üç

166 28 86
                                        

  "Bertholdt, yanıma gelmene falan gerek yok. Ben şimdi çalılı sokaktan geçiyorum, iyisin bu arada değil mi?"

  Annie'nin ölümünü kaldıramadığının farkındaydım, Annie ile içimizde en yakın olan oydu -hatta bu yakınlık sıradan değildi, bunu biliyordum- ve bu yüzden en çok da o etkilenmişti. Hepsi Annie'yi öldüren piçin suçuydu ve benim... Onu yalnız bırakmasaydım eğer onu ölümden kurtarabilirdim, ölümden kurtaramasam da en azından beraber ölür ve vicdan azabı çekmezdim.

  "İyiyim Ymir ama seni yalnız bırakmak içime dert oldu, ben de geliyorum. Geldiğimde görüşürüz." dedi ve ben itiraz edemeden telefonu kapattı. Annie yalnız kaldığı için ölmüştü, yalnız kaldığı için ona takık olan şerefsizin teki yüzünden defalarca bıçaklanarak ölmüştü. Büyük ihtimalle son sözlerinde "Ölmek istemiyorum." demişti ve belki de onu yalnız bıraktığım için benden nefret etmişti.

  Canı çok yanmış olmalıydı, ayrıca Annie kandan da korkardı.

  Kısacası bir erkek yine bir kıza sahip olamayacağını anlayınca o kızı öldürmüştü işte.

  Daha fazla yürümek istemediğim için kaldırımın üzerine oturdum ve dizlerimi kendime çekip siyah botlarım ile bakışmaya başladım. Burada kalmaya devam etmem çok aptalcaydı, Annie'nin ölümüne sebep olmuştum ve sağ kalan arkadaşlarımın da başlarına dert açacağım kesindi. Zaten içimde garip bir his vardı, kalbim sıkışmaya başlamıştı.

  Böyle zamanlarda da hep berbat şeyler gelirdi aklıma.

  Babamın yıllarca anneme yaptıklarını izlemiştim, bu yüzden çocukken erkeklerin kadınlara böyle davranmasını doğal bulmaya başlamıştım. Erkekler, kadınlara böyle yaparak sözünü geçirebilirdi.

  Gerçekten de öyle miydi?

  Babam sonunda dayanamayıp gözlerimin önünde annemi öldürdüğünde sekiz yaşındaydım, annemin ağzından ve kafasından akan kanlar hâlâ gözlerimin önündeydi. Annem ölmeden son bir kez elini bana doğru uzatıp "Kaç." demişti, kaçmadan annemin kan kaybedişini izlerken babam beni öldürmemişti ve bir köşeye geçip sigarasını yakmıştı.

  Sonrası ise babamın yine aynı odada kendisini asması, benim saatlerce anne ve babamın ölüsüyle aynı odada kalmam, polislerin eve gelmesi ve sonunda cehennemden de beter yetimhaneye düşmem...

  Sokaklarda büyümek, o yetimhanede büyümekten daha iyiydi.

  Düşüncelerime o kadar dalmışım ki çevremde olan bitenin farkında değildim, bir anda birinin ağzıma sarılması ile çırpınmaya başlamam da bu yüzden oldu.

  "Sen Annie'nin arkadaşısın, değil mi?"

  Bir çocuk ağzını kulağıma dayayıp konuştuğunda midem bulandı, ayrıca hâlâ kendimi kurtarmak için çırpınmam dışında başka bir şey yapamıyordum. Annie'yi nereden tanıyordu ki bu şimdi?

  "Arkadaşım sizin yüzünüzden hapse girdi, eğer orospu arkadaşın karşı koymasaydı ölmez-"

  Cebime sıkıştırdığım törpüyü bacağına saplamamla sözü yarıda kesildi, çocuk acıyla inleyerek elini bacağına götürürken ellerinden kurtulmamla koşturmaya başladım ama çok geçti. Üstüme atlamıştı ve beraber yere düşmüştük, bir eli karnıma gidip diğer eliyle de tuttuğu bıçağı da boğazıma dayadığında yutkundum.

  Tanrım, 22 yaşına kadar başımdan geçen onca şeyden sonra yaşamayı başarmışken en yakın arkadaşımı öldüren adamın arkadaşları tarafından mı öldürülecektim?

  Hem de Annie gibi yalnız şekilde.

  Erkeklerden tamamen nefret ediyordum.

  Ama bu nefretimi tam o an hayatımda edindiğim ilk arkadaşım Bertholdt beni kurtardığında sorgulamaya başladım.

  "YMIR, KAÇ!"

  Bertholdt üstümden çocuğu almıştı ve ona bir yumruk savurmuştu. Olduğum yerde donakaldım, Bertholdt bir kez daha "KAÇ DEDİM! SENİN DE ÖLMENE İZİN VERMEYECEĞİM!" diye bağırdığında "Sakın ölme!" diye bağırdım ve ayağa kalktım. Yerden kalkıp arkama dönerken uzaktan gelen başka bir adam -büyük ihtimalle bacağına törpü sapladığım kişinin arkadaşıydı- peşimden koşmaya başladı.

  Ben de yardım çağırmak için Historia ile tanışacağımı bilmeden koşturmaya başladım.

  - - -

  Ymir'in kaldığı ev gerçekten çok küçük olmasına rağmen çok güzeldi, duvarda asılı birkaç resim ve poster vardı ve çalışma masasında da boyalar... Çok güzeldi, benim büyük evimdense bu küçük odada ömrümü geçirmeyi tercih ederdim.

  "Onları bana Bertholdt almıştı, resim yaptığımı biliyordu çünkü."

  Ymir üstündeki sweatshirtü çıkarmasıyla siyah sutyeni ile kaldı. Gözlerimi kaçırıp onun yaptığı resimleri incelerken Ymir'in arkadaş konusunda cidden şanslı olduğunu hissetmiştim, benim daha önce hiç arkadaşım olmamıştı.

  Siyah bir crop top giyip üstüne de bir siyah kot ceket geçirdiğinde hazırladığı el bavulunu ayağı ile kenara ittirdi, az önce yüzünü yıkadığı için yüzündeki tozlar ve yaralar az da olsa gitmişlerdi. Sırtına bir sırt çantası asıp "Bavulumu gideceğim zaman buraya geri gelip alırım," diyerek odasındaki resimleri de çıkarttı ve bir dosyanın içine koyduktan sonra sırt çantasının içine soktu.

  "Eee, nereye gidiyoruz?"

  Benimle gelme konusunda ciddi olduğuna inanamasam da "Eee, ben... Sadece bu gece birkaç maddeyi yapmak istiyorum." diye mırıldandım, Ymir gülümseyerek listeye baktı ve "Seni deli gibi dans edebileceğin bir mekana götürebilirim." dediğinde heyecanla gözlerim aralandı. Gidilecek yerleri pek bilmiyordum, beni onun götürmesi işime gelirdi.

  "Sonra ablanın her zaman gittiği bara gideriz, kaykay sürmeyi biliyorum sana tamamen öğretemem belki ama birkaç deneme yaptırırım, bir gecede aşık olacağın veya öpeceğin biri bulamam üzgünüm. Yine de çoğunu yapmış olacağız! Gel çıkalım!"

  Bertholdt olayı, şehri terk etme olayı, veda etme olayına rağmen neden bu kadar sakindi ve aynı zamanda heyecanlıydı pek anlayamıyordum, yine de sorgulamamaya karar yerdeki çantamı omzuma asıp peşinden ilerledim. Kapıyı açıp çıktığımızda el ele tutuşup koşarak yukarıya çıkan bir çift gördüm, yeşil gözleri buradan çakan çocuk "Selam!" diyerek siyah saçlı kızı peşinden üst kata çıkarırken Ymir iç çekti.

  "Kendine iyi bak Eren!"

  "O ne demek?" Eren denilen çocuk bir anda durduğunda Ymir elini ensesine götürdü. "Bu binadan taşınacağım da."

  "Hadi ya, bu yıkıntı yeri sen güzelleştirmiştin ama." Eren'in sesi üzgün çıkmıştı, sonra gözleri bana kaydığında bir anda aydınlanma yaşıyormuş gibi "Kız arkadaş yaptın ve onda mı kalacaksın?" demesiyle anında "Sevgili değiliz!" dedim ve gözlerimi kaçırdım, bir anda yanaklarım kızarmıştı ve vücudumun yandığını hissetmiştim.

  "Anladım, özür dilerim. Bu arada bir arkadaşımın tam olarak kız halisin, kayıp kız kardeşi olabilir misin?"

  "Eren çok boş yapıyorsun." Siyah mini elbise giyen siyah saçlı kız tokayla saçlarını tepeden topladı ve bize doğru dönüp "Seni özleyeceğiz Ymir." dedi gülümseyerek, Ymir de aynı şekilde gülümseyip "Ben de sizi Mikasa, size iyi eğlenceler." dedikten sonra Eren ile Mikasa yukarıya çıktılar.

  "Gerçekten gitmek istediğine emin misin Ymir?"

  "Zaten bu düşünce uzun süredir aklımdaydı, lütfen vazgeçirmeye çalışma."

  Susup onunla beraber bu eski apartmandan çıktım ve kolunu omzuma attı, yan yana mavi ile yanan sokak lambalarının ve boş sokağın ortasında Ymir'in beni götüreceği yere doğru ilerlemeye başladık.

where is historiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin