2. Alaz

1K 66 19
                                    

Eğer her şey bir bölümde konuşulsaydı, dizi 40 dakika olurdu. Fox'da diziyi iptal ederdi diye düşünüyorum :) Ama bu hikayenin kahramanları bizler gibi gerçek insanlar olsaydı sanırsam biraz buna benzerdi olacaklar.

Öncelikle bir trigger warning, uyarı bırakmak istiyorum. Bu bölümde düşük yapmaktan bahsediliyor. Bu sizi rahatsız edecekse yada üzecekse lütfen okumayın. Hiçbir şey sizden değerli değil.

Bir hatam olursa affola! Umarım beğenirsiniz.
***********************************************
Karakterler NoDokuzYapım ve FoxTv'ye aittir. Ben sadece ödünç alıyorum.
***********************************************
Ozan Çağla'nın yanından ayrıldıktan sonra doğruca eve gitti, şirkete hiç uğramadan. Arabayı nasıl kullandığını bile hatırlamıyordu. Direkt Esra'yla konuşamayacağını anlamıştı. Önce biraz düşünmesi, yaşananları sindirmesi lazımdı.

Eve girince kendine bir bardak kahve koymak istedi ama sonra vazgeçti. Kafeine ihtiyacı yoktu, tam tersine sakinleşmesi gerekiyordu. Derin bir nefes alıp kahve makinesinden ayrıldı, kendine bir bardak su doldurdu. Tezgaha yaslanmış suyu içerken, geçirdiği son iki günü, ne kadar mutlu olduğunu hatırladı acıyla.
Düşüncelerinden çalan kapının sesiyle sıyrıldı.

Kapıyı açtığında karşısında görmeyi beklediği son kişi duruyordu. Esra gözünde yaşlar, alnında sinirlendiğinde çıkan minik çizgilerle karşısındaydı. Ozan çok hazırlıksız yakalandığını hissetti. Henüz hiç vakti olmamıştı ki toparlanmaya!
"Ne işin var senin burada?!"

"Ne işim mi var benim burada! Benim ne işim mi var burada. Sen napıyorsun Ozan, sen delirdin mi?! Sen bir insana sözler verip, gelecekteki çocuklarından bahsedip onu yarı yolda bırakamazsın. Ozan bir şey söyle! Bakma bana öyle, bir şey söyle! Sen bana söz verdin! Sen bana yanında olacağım dedin, gitmeyeceğim dedin. Bana söz verdin!"

Ozan dayanamadı duydukları karşısında! Dün gece Zeyno ile dalga geçer gibi konuşurken iyiydi diye düşündü. Benden ayrılırken, beni bir kere bile dinlemezken iyiydi diye düşündü. Zar zor söndürdüğü öfkesi gene alevlendi Ozan'ın.

"Nasılmış ha?! Nasılmış aşık olup yüzüstü bırakılmak Esra? Acıtıyor dimi insanın canını?"
Kelimeler ağzından dökülünce ne kadar ileri gittiğini fark etti Ozan. Kendine yaşatılanı geri yaşatacak bir insan haline ne zaman gelmişti. Az önce düşünmemiş miydi arabada, dememiş miydi aynı hataları yapmayacağım diye. Aşk Ozan'ın zayıf noktasıydı. Esra içinde her zaman güzel şeyleri değil ama bazen vahşi yanlarını da uyandırıyordu.

Esra acı içinde baktı Ozan'a.
Sesi o kadar soğuk, o kadar yüksek çıktı ki Esra'nın, Ozan belli etmesede ürktü önce. Hiç böyle görmemişti Esra'yı.

"Sen benden intikam aldın öyle mi? Neden?! Çünkü hak ettiğimi düşünüyorsun seni boşadım diye! Hiçbir şey bilmiyorsun Ozan! Hiçbir şey! Kendi acını yaşamaktan, sadece kendine bakmaktan, hep aciz hissetmekten burnunun dibindekini görmüyorsun. Görmedin! Neler yaşadığımı bilmiyorsun!"

"Ne yaşadın Esra, ne?! Sen terk ettin beni. Ben sana hiç aşık olmadım dedin. Yalvardım ben sana kalman için. Sürekli benim neler yaşadığımı biliyor musun diyorsun. Ne yaşadın ya ne?! Terk eden taraftın sen, sevmiyordun!"
Ozan'ın bağrışlarıyla Esra engel olamadı artan hıçkırıklarına. Nefes almak neredeyse imkansızdı artık ağlarken Esra için. Hem yalnızlığının hem aşkının hem kaybettiklerinin acısı çok büyüktü. Daha fazla bu yükü tek başına taşımak istemediğini fark etti Esra. Güçlü kalmak için daha fazla çabalayamadı. Bir kere de o üzmek istedi, bir kere de zayıf olan taraf olmak istedi.
Zor da olsa ilerledi, bulduğu koltuğa yığıldı neredeyse.

Silver LiningsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin