[18]

184 12 0
                                    

"Geldiğinizde bilinci kapalıydı. Biz çok çabaladık Acar Bey. Döndürdü onu hayata lakin yoğun bakımda kalacak. Çok kan kaybetmiş ve bu hiç iyi değil. Gerçekten çok zor bir kurtuluştu ve başardık. Toparlanmanız lazım." Doktor konuşuyordu. Her kelimesi bir damla daha su serpiyordu yüreğine Acar'ın. Ayağa kalktı oturduğu koltuktan ve gülümsedi. "Teşekkür ederim, iyi ki varsınız. Onu bana bağışladınız çok teşekkür ederim."

"Onu kaybetme evlat. Gencecik bir beden kendine basit bir şey için bunu yapmaz. Onu asla kaybetme." Yaşlı adam derince bir soluk aldı sözlerinin ardından. Acar sessizce başını salladı ve çıktı odadan. Hemen koridorun sonuna ilerledi.

Gizel camın arkasında ölü gibi yatan arkadaşını izliyordu o sıra. Bunu neden yaptığını aklı almıyordu. Yade nasıl intihar ederdi?

O kurtulmuştu artık, nasıl olur da hayatını bitirecek bu hareketi yapardı?

Acar da gelmişti ve iki beden canlarından çok sevdikleri o kızı izliyordu.

"Neden bunu yaptı?" Gizel titrek sesi ile fısıldamış ve Acar'a dönmüştü. "O bunu nasıl yaptı? Nasıl kıydı kendine? Aklım almıyor. Benim kardeşim nasıl kopardı kendini hayattan Acar?" Genç adam zorlukla başını çevirdi sevdiğinden. İkisi de ağlıyordu usulca. Yade'ye ağlıyorlardı. "Ben onu canımdan çok severken, nasıl yaptı bunu ben de bilmiyorum Gizel. Ben ona sonsuz mutluluğu vaad etmesem de huzurlu bir yaşamın yeminleri i vermiştim. Bunu neden yaptı anlamıyorum!" Elleriyle yüzünü kapattı ve hıçkırdı. Kim demişti erkekler ağlamaz diye?

En çok erkekler ağlardı. O küçücük beden için ağladı saatlerce. Camın önündeki bedeni yavaşça çöktü. Sırtını duvara yasladı. Gizel de yanına oturdu. "Ben seni biliyorum Acar, bir kere demiştin ya hani. Abinin ben senin, her derdini ben çekeceğim demiştin. Babam yoktu benim, sen vardın. Abimdin babamın. Şimdi ben biliyorum seni. İçinde yanan o denizleri ben biliyorum. Sakın suçlama kendini ama Yade seni affetmişti." Gizel başını yasladı yıkılmaz sandığı omuza. Derince soluklandı. "Bilmiyorum Gizel, ben kendimi affedemiyorum. Bırakmasaydım onu olmazdı böyle. Kendimi öldürmek istiyorum. Onun acıyan canının mislini yaşamak istiyorum. Kıyamam ki ben. Ölürüm ona."

"Bilirim Acar'ım, bilirim. Yade bizim her şeyimiz. En iyi ben bilirim. O uyanacak. Ona çok kızacağım, kızacağız ama sımsıkı sarılacağız. Allah onu bize bağışladı. Biz de üstümüze düşeni yapıp onu kurtaracağız." Sessizlik oldu. İkisi de biliyordu böyle olacağını. Yade'yi öylece bırakacak değillerdi ya. O küçücük bedeni ile öyle büyük yerlere sahipti ki. İkisi de yumdu gözlerini bir süre sonra. Bu istemsizce gelişen bir eylemdi.

O sıra içeride yatakta öylece uyuyan Yade araladı gözlerini derin derin soluklandı. Başını hafifçe çevirdi ve sargılarla dolu koluna baktı. Becerememişti. Kopamamıştı bu hayattan. Acı çekmeye devam edecekti. Kendi kendini daha çok batırmıştı. Ruhunda kalıcı hasarlar bırakmıştı bu olay, bedeninde de. Doktor girdi odaya. Açık ve yorgun bakan gözleri inceledi bir süre. Daha sonra ilerledi ve Yade'nin doğrulmasına yardımcı oldu. Bir bardak su eşliğinde bir kaç hap uzattı ve içmesini bekledi. Ardından yavaşça sargıyı kontrol etti. "Uyandığın için mutluyum. Dışarıda iki genç bu anı bekliyor. Geldiklerinden beri buradalar. Bir kez gitmediler uzağa. Gerçekten seni seviyorlar." Gülümsedi burukça. Başını yana yatırdı hafifçe adeta uyuşmuş bedeni ile hiçbir şey hissetmiyordu. "Beceremedim." Diye fısıldadı usulca. Gülümsemesi söndü. Gözleri doldu aynı anda.

"Ben bu acıdan kurtulmayı, bu hayattan kopmayı beceremedim."

.
.
.

kahretsin, kaybetmemiz mümkün değilmiş gibi gelmişti bize

ama

kaybettik..

Güzel Kızım|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin