Taylan'ın karşısında dik durmaya çalışıyordum ama iki saniye daha gözlerimin içine bakarsa ağlayacaktım. Az önce biraz abartmış olabilirim ama o da fazla ileri gitmişti...
Sıktığı yumruğu kıpkırmızı olmuştu. Sinirden patlayacak gibiydi. Ne onun ne de Işık'ın bir şey söylemesine fırsat vermeden hızlıca içeri girdim ve çantamı alıp evden çıktım. Kalan hayatım böyle geçemezdi geçmemeliydi...
İki gün sonra olacak muhteşem(!) düğünüm, evleneceğim aşırı mükemmel(!) kocam, ben bunları yaşarken kılını kıpırdatmayan babam... kesinlikle hayatım mükemmeldi(!).
Araba kullanmayı az çok biliyordum ama geçirdiğim o olaydan sonra bıraktım... bir daha asla ve asla başlamamak üzere. O yüzden şimdi de taksiyle gidecektim.
Ana yola doğru sinirle yürüdüm ve geçen taksilerden birini çevirdim. On dakikalık yolun ardından inip sinirle kapıyı çalmaya başladım.
Kapı hemen açıldı. Annem açmıştı.
"Hoşgel-"
"Babam nerede?"
"İçeride." demesiyle birlikte hemen onun yanından sıyrılıp içeri geçtim.
Babamın yüzünü gördüğüm an gerilmiştim oysa benim tersime yüzünde şirketi yeniden kurmanın mutluluğu vardı.
"Baba bu böyle gitmez! Ya şirket ya ben diyeceğim ama senin seçeceğin belli! ŞİRKET! Ama sana şunu anlatayım... bu- evlilik- böyle- yürümez. Üstelik bu evlilik bile değil. Dosdoğru işkence. Eğer olmayan kalbinin derinlerinde ufacık bir 'evlat sevgisi' varsa bunu bana yapma baba! Lütfen! Bu hayat böyle geçmez. Anla bunu."
"Hazal gelsene yanıma, sence bu pasta mı daha güzel bu mu? Düğün için..."
"Ya sen şaka mısın? Sana burada ciddi bir şey anlatıyorum ve sen hâlâ düğün pastası mı bakıyorsun? Bak son kez söylüyorum! Üniversiteye gitmeme izin vermedin... ama şimdi... bari şimdi bir adım atıp şirketi boşver ve beni kurtar... bu evliliği engelle!"
"Kızım ben de isterdim sana yardım etmek ama-"
"Ben devam edeyim 'Ama sen kızı yerine şirketini düşünen bencilin tekisin'" dedim çok sinirli bir şekilde.
Çantamı alıp kapıya gidiyordum ki arkamdan seslendi.
"Kızım-"
"Bana kızım deme! Artık ne ben senin kızınım ne de sen benim babamsın!" dedim ve kapıyı sertçe kapatıp çıktım.
Sahile doğru giderken gözlerimden yaşlar akıyordu. Engel olamıyordum.
Sanki hayat beni istemiyordu ve bana açıkça 'git' diyordu.
Artık hiçbir şeye dayanacak güçte değildim. Ne Taylan'a, ne babama ne de başka bir şeye...
Sahile geldiğimde taşların ıslaklığını umursamadan bir tanesine oturdum.
Ağlayarak denizi izlemek mi?... en sevdiğim.
Hani insanlar hayattan bıktıklarında boş boş beyaz duvarları saatlerce izler ya, kimisi için terapidir bu. Benim de terapim buydu, denizi izlemek. Üzgün olduğumda hep buraya gelirim. Şimdi olduğu gibi.
~~~~
Telefonumu çıkarana kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Işık'tan gelen onlarca aramadan ve... bi' saniye o ne..? O... Taylan'dan gelen arama. Taylan aramış beni. Saçmalama böyle saçma bir şeyden dolayı sevinemezsin Hazal!
Taylan ne kadar beni aramış olsa da ben onu aramayacaktım. Kararlıydım.
Saatlerdir oturduğum ıslak taştan kalktım. Pantolonum su olmuştu ama gömleğimi çıkarıp belime bağlayınca görünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorlama| Taylan Antalyalı
RomanceNeden..? Ben neden sana yardım etmek için kalan hayatımdan vazgeçiyorum!?