-11-

639 27 14
                                    

Dersler yüzünden geç ve kısa yazıyorum kusuruma bakmayın :( İyi Okumalar ^^

Cem sanki biraz değişmişti. Ne diyorum ben ya? Çocuk bir günde evrim geçirecek değil ya. Yanımızdan geçen içki dağıtan çocuktan içkileri alıp kafasına diken Oğuz git gide kendini kaybediyordu. Belimdeki eli gittikçe sıkılaşıyor, mıncıklayan bir hale dönüşüyordu. Bu da fazlasıyla iğrençti. Ne kadar kurtulmaya çalışsam da nafile. Bu saçmalığı başlatan bendim, bitiren de ben olmalıydım.  Oğuz'a "Tuvalete gitmem gerek." diye bir uyarıda bulundum. Elini belimden çekmemekte ısrarlıydı. "Oğuz şu elini çeker misin?" Ağzı ve diliyle yaptığı haraketle rahatsızlık veriyordu. Kulağına eğilip "O elini çek." dedim. Fakat ben söyleyip ben işitiyordum. Elimi onun eline koyup çektim. Ancak ısrarla eski yerine koyuyordu. "Senin belinde benim elim. " "Ne diyorsun sen Oğuz?! Çek şu elini." Kendimi ondan uzaklaştırmaya çalışırken bir yandan gözüm Çınar'daydı. Bizimle ilgilenmiyordu. Ancak Cem pür dikkat burayı izliyordu. Oğuz'un eli gittikçe aşağı kaymaya başlıyodu. Kalçalarıma değdiği anda bir hışımla ittirip "Naptığını sanıyorsun sen?" diye bağırdım. "Adının sapığa falan mı çıkmasını istiyorsun he?" "Ya gğüzelğm, değme öğle pi geçe yağ." "Ya git bi elini yüzünü yıka aptal mıdır nedir ya?" Arkamı dönmüş gidiyorken, omzumdan tutulan bir kolla döndürüldüm. Oğuz'un dudağıma yapıştığını sanmıştım ancak öpen Cem'di. Çınar ise arkasından gelip Cem'i kenara çekti. Oğuz, Cem'e vuracakken tüm gücümle avazım çıktığı kadar "Hepiniz egodan oluşmuş yaratıklarsınız. Bir daha hiç biriniz benimle konuşmayı geç gözüme bile görünmesin. Numaramı silin. Hepinizle olan ilişkim, arkadaşlığım bitti. Özellikle de Cem ve Oğuz'la." Arkamı bu sefer döndüğümde ne bir kol ne de bir seslenme vardı. Masamızdan eşyalarımı alıp kapıdan fırladım. Telefonumu alıp Burçak'ı ararken bir de taksi durdurdum. Burçak'ın bizde kalmasını istiyordum. Güvenli bir uyku için en azından.

Sabah olduğunda Burçak'tan önce kalkıp kahvaltıyı hazırlamıştım. Tüm ders notlarım hazırdı. Bugün sınav sonuçları açıklanıyordu. Kendi kendime büte kaldım gitmesem mi diye düşünürken kapı çaldı. Delikten bakma gibi bi alışkanlığım olmadığı için direk kapıyı açtım. Karşımda kocaman bir ayıcık elinde bir demet gül üstünde de bir not vardı. Notu yırtıp atacakken "Hayır!" diye bir ses geldi. Etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Ses ayıcığa bağlı bir ses kayıt cihazından geliyordu."Biliyorum nerde olduğumu aradın ama bulamazsın." "Aptal ayıcık yeter bu kadar." "Hey aptal demeyi kes." Bir dakika bir kayıt cihazına önceden kaydedilmiş bir ses bunları diyeceğimi nerden bilebilir?  "Bu ne peki ayıcık?" "Bu sana olan bir özür. Bence yırtmadan önce bir oku." Meraklandırdığı için içeri aldım ayıcığı. "Kahvaltı sofrasını hazırlayan hamarat hanım sen misin?" Bu ayıcık baya baya konuşuyordu. Kahvalyı masasını nasıl biliyordu. Ayıcığın içinde bir kamera ve arkasında da bir telsiz olduğunu sonradan fark etmiştim. Aldığım yere, kapının önüne, geri koydum. Bırakan gelip alsın diye de bağırdım. İster alır ister almazdı.

Burçak'la kahvaltı ettikten sonra okula gitmek için ayakkabılarımı giyindikten sonra evden çıktım. Adımımı atar atmaz ayağıma bir şey takıldı ve yarım metre öteye gitti. Eğilip yerden aldım. Bir mektuptu ancak ağırdı. Açmaya korktum belki yine kamera vardı? Merakıma yenik düşen ben açıp okumadım ki okunacak bir şey yoktu. Bir anahtar yanında da güle güle kullan yazıyordu. Kafamı kaldırdığımda karşımda tatlı mı tatlı bir Mini Cooper duruyordu.  Bu sürprizleri yapanla evlenecektim. Arabanın kapısını açtığımda sürücü koltuğunda oturan biri vardı. Yanlış anlaşılma olmuştu galiba. Ben salaktım elalemin arabasına göz dikip benim demiştim. Şimdi çekiciyi arayacaktım, benim evimin önüne park edemez. İçerde oturan adam "Seda Hanım?" diye sordu. "Buyrun da yanlış oldu galiba?" "Hayır doğru, bu araba sizin, ben ise özel şoförünüzüm." NE?! Bu bir hayal olmalıydı. "Nasıl ya? Kim gönderdi sizi?" "Arabaya binerseniz yanına gideceğiz." "E Burçak'a nolacak?" Arabaya bindim Burçak ise arkamdan el sallayıp taksi durdurdu. Bu neydi böyle.

Araba durduğunda bağlı gözlerimi açmadılar.3 el birden arabadan gözlerim bağlı bir şekilde inmeme yardım ettiler. Yavaş yavaş yürüyorken 3 kişi olduklarına emin oldum. Aralarında konuşuyorlardı. "Ay var ya ben bu kızın yerinde olsam deliririm." "Ay Ece sen mi ben mi? Bana böyle süprizler yapacak ben hayır diyeceğim? Ahahah rüyanda. O bile kabus olur." Ardından kahkaha atmaya başladılar. Gözlerim bağlı olabilirdi ancak duyuyordum. Aptal kızlar!

Bir çift el saçlarımda geziniyordu. "Bu surat şekline bu saç." diyerek ilşe koyuldu. Saçlarımı çekiyordu ancak gıkımı dahi çıkarmıyordum. Korkmuştum çünkü. Aradan rahat 2 saat geçti. Hala gözlerim bağlıydı. Bir kızın elimi alıp törpülemesi diğer kızınsa benden habersiz pedikür yapmaya kalkması hoş bir şey değildi. İyi ki pis bir insan değilim. Ellerime tahmin ettiğim kadar ojeler sürüldü. Saçım yapıldı. Sıra makyaja geldi.Gözlerim bir daha bağlanmak şartıyla açıldı. Gözlerimi kırpıştırarak baktığım bu yer cennet gibiydi...

KUCUK HIRSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin