Gözlerimi yanımdakiler derin bir şekilde nefes verince oraya çevirmiştim ve gözlerimizin temasını kesmiştim.Yani gerçekten ne isteyeceğimi düşündülerse.
Tekrardan yüzümü ona çevirip gözlerimi gözlerine çıkardığımda tekrardan o hoş gülümsemeyle karşılaştım. Gerçekten güzel gülümsüyordu etkilenmemek elde değildi.
Hala kaşlarım hafif havada cevap beklercesine ona bakıyordum, bunu anlamış olacak ki sahte bir öksürük ile boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
"Daha önce de böyle bir kokuyla karşılaştığını söylemiştin. Acaba nerede rastladınız bu kokuya ?"
Cevabımı net bir şekilde vermesini beklerken soruma soruyla karşılık vermişti, bende bunu fazla takmadan sorduğu soruya akıllıca olduğunu düşünerek cevap verdim.
"Aslına bakılırsa, kullandığınız parfüm herhangi bir çiçekten yapılmış gibi kokmuyor. Daha çok ormanı andırıyor, doğayı. Sanki kozalaklardan, çam ağaçlarından ve birazcık da tatlı bir koku olması için lotustan yapılmış gibi. Gerçekten bu kokuya rastladığım zamanı hatırlamak isterdim."
Herkes hayranlıkla bana bakıyordu, özellikle de prens. Suratları gerçekten komikti çünkü, yüz ifadelerinde gittikçe hayranlıktan çok şaşırma evresine giriyordu ve de telaş.
Sanırım bu telaş; konuştuklarımın ve ortaya kabak gibi konan tespitlerimin yanlış çıkma ihtimalindendi. Gerçi sadece abim ve babam öyle bakıyordu.
Boş ve garip ifadelerle geçen bu birkaç saniyeyi bozan kişi prens olmuştu.
Ciddi bir yüz ifadesine bürünen yüzü bir kez daha mükemmelliğini kanıtlamıştı. Bu ciddilikten biraz ürksem de belli etmemiştim ve konuşmaya başladığında pür dikkat onu dinlemeye başlamıştım.
"Sanırım... Seungmin'in anlattığı kadar işini seviyormuşsun. Senden daha azını beklemiyordum. Bu koku özel olarak komşu hanedanlıktan geliyor.
Şimdi Seungmin ile hakkımda daha önce konuştuklarına mı şaşırsam yoksa bir prensin halktan birini bu kadar övmesine mi şaşırsam bilemedim.
Ama beni övdüğüne göre dediklerim doğru olmalıydı parfüm konusunda.
"Majesteleri benim yaptığım sadece yorumlamaktı, eminim ki her çiçekçi bunu bilebilecek kadar tecrübelidir. Övgüleriniz için teşekkürlerimi sunuyorum."
Diyerek önünde eğilmiştim.
"Saat gerçekten geç oluyor, bir gün sizleri sarayda ağırlamayı çok isterim. Bayan hana sizden de bir isteğim olacak ve bunu sarayda söylemek istiyorum. İyi günler Bay Jung."
"Görüşmek üzere majesteleri, bize şeref verdiniz. Sağlığınızın duacısıyım."
"Görüşürüz abiiii, sizlere de teşekkür ederim majesteleri dikkatli olun."
"Görüşürüz"
Ahh görüşürüz dedi.. o derin ve tapılası sesiyle. Nasıl bir insanın sesi bile yakışıklı olabilir.
"Kızım prensi duydun şimdiden güzel bir elbise ayarla kendine, saraya davet edildik ve gitmezsek çok büyük ayıp olur."
"Haklısın baba."
"Prens senden ne isteyecek acaba."
"Benden isteyecek evet.. ne.. baba demin ne dedin?!"
"Kızım sen dinlemedin mi prensi "
Tabii ki hayır o sırada mükemmel suratını inceliyordum, nasıl incelemeyi bırakıp da dinleyebilirdim ki ayrıca sesi ilahi gibi geliyordu kulağa kendimi kaptırmışım ahh
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİÇEKÇİ VE PRENS / KTH
Teen FictionHanedanlık prensi ve taşralı bir çiçekçi... İki yakın arkadaş; birisi veliaht prens diğeri onunla beraber büyümüş bir delikanlı. Her şey Seungmin'in, prense kardeşi olarak gördüğü kızı anlatması ile başladı.