Fas

793 20 0
                                    

Otele vardığımızda hemen odaya çıkıp duş almak ve bavulu toparlamak istedim. Odaya çıktığımda önce duşa girdim ve çıktıktan sonra yatağa doğru gittiğimde bir kutu vardı yatağımda. Merakla açtım ve içinde Medinat Jumeirah da gezerken beğendiğim o pahalı kolye vardı içinde de küçük bir not "bugün seni korkuttuğum için mahçubum o nedenle bu küçük hediyemi kabul etmeni rica ediyor dün akşamki dansın için teşekkür ediyorum. Hoşçakal Ahu." yazıyordu. Hediyeyi Naser e geri vermek için kutuya geri koydum ama notunu geri vermeyecektim. Nedense mavi adamdan hatıra kalmasını istedim. Hemen giyindim ve eşyalarımı toparladım. Daha sonra yemeğe gitmek için Melih i bekledim ama gelmedi. Çıkıp odasına gittim kapıyı çaldığımda odasında yoktu bende aşağıya inmeye karar verdim kesin oralardadır diye düşündüm. Aşağı indiğimde Melih i Naser le konuşurken gördüm ve yanlarına doğru adım atmaya başladığımda Naser arkasını dönüp gitti Melih de hemen bana doğru geldi. " hayırdır ne oldu? Ne konuşuyordunuz? " diye sorunca biraz tedirgin ve heyecanlı bir sesle " yok bir şey tatlım akşam havaalanına bizi götürmek için gelecekmiş saati söyledi senlik bir durum yok.!" Deyince tamam anlamında kafa salladım, ona gelen hediyeden ve geri vereceğimden bahsettim. Birlikte otelin restoranına doğru çıkıyorduk.

Yemeğe çıktığımızda hala bana söyleniyordu "kızım sen delimisin o hediye geri çevirilir mi hiç? Aklını peynir ekmekle mi yedin sen? Saçmalama lütfen Ahu sen istemiyorsan bana ver ben kabul ederim." Deyince gözlerimi devirdim "amma paragöz çıktın sende Melih istemiyorum. Geldik çok güzel bir otelde kaldık ilk hediyesini ihtiyacımdan dolayı kabul ettim ama fazlası zarar ben böyle şeyleri sevmiyorum biliyorsun! " deyince ofladı ve " sende fazla gururlusun bebeğim yani hediye vermek ya da almak kötü bir şey değil adam bir incelik yapmış senden özür dilemek istemiş sende kabalığınla cevap vereceksin. Böyle giderse evde kalacaksın haberin olsun!" Dedi. Omuz silkip "senin başına kalacağım işte ömrün boyunca benimle uğraşırsın" deyip kahkaha attım. Sonrasında odaya geçip eşyalarımızı aldık ve bize yine eşlik eden bellboy ile aşağı indik. Bavulları arabaya taşıdıklarında ben arabaya geçip oturmuştum. Elimde hediye kutusu beklerken Naser araca binince kutuyu ön koltuğa bırakıp "Naser bu hediyeyi kabul edemem lütfen patronuna ilet!" Diye söyledim. İtiraz edip "ben Mirsad beye bunu geri götüremem Ahu hanım lütfen beni zor durumda bırakıyorsunuz!" Deyince, "o da senin problemin Naser ben kabul etmiyorum!" deyip, asla kabul etmeyeceğimi kesin bir dille ifade etmiş arkama yaslanmıştım. Havaalanına geldiğimizde arabadan indim Melih bavulları alırken ben Naser e dönüp "yaptıkların için teşekkür ederim seni tanıdığıma memnun oldum Naser.hediye içinde senlik bir durum yok patronuna iletirsin hoşçakal" dedim ve o da bana memnun olduğunu belirttiğinde yanından ayrılıp yürümeye başladım. İçeri girdiğimizde yine geçiş işlemlerini halledip hemen bekleme salonuna gidip oturduk ve uçağa geçmek için bekledik.

Uçağa bindiğimde bir an önce varmak için dua edip gözlerimi yine yolculuk boyunca kapatmıştım. İneceğimiz sürece kadarda deliksiz bir uyku çekip kendimi dinlendirdim. Geldiğimizde yine çıkışta elinde adımızın yazıdığı pankart ile bizi bekleyen bir adam vardı. Hemen arabaya geçip bavulları yerleştirdi ve yola çıktık Fes e gidiyorduk. Orada düğün sahibinin evinde bizi misafir edeceklerini belirttiler ve içime sinmesede kabul ettim.Çok sıkılmıştım ciddi anlamda evimi yurdumu özlemiştim ve artık boğulmaya başlamıştım. Eve vardığımızda kapıda karşılanmıştık, gerçekten çok sıcak kanlı insanlardı hemen çekingenliğimi unutturmuşlardı bana. İlk başta giydikleri ve başlarına örtüp yüzlerini kapattıkları örülerden bir şey anlamasamda içeri girdiğimizde kadınların güzellikleri göz kamaştırıcıydı. Örtülerini açtıklarında çok şaşırmıştım ve bunu hiç utanmadan dile dökmüştüm.

Eve geçtiğimizde gerçekten çok misafirperver bir aileye denk geldiğimizi düşünerek mutlu oldum. Etrafımızda dönüyorlar yiyecek ve içecek ikramlarımda bulunuyorlar bizi rahat ettirmek için çok fazla çaba gösteriyorlardı. Büyük bir konak tarzında ortasında bahçe ve içinde su akan yuvarlak bir havuz vardı. Havuzun hemen yanında yerde büyük büyük minderler ve ortasında yuvarlak bir sini duruyordu. Anında sininin içini yemek ve soğuk şerbetlerle donatmışlardı. Evin hanımı olan Hasna hanım beni çok beğendiğini, çok güzel bir kız olduğumu ve Türkleri sevdiklerinden bahsetiyordu. Üç tane kızı ve bir oğlu vardı Hasna hanımın. En büyükleri Rania, ortanca olan Romaysa ve en küçükleride Zineb di yirmi-yirmibeş yaş ortalamasındalardı. Hasna hanım "Ahu kızım sen kaç yaşındasın?" Diye sorduğunda yirmi yaşında olduğumu söyleyince kızlarıyla akran olduğumu dile getirdi. "En büyük kızım Rania evleniyor. üç gün düğün olacak buraların adetleri böyledir. Sende bu süreçte bize eşlik edeceksin inşallah güzel kızım" demişti.Açıkçası ilk başta istemesemde böyle bir ailenin evinde olduğum için mutluydum ve kalmak istedim.

AHUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin