmişti. Ve yanında da şuan kimse yoktu.

“Kağan, git Buse’yle konuş.”

“Ne hakkında?” dedi başını telefonundan kaldırmadan.

“Dostum, kız terkedildi arkadaşımız tarafından. İyi olup olmadığını sor.”

“Ben bu işe bulaşmak istemiyorum. Sen istersen git sor.” Dedi ve görüşürüz anlamında elini kaldırıp gitti. Pekâlâ, bu işte yalnızdım. İnsanlarla onların sorunları hakkında konuşmakta iyi değildim. Ne demem veya ne yapmam gerektiğini bilemezdim genelde. Gitarımı ağacın yanına koydum ve derin bir nefes alıp köşede duran Buse’nin yanına gittim.

“Günaydın.” Dedim ve gülümsedim. Bir şey demedi.

“Buse, Kays’la ayrıldın diye benimle de konuşmak istemezsen anlarım. Ben sadece nasıl olduğunu öğrenmek istedim.” Dedim ve elimi enseme götürüp ensemi ovaladım. Bu benim gerginliğimi alıyordu.

“Ben iyiyim.”

“Peki, hala arkadaş mıyız?”

“Can, ikimiz için, hepimiz için arkadaş olarak kalmamak daha iyi olacak. İnan bana.” Gülümsemeye çalışıyordu.

“Buse ben sadece iyi olduğundan emin olmak istiyorum. Bana yalan söyleyecek kadar mı kötüsün?” Yüzü düştü ve başını başka yöne çevirdi, ağladığını görmemem için.

“Can, birini seversin içten, en derinden. Senin doğru zannettiğin her şeyi bozmuştur ve en olmadık zamanda girmiştir hayatına. Seversin, öyle bir seversin ki kalbin sadece onun için atar hale gelir, nefeslerini onun için alıp veriyorsundur sanki. Adına ‘aşk’ dediğin duygu tüm kimyanı bozar. Ama bir gün o hiç beklemediğin anlardan biri gelir ve O öyle bir gider ki sen bile anlayamazsın. Hiç olmamış gibi çıkar hayatından, sen ise sadece bakarsın arkasından. Ve O artık yoktur.” Son cümleyi yutarak söylemişti. Bunların hepsini başka yöne bakarak söylemişti. Ağlıyordu. Elimden gelse acısını şuan alıp onu rahatlatırdım. Ama elimden hiçbir şey gelmiyordu, gelemezdi. Aşk acısı böyleydi işte. Ne bir tedavisi vardı ne de bir umut vardı tedavisi için.

Kalbini Gördüğüm GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin