sekiz

109 25 41
                                    

  Nereye gidersem gideyim Historia'yı bulamamıştım.

  Gittiğimiz her yere yeniden gittim. Gittiğimiz sahile, geçtiğimiz sokaklara, her yere...

  Onu kaybetmiştim.

  Son bir umut belki bara girmiştir diye bara girdim ve kalabalığın arasından sıyrılıp tezgaha ulaşmayı başardım. Hâlâ enerjisini kaybetmemiş Sasha tezgahın diğer ucunda insanlarla ilgileniyordu, Connie ise benim yöneldiğim taraftaydı.

  Hiç selam vermeden "Yanımızda gördüğün sarı saçlı, benim yanımdaki kız buraya geldi mi?" dediğimde kaşlarını kaldırdı ve hafifçe gülerek "Sana da selam." dediğinde gözlerimdeki ifade yüzünden "Hayır." dedi.

  "Sikeyim." Tırnaklarımı avuç içlerime geçirdim, hiçbir yerde yoksa eve gitmiş olmalıydı ama evinin nerede olduğunu bilmiyordum. Tam kalkıp gidecekken Connie'nin "Bertholdt'un haberi sana geldi mi?" demesiyle ileriye atacağım adım havada kaldı ve arkama döndüm. Hızla ellerimi tezgaha dayayıp "İyi mi? Hastaneden çıkmışlar mı? Ne olmuş?" diye sorular sıralamaya başladığımda iç çekti.

  "Ymir, arkadaşın olarak onu hastanede beklemen gerekiyordu."

  Gerekiyordu mu?

  Panik dalgası anında vücuduma yayıldı, nefes alamadığımı hissettiğimde Connie "Merak etme." dedi elindeki bezi omzuna atarken. "Öldüğü falan yok, bıçak da çok derine girmemiş zaten. Çevrede insanların olduğunu görünce bıçaklayan kişi kaçıp gitmiş. Sadece Bert seni sorup durmuş, aklında olan tek kişi senmişsin. Ayrıca çoktan eve dönmüşler."

  İçimde biriken tüm nefesi dışarıya verdim, o bıçaklayan orospu çocuğunu gördüğüm yerde öldürmek istiyordum. Elimi hızla çarpan kalbimin üzerine koyup "Teşekkürler Connie, görüşürüz." dediğimde o da "Kendine dikkat et." dedi ve Sasha'nın yanına ilerlemeye başladı.

  Bardan çıkıp birkaç sokak ötedeki Bertholdtların evine ilerlemeye başladım. Birkaç dakika içinde eve vardığımda evin hiçbir ışığının açık olmadığını gördüm, ki bu da gayet işime gelirdi zaten. Bahçede, balkona doğru uzanan ağaca tırmandım ve Bertholdt'un odasına açılan balkonun içine atladım. Şanslıydım ki balkon kapısı kilitli değildi, sessizce kapıyı açıp içeriye girdiğimde sokaktan içeriye vuran ışıktan Bertholdt'u görebildim.

  Sağ elini karnının üzerine koymuş uyuyordu, içeriye adım attığım an yerine kıpırdanıp gözlerinin önüne düşen saçlarını geriye atmasıyla yerimde durdum. Uyanmadığını anladığımda parmak uçlarımda yürüyüp yatağa yaklaştım ve "Aptal," diye geçirdim içimden. "Benim yüzümden ölseydin kendimi asla affetmezdim."

  Bir daha değer verdiğim biri benim yüzümden ölseydi gerçekten ne yapardım bilmiyordum. 

  Yere, bacaklarımın üstüne çömeldim. Onu uyandırmamaya özen gösterip elimle elini tuttum ve başımı koluna yasladım, gözlerimden birkaç damla gözyaşı akarken Tanrı'ya onun zarar görmediği için şükrediyordum.

  "Ymir?"

  Bertholdt'un sesini duymamla hızla başımı kaldırdım, uykulu gözlerle gerçekten orada var mıyım yok muyum anlamaya çalışarak bakıyordu. Elini suratıma götürüp bunun rüya değil gerçek olduğunu anladığında yatakta doğrulmaya çalıştı ama "Kalkma!" diye fısıldadım. O da kalkmak yerine oturmam için hafifçe yatakta kaydığında yatağa oturdum.

  "İyi olmana sevindim."

  "Asıl ben iyi olmana sevindim, neden gelip beni kurtarmaya çalıştın ki!" Sinirli olduğumun farkındaydı, buna rağmen gülüp "Ama ölmedim." dediğinde sinirim iyice bozulduğu için ağzımdan bir kıkırtı çıktı.

where is historiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin