[17]

186 11 2
                                    

"Günaydın kızım, daha iyi görünüyorsun." Gizel'in annesi Kübra teyzeye gülümsedim. "Daha iyiyim, teşekkür ederim Kübra teyze." Başını salladı hafifçe ve üstümü süzdü. "Nereye gidiyorsun yavrum? Kahvaltı hazırlamıştım." Başımı sağa sola sallayıp onu nazikçe reddettim.

"İşlerim var, çok sağ olun gerçekten." Gülümsedi ve mutfağa ilerledi. Geri gelmeyeceğini biliyordum. Gizel'in de derin bir uykuda olduğunu da biliyordum. Sessizce odaya döndüm ve bavulu kucaklayıp dış kapıya çıkardım. "Ben gidiyorum, çok gecikmem Kübra teyze!" Kapıyı çarptım ve bavulu kavrayıp hızla evden uzaklaştım. Bunu yapmalıydım. Dört gün olmuştu onlarda kalalı. Yük oluyordum ve bunun farkındaydım. Gizel gerçekten iyi bir dosttu lakin sonsuza kadar onun iyi niyetini sömürerek evinde kalamazdım. Kimsenin haberi yoktu bu yaptığımdan. Gizel uyanınca yatağının başına bıraktığım not ile haberdar olacaktı gittiğimden. Evden çıkmadan hattımı çıkarmıştım. Sonuçta arayacak kimsem yoktu.

Acar belki çok kırılacaktı bana. Belki endişe edecekti, kendini hırpalayacaktı. Şunu bilmeliydi ki onun hiçbir suçu yoktu. Ben onu affetmiştim. Hem insan sevdiğine küs kalabilir miydi ki? O bıraktığım notta onun için yazdığım bir cümle vardı. Tek bir cümle. Bavulu sürüklemeye kestim ve durup başımı hafifçe kaldırdım. Oldukça lüks görünen binada gözlerim gezinirken belki de aptallık ediyordum.

Yutkundum. Ben bunları hak etmemiştim. Lakin yaşıyordum işte. Yaşayacaktım.

Bavulu bıraktım öylece sokağın ortasında. İlerledim ve binanın tahta kapısını tıklattım. Pusuda bekleyen adam hemen kapıyı açmış ve beni süzmüştü. Yüzündeki iğrenç sırıtış ile bu yapacağımdan iğrendim. Lakin mecburdum. Ben bu hayata mecburdum.

"Gel bakalım küçük hanım." Titrek bir nefes aldım ve içeri girdim. Kapı kapanmıştı. Sokağın ortasında bıraktığım bavul sadece birkaç eşyadan ibaret değildi. Tüm anılarım, sevdiklerim o bavulla beraber kapının arkasında kalmıştı. Ben ben olmaktan çıkmış kendime yakıştırmayacağım o işi yapmaya gelmiştim. "Üstünü giyinmeye yardım edecek kadın odada bekliyor. Sahne yarım saate başlar. Hızlı olun. Unutma Yade, bir kere girdin bir daha çıkamazsın." Sallandım hafifçe yerimde. Yaşça benden büyük adama döndüm. Gülümsedim usulca. "Biliyorum. Bu evden sadece cenazem çıkacak." Sadece sırıttı.

Bilmiyordu, bu eve girişim ve çıkışım aynı gün içinde olacaktı.

Bu ev, yaptığım bu iş benim sonum olacaktı.

Acar'ı düşündüm. Kendimden nefret ettim o an. Yaptığımı sorguladım. Geri gitmek istedim. Kaçmak gitmek istedim yapamadım.

Üstüme alımlı kıyafetler giydirildi. Yüzüme sayamadığım kadar malzeme sürülde ve kızıl bir peruk takıldı kafama. Bu ben değildim. Olmamalıydım. "Lavaboya gideceğim, sen git." Kadın başını salladı ve odadan çıktı. Elime makası aldım ve aynadan yüzüme baktım. Kendimi bu yaptığım için belki de asla affetmeyecektim. Kimse beni affetmeyecekti.

Bir kumarhanede ölü olarak bulunacaktım. Üstümde hiç bana yakışmayan bu elbiseyle, saçımdaki perukla ölü olacaktım. Son nefeslerimdi belki de bu aldıklarım. Biraz daha dursam mektubu bulan arkadaşım polisle dayanacaktı kapıya biliyordum.

Acar durmayacak gelecekti. Bulmasını istediğim tek şey ölü bedenimdi. Kendimi ölüme programlamıştım. Sanki bu hayattan başka kurtuluşum yoktu.

Oysa Acar bana yeminler etmişti beni mutlu etmek için. Bu ona güvenmediğimin göstergesi miydi yoksa?

Hayır. Değildi. Kendimden çok güveniyordum ona. Sadece ufak bedenime sığmayacak kadar yük almıştım. Eziliyordum. Ruhum eziliyordu. Makası açtım. Bileğime yaklaştırdım ve son kez aynadan baktım yüzüme. Bileğime oldukça güçlü bir kesik açarken aynı zamanda koca binanın içinde kapı kırılma sesi yankılanmıştı. Yanılmamıştım. Bir çizik daha attım, bir çizik daha ve bir tane daha. Dizlerimin üstüne bıraktım bedenimi. Akan kan üstümdeki beyaz elbiseyi boyamıştı. İşte şimdi bana yakışacak bir konumdaydım. Ölümle burun burunaydım.

Başımı dönüyor akan şiddetli kanı gördükçe midem bulanıyordu. Bedenim sendeleyerek devrildi yana doğru. Hafif hafif öksürdüm.

"Yade!"

Kulağıma bağırışları doldu. Acım azalmıştı. ilk seferki gibi yanmıyordu.

Artık kimseye yük değildim.

Mutlu ölüyordum değil mi?

Gözlerimin önünde beliren silüet kimdi? Algılayacak kadar açık değildi bilincim. Yumdum tamamen gözlerimi. Öksürdüm. Ağzımdan çıkan ıslaklık kandı. Kokusu dolmuştu burnuma. Son kez aklımda kalan şeyi fısıldadım. Acar'a yazdığım o cümleyi, canımı alan söz dizesini fısıldadım.

"Sen beni güzel hatırla."

.
.
.

Ben seni unutmam, unutmam

Sen beni güzel, güzel hatırla

.
.
.

attığım üçüncü bölüm atlamayın lütfen

düşüncelerinizi sorsam çok olur muyum?

Güzel Kızım|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin