Yaklaşık dört kilometre yürüdükten sonra istediğim yere gelmiştim. Evet dört. Çünkü araba kullanamamak böyle bir şey.
Derin bir nefes aldım ve kapının ziline bastım. Kapıyı açıp açmayacağını düşünürken bir anda kapı açıldı.
"Hazal!" dedi aşırı heyecanlı bir sesle
"Emir." dedim duygusuzca.
"S-sen buraya gelmişsin! Geç içeri. İyi misin, nasılsın?"
"İyiyim. Sen nasılsın?" dedim içeri girerken.
"B-ben de iyiyim. Uzun zamandır gelmiyordun."
"Uzun zaman mı? Emin misin? En son geçen hafta gelmiştim." her şey yolundayken...
"Benim için oldukça uzun bir zaman." dedi ve bana yaklaştı, saçımı kulağımın arkasına attı, gözlerini gözlerime dikti. Nefes alışverişi hızlandı. Amacını çoktan anlamıştım. Şu an Taylan'dan intikam almak için bunu yapabilirdim, zaten buraya geliş amacım da buydu... ama yapmadım, yapamadım, yapamazdım. Ben bu değildim.
Kendimi geri çektiğim sırada bana soran gözlerle baktı. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Beni başkasıyla evlendiriyorlar o yüzden seni terk etmek zorundayım. Ama istiyorsan son defa öpebilirsin, mi diyecektim! Ne diyecektim!
Salona doğru yürüdüm ve koltuğa oturduğum sırada arkamdan geliyordu.
"Sen iyi misin?" dedi.
"Evet, iyiyim. Ne oldu ki?"
"Az önce... ben... neyse boşver, ne yapmak istersin. Film izleyelim,sohbet edelim, dışarı çıkalım, gezelim..."
"Tay... Emir." derin nefes aldım. Şimdi söyleyecektim ve bitecekti.
"Benim sana bir şey söylemem gerek."
"Söyle."
Bir kere daha derin nefes aldım...
"Ben... şey... ben film izlemek istiyorum." aah! Aptal kafam!
"Tamam. O zaman gel seninle film seçelim."
"Sen seç ben pek bilmem."
"Peki." dedi ve eline aldığı romantik olduğunu tahmin ettiğim CD'yi salladı.
"O zaman konumuz aşk."
"Vazgeçmeyeceksin değil mi şu CD'lerden?" dedim yalandan bir gülümseme takınarak.
"Bak güzelim, bunlar benim olayım. Bunlardan asla vazgeçmem."
"Tamam." dedim ellerimi havaya kaldırarak.
"Hadi başlayalım." dedi ve yanıma oturup filmi açtı.
O bana yanaşmaya çalışırken ben fark ettirmeden yana kaymaya çalışıyordum. Aklım Taylan'daydı. Acaba şimdi ne yapıyordu? Pişman mıydı, değil miydi, kendini yiyip bitiriyor muydu yoksa takmıyor muydu?
Ben bunları düşünürken filmdekiler öpüşmeye başlamıştı bile! Daha ikinci dakikasından. Emir'in böyle bir film açacağını biliyordum. Çok çok iyi biliyordum! Film bittikten sonra yapmaya kalkışacağını da!
"Emir." dedim.
"Efendim?"
"Bilirsin ben böyle romantik şeyleri sevmem, seninle dışarı çıkalım mı?" dışarıda ne yapacaksak?!
Söyleyeceğim şey çok basitti ama olmuyordu, söyleyemiyordum. Mesela hiç dışarı çıkma havamda değildim ama nedense böyle söylemiştim. Sanki dudaklarım beynimden bağımsız hareket ediyordu. Ve böyle iyi davrandıktan sonra Emir'den ayrılınca da onun duygularıyla oynayacakmışım hissi içimi kemiriyordu.
"Tamam. Çıkalım. Nereye gidelim?"
"Bilmem."
"Seni çok güzel bir yere götüreceğim." dedi ve tek söz etmemi beklemeden kolumdan tutup kapıya doğru çekmeye başladı.
Taylan olsa hiç böyle bir şey yapmazdı. Oof ne diyorum ben ya! Saçmalama!
Arabaya bindiğimiz sırada ben hâlâ Taylan'ı düşünüyordum. Neden? Neden onu unutamıyordum? Neden hâlâ beni aldatan adamı düşünüyordum? Neden..?
Ben bunları düşünürken çoktan Emir'in istediği yere gelmiştik. Arabadan indik ve restorana girdik. Sandalyemi çekti. Oturdum. O da karşıma oturdu.
~~~
Merhaba arkadaşlar kanalıma hoşgeldiniz, bugün sizlere sevmediğim ama asla ve asla unutamadığım bir adamla evlenecekken, eski sevgilimi terk edemeyişimi anlatacağım. Çok heyecanlı değil mi(!)
Hikayelerin girişi gelişmesi ve sonucu olur. Bizim hikayemizin de girişi oldu, gelişmesi oldu ama sonucu olmuyor. Sonlandırması gereken kişi ben iken... olmuyor!
Peki ben ne yaptım? Hemen anlatayım. Emir'den ayrılmak için evine gittim. Olmadı. Film izledik, ortamın gerginliği azalır, izlerken söyleyeyim dedim. Olmadı. Tam söyleyecekken beni bir restorana getirdi. Yine olmadı. Orada söylerim dedim. Yine olmadı, olmadı, olmadı... ve şimdi onun evine gidiyoruz ama ben hâlâ söyleyebilmiş değilim.
Bıktım. Kendimden de, Taylan'dan da, Emir'den de, hayatımdan da bıktım...
Eve geldiğimizde saat geç olmuştu. Hava kararmıştı. Gelince koltuğa oturdum. Emir de eline birkaç içki alıp yanıma geldi.
"İçer misin?"
"Yok. Sevmiyorum bunları, biliyorsun."
"Ama bak bu çok güzel bence dene."
"Gerek yok, sen iç." dedim.
Elindekileri ortadaki sehpaya koyup yanıma oturdu. Restoranda içtikleriyle zaten sarhoş olmuştu. Bir de şimdi içiyordu!
Yanıma iyice yaklaştı.
"Çok güzel bir kadınsın bil-" derken zil çalmaya başladı.
Sadece zil çalsa yine iyi. Hem zil çalıyor hem kapı tekmelenip yumruklanıyor hem bağırma sesleri geliyor. Ve o ses...
Emir bana korkmamamı söyledi ama kendisinin korktuğu belliydi. Kapıyı açamaya gittiği sırada ben de yanında gidiyordum.
"Gelme Hazal!" dedi.
"Sus Emir. Kapıyı aç!"
"Hazal." dedi bir kez daha.
"Boşuna uğraşma, gitmeyeceğim! Aç kapıyı!"
Derin bir nefes aldı ve kapıyı açtı. Tabii ki beklediğim kişiydi. Taylan...
Ben kafamda 'acaba kavgayı nasıl ayırırım' diye düşünürken Taylan karşımda sakince bekliyordu. Ya da dışarıdan öyle görünüyordu...
gelmişti... o gelmişti... O BURAYA GELMİŞTİ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorlama| Taylan Antalyalı
RomanceNeden..? Ben neden sana yardım etmek için kalan hayatımdan vazgeçiyorum!?