Blutlache.

217 18 0
                                    

Keyifli okumalar...

*Minho*

Kore'de yeterince para biriktirdikten sonra okul için gitmiştim. Farklı ülke, farklı okul, farklı çevre, farklı dil.. Alışmam uzun sürmüştü. Ama alışınca her şey eski haline dönmüş gibi hissetmeye başlamıştım.

Okulun pansiyonunda kalıyor ve bir yarı zamanlı işte çalışıyordum. Bir yandan masraflarımı karşılarken bir yandan da hayatımı yaşamaya çalışıyordum. Kendime kurulu bir düzen oluşturmuştum ve bundan gayet memnundum.

Şuan ise işten çıkmış pansiyona doğru gidiyordum. Hava kararmıştı ama bunu o kadar da sorun etmiyordum. Çünkü bu yollardan gece yarısı bile geçmiştim. Şuan da saatin gece yarısı olmasına daha iki saat vardı.

Pansiyona yaklaştığımda arkamda bıraktığım sokakların birinden acı dolu bir çığlık yükseldi. Olduğum yerde kaldım. Bir şeyler oluyordu. Yavaşça olduğum yerde dönüp karanlık sokaklara baktım. Eğer birinin yardıma ihtiyacı varsa yardım etmeliydim. Cebimden telefonumu çıkarıp fenerini açtım. En azından artık önümü görebiliyordum. Derin bir nefes alıp ileriye doğru bir adım attım. Ben adım attıkça kalbim daha hızlı atmaya başlıyor ve korkum da git gide artıyordu. Orda bi cinayet işlenmiş ve katil de hala burlarda bir yerlerde olabilirdi. Ama eğer birisi yaralandıysa kesinlikle yardım etmeliydim. Adımlarımı hızlandırıp etrafı dinlemeye başladım. Sağ tarafımdan kesik kesik nefesler alan daha doğrusu nefes almaya çalışan biri vardı. Hızlıca o tarafa doğru yöneldim. Yere oturmuş sırtını duvara yaslayıp elini karnına sıkıca bastıran birisi vardı. Ve etraf kan gölüne dönmüştü resmen. Hızlıca yanına koştum. Bu kesinlikle bir erkekti. Yanına geldiğimde elim ayağıma girmişti. Ne yapacaktım şimdi? Yerdeki adamın yanına oturdum. Kafası yere eğikti. Yavaşça çenesinden tutup kaldırdım.

"Jisung?"

"M-minho senin ne işin ah- var burda?"

"Jisung bu halin ne tanrım kim yaptı bunu sana?"

"Sence ş-şuan yaşamam daha önemli değil mi? H-hastaneyi aramayı düşünüyor musun?"

Elimle kafama vurdum. Aklıma bu nasıl gelmez? Hızlıca cebime attığım telefonumu çıkardım tekrar. Acil durum yerinden en yakın hastaneyi arayıp yerimizi anlatmaya çalıştım. Şuan nerde olduğumuzu ben bile tam olarak bilmiyordum. Umarım bizi bulabilirlerdi.

Telefonu kapattıktan sonra bende jisungun yanına oturup sırtımı duvara yasladım.

"Sana bunu kimin yaptığını söyleyecek misin?

"Yüzünü görmedim ki. Birden arkamdan çıkıp bıçağı saplayıp karanlığın içinde kayboldu."

"Anladım. Kavga ettiğin birileri ya da sana sinirli birileri var mı?"

"Hayır. Beni tanıyosun okul da herkesle aram iyidir."

Kafamı salladım ama bu karanlıkta gördüğünden emin değildim.

"S-senin... bu saatte burda ne işin var?"

"İşten dönüyordum."

"Anladım."

Jisungun son konuştuğu kelimeden sonra etrafa sessizlik çökmüştü. Ne o konuşuyor ne de ben konuşuyordum. Ta ki uzaktan gelen ambulansın sesi sessizliği bozana kadar. Hemen olduğum yerden fırladım.

"Sen beni burda bekle, tamam mı?"

"T-tamam."

Ambulansın çıkardığı siren sesini dinleyerek koşabildim kadar hızlı koşuyordum. Ara sokaktan çıkıp caddeye geldiğimde ambulans karşımdaydı. Beni gören sürücü arabayı kenara çekti. Jisung ara sokaklardan birindeydi ve oraya ambulans giremezdi.

Iki tane hizmetli hızlıca arabadan inip arka taraftan seydeyi aldılar. Onlara beni takip etmelerini söyleyen bir işaret yapıp tekrar geldiğim yoldan geriye koşmaya başladım. Onlarda arkamdan sedyeyle koşuyorlardı. Tanrıya şükür ki Jisung çok uzakta değildi. Yaklaşık üç dakika sonra varmıştık yanına. Yine onu ilk bulduğumda ki gibi kafasını yere eğmişti ama artık eliyle karnına bastırmıyordu. Koşup yanına oturum.

"Jisung! Jisung beni duyuyor musun?"

Kafasını kaldırıp yüzüne baktım. Gözleri kapalıydı. Tanrım bayılmıştı! Yanımdaki hizmetlilerle beraber sedyeye yatırdık. İki ucundan tutup ambulansa kadar taşıdık. Bende yanına binip elinden tuttum. Ambulans hastaneye giderken bende jisungla konuşuyordum. Tabi o beni duymuyordu..

"İyi olacaksın Jisung. İyi olmak zorundasın. Seni seven değer veren insanlar var ölemezsin."

Bir damla göz yaşı elimin üstüne düşünce ağladığımı fark etmiştim. Ne zaman ağlamaya başladığımı hatırlamıyordum. Hızlıca elimin tersiyle gözlerimi sildim.

"Uyanmalısın Jisung. Uyanmalısın! Beni duyuyor musun? Seni seviyorum ve uyanmalısın anlıyor musun?"

Hala gözleri kapalı kanlar içinde yatıyordu. Gözlerimden bir damla göz yaşı daha düştü. Onu da hızlıca sildim. Derin bir nefes alıp arkama yaslandım. Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Yaklaşık beş dakika sonra kapılar açıldı ve hizmetliler içeri girdi. Hızlıca sedyeyi alıp hastaneye girdiler. Bende peşlerinden koşuyordum. Hastane koridorlarının içinde koşuyorduk. En son sağa döndükten sonra bir kapıdan içeri girdiler ama beni içeri almamışlardı. Yandaki oturaklardan birine oturdum. Beklemek en nefret ettiğim şeydi. Ona bir şey olursa ne yapardım bilmiyordum. Okulda tek konuştuğum kişi de Jisungdu. Onu seviyordum ama o henüz bunun farkında değildi.

Kafamı duvara yaslayıp gözlerimi kapattım. Jisung uyanacaktı, uyanmak zorundaydı.

Elimden geldiği kadar hızlı yb yazmaya çalışacağım aşklarım sizin için konu ıkınmaya çalışıyorum..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 02, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Klenie Kinder | ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin