21. Bölüm

4K 81 10
                                    

Selaaamm

Maraş'a geldik🧚

Hadi okuyalımm

Maraş'a varmıştık. Arslanbey Oğuzata Heykelinin önünden geçmiş, kısa bir süre içerisinde otelimize varmıştık. Şehre indiğimizde camları açmıştık ama dışarıda acayip sıcak olduğu için camları kapatmıştık.

Arabayı otelin garajına bıraktıktan sonra bavullarımızı alıp içeri geçtik ve resepsiyon yerinden oda kartımızı alıp odamıza yerleştik. Odada üç tane ayrı yatak vardı ve oldukça genişti.

"Ben kıyafetimi değiştireceğim. Burası baya sıcakmış." dedi Esin.

"Aynen öyle, bende pantalonumu çıkarıp tayt giyeceğim yoksa duramam." dedim. Hande de 'Bence de' dercesine kafasını salladı ve üçümüz de kıyafetlerimizi değiştirdik.

Handenin "hazır mısınız?" sorusu ile kafamı salladım. Çantamı aldım ve üçümüz de odadan çıktık.

İlk öncelikle müzeleri gezmiştik. Kahramanmaraşın Arkeoloji müzesine özellikle bayılmıştım. Müzeleri gezdikten sonra Kahramanmaraş Kalesine çıkmıştık. Kale gerçekten çok güzeldi. Şehir insanın ayakları altında kalıyordu.

Karnımız acıkmaya başladığında nereye gideceğimizi bilememiştik.

"Buranın Kebabı güzel derlerdi. Acaba neresi güzel yapıyor diye birine mi sorsak?" dedim kızlara dönerek. Kızlar 'olur' anlamında başlarını sallayınca bende arabayı bir manavın önünde durdurdum, camı açarak manavda oturan abiye seslendim.

"Abicim bir bakar mısın?" dediğimde adam açtığı defteri masaya bıraktı ve bana baktı. Arabaya doğru geldi ve kafasını aşağı eğdi. "Buyrun?" dedi bize bakarak.

"Biz buraya gezmek için geldik. Bize de buranın Kebabının güzel olduğunu söylemişlerdi. Acaba nereye gidebiliriz?" dedim. Adam kafasını kaldırarak yola baktı ve sonra bize döndü.

"Buradan 500 metre düz gidin, sağa dönünce beş yol çıkacak önünüze. Oradan da soldan 2. Yola saptığınızda ileriye doğru gidin, sağınızda özel bir restorant olacak. Buranın yöresel yemeklerini çok güzel yaparlar." dedi adam. Gülümseyerek teşekkür ettim ve camı kapatarak yola koyuldum.

Restoranta vardığımızda arabayı park edip içeri girdik. Lüks bir yerdi fakat fazla kalabalık yoktu. İçeri girdiğimizde bir adam yanımıza geldi ve ince bir kibarlıkla 'hoşgeldiniz' dedi. Hoşbulduk dedikten sonra Esin köşede bir masa göstererek "Oturalım mı?" diye sordu. Cevap verecektim ki adam araya girdi.

"Efendim teras katımızda boş yer var, terastan da manzaramız çok güzeldir. İsterseniz sizi oraya alalım." dedi. Kızlara dönerek 'bana fark etmez' bakışı attım. Hande gidelim diye işaret edince teras katına çıktık. Gerçekten de güzel bir manzarası vardı. Kahramanmaraş tarih kokan bir şehirdi ve bu terastan bakmak şehiri daha çok nostaljik hâle getiriyordu.

Orta köşeden birileri masadan kalkınca oraya geçmiştik. Garsonlar masayı sildikten sonra siparişimizi aldılar. Üçümüzde Maraş kebabı istemiştik. Umarım tadı güzeldir diye geçirdim içimden.

×

Sabah'a otelin perdelerinden giren güneş ışığıyla uyandım. Hande uyanmış telefona bakıyordu. Esin ise hâla uyuyordu.

Bu akşam Osmaniye'ye gidecektik. O yüzden bugün Alışveriş Merkezine gidip etrafı gezmek istiyorduk.

Yatakta oturdum ve telefonumu elime aldım. Saat dokuzu otuz dokuz geçiyordu. Otelin kahvaltısı biz hazırlanana kadar biterdi. Dışarıda kahvaltı ederdik.

Yataktan kalkıp esnedim. Lavoboya giderek işlerimi hallettim ve içeri girdim. Esin de uyanmaya başlıyordu. Telefonunu alıp saate baktı.

"Saat dokuz olmuş lan! Niye uyandırmadınız otelin kahvaltısını kaçırdık." dedi uykulu sesleriyle.

"Dışarıda kahvaltı ederiz. Hadi git yüzünü yıka da hazırlanalım." dedim. Kalkıp lavoboya girdi.

Hande de yatakta yerinde doğruldu ve başını tuttu.

"Başım çok pis ağrıyor ya! Dün çok içtim ben değil mi?" dedi kısık çıkan sesiyle.

"Evet, ilk defa böyle içtin Hande. Hayır ben barın kokteyllerini de güzel bulmadım, neden o kadar içtin ki?"

"Off bilmiyorum. Hazırlanalım da çıkalım otelden. Kahve içeyim de geçsin şu lanet ağrı." dedi ve yataktan kalktı.

Bavulumdan gri eşofmanımı ve beyaz cropumu çıkardım ve hemen giyindim. Hafif bir göz makyajı da yapmıştım. Ruj sürmek istemedim çünkü yemek yiyecektim.

Hepimiz hazırlanınca odadan çıktık ve resepsiyona kartımızı bıraktık.

Arabaya geçtik ve en yakın restorant'a girdik. Lüks bir yer değildi, basit bir kafe tarzıydı. İçeri girip siparişimizi verdik ve ortalardan bir masaya oturduk.

Oturmamla benden dört yaş büyük bir arkadaşımı gördüm, Enda... Onu görmem ile içimi huzur kaplamıştı. O benim öz ablam gibiydi. Saçlarından tanımıştım. Uzun, parlak sarı saçları herkesin dikkatini çekebilecek türdendi. Üstündeki kırmızı takım elbisesi ile adeta ışık saçıyordu.

Gözleri birini arıyor gibiydi. Benim olduğum tarafa bakıyordu. Ayağa kalkıp beni görmesini sağladım. Çok geçmeden beni gördü. Görmesiyle birlikte ona gülümsedim. O da şaşırmış olmalı ki ağzı açık bir şekilde yanıma geldi ve aniden sarıldı.

"Akşin, güzelim!" dedi içtenlikle. Ona karşılık verip bende sıkıca sarıldım. "Ablam..." Geri çekilip bana baktı.

"Ne kadar güzelleşmişsin.. Ne arıyorsun burada?" dedi beni süzerek.

"Akdeniz turu yapıyoruz arkadaşlarımla. Kahvaltı etmeye gelmiştik buraya. Asıl sen ne arıyorsun?"

"Buranın sahibi ile bir görüşmemiz vardı, bir arkadaşı bekliyorum bende."

"Gel istersen otur bir şey ikram edelim?" dedim sandalyeyi göstererek.

"Bebeğim işim yoğun, zaten birazdan giderim. Söyle bakalım sen ne okuyorsun şuan? İşletme istiyordun."

"İstediğim yerdeyim şuan. Koç Üniversitesinde İşletme okuyorum. Son seneye geçtik işte."

"Oo baya iyi! Sen zeki kızsın zaten oralar sana dar gelir." dediği şey ile gülümsedim ve biraz utandım.

"Arkadaşların mı? Kusura bakmayın Akşin'i görünce heyecanlandım. Enda ben. Akşin ile çocukluktan tanışıyoruz." Kızlar da gülümseyerek 'memnun oldum' demişti.

"Ee, sen İstanbul'da mısın? Ne işi yapıyorsun şuan?"

"Ben.. Benim şehrim değişiyor ya. Sürekli kaldığım bir yer yok. Şu sıralar yoğunum. Serbest meslek gibi bir şey benimkisi ama Galatasaray Hukuk Fakültesini bitirdim. Oxford'da Yüksek Lisans yaptım. Avukatım şuan ama bir yere bağlı değilim."

"Oha baya iyi! Seni kimse elinden kaçırmazdı, nasıl bir yere bağlı değilsin?"

"Rahat olmak istedim. Her neyse ben sana numaramı vereyim ara sıra konuşuruz. İstanbul'a geldiğimde görüşelim tamam mı?" dedi. Kafamı salladım ve birbirimizin numaralarını aldık.


Enda ne ayaksın canım...

Enda sizce kim? Gizemli bir havası var gibi. Hikayeye katkısı olur mu?

Okuduğunuz için teşekkür ederim, Pamir ile Akşin'i biraz boşladım ama ilişkileri nasıl gidiyor diğer bölümde göreceğizz

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3

Diğer Yarım | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin