Kral yanmayan şöminenin karşına geçip oturmuş derin bir sessizliğe gömülmüştü. Sekreter Cromwell usulca içeri süzüldü. Herkes bir oğlan beklerken bu sabah bir kız doğmuştu. Cromwell reverans yaptıktan sonra kısık bir sesle söze girdi. "Majesteleri," dedi. Henry boş bakışlarını adama çevirdi. "Kraliyet çocuğu beklendiği üzere bir prens olarak doğmadı. Bildiğiniz üzere duyuru metninde ondan Galler Prensi olarak bahsettik. Bir kız olduğuna göre belgeyi tekrar hazırlamamı ister misiniz?"
Henry'ni birden gözleri parladı. "Belgedeki prens kelimelerini prenses yapmak mümkün mü?" diye sordu.
"Elbette Majesteleri." diye cevapladı Cromwell. Sonlarına sadece ikişer harf eklenecekti.
"Öyleyse hiç zahmet etme," dedi Henry. Sonrasında keyifli bir kahkaha attı. "Lordlar kamarasını toplayın."
_____
İngiltere'nin en seçkin adamları dikdörtgen bir masayı çevrelemiş, çağırılma nedenlerini öğrenmek için bekliyorlardı. Boleynler, Thomas Cranmer, Howardlar, Charles Brandon... Henry fazla beklemeden konuşmaya girdi. "Bildiğiniz üzere dün bir kızım oldu Lordlarım." dedi sakince. Thomas Howard'ın yüzünde zaferin ve yenilginin getirdiği bir tebessüm vardı. Yenilgisi, Kral'ın önüne attıkları piyonları başarısız olmuştu. Zaferi ise artık o kibirli velet başını onun karşısında dik tutamayacaktı. Thomas Howard bunun daha önemli olduğuna karar verdi. Nasıl olsa Kral'a sunabileceği daha çok Howard kızı vardı. Zaferin getirdiği esintiyle tebessümün yüzüne yayılıp bir gülümseme olmasına izin verdi. "Kraliçe Anne'den olan ve olacak çocuklarım varislerimdir," diye devam etti Henry. "Prenses Elizabeth'i Galler Prensesi olarak vaftiz ettirmeye karar verdim." Kralın sözleriyle bütün masada nefesler kesilmişti. Thomas Howard'ın gülümsemesi ten rengini morartarak soldu. Masadaki birçok kişi itiraz etmek istiyordu ancak kimse ilk itiraz eden olarak Kral'ın öfkesini hedefi olmak istemiyordu. Charles Brandon, Anne Boleyn'e duyduğu nefretin Henry'e duyduğu korkudan daha büyük olduğunu düşünerek atıldı.
"Nasıl olur? Majesteleri bunu nasıl düşünür? Bir kızın Galler'e sahip olduğu nerede görülmüş?" dedi hararetle ve arkasına yaslandı. Patlamaya hazır olan barutu ateşe vermişti bile. Bütün masada sesler yükseldi. Konuşan herkes Charles ile aşağı yukarı aynı sözleri dile getiriyordu. Henry'nin kulakları uğuldamaya başlamıştı.
"Sessiz olun," diye mırıldandı. Ancak kimse duymamıştı. Henry herkesi korkutan Plangtanet öfkesinin bütün hücrelerine kadar işlediğini hissetti. Kral masaya öyle bir yumruk attı ki meşe ağacından yapılma masa çatırdadı. Herkes sessizleşti ve gözler Krala kenetlendi. Henry ayağa kalktı. Ellerini masanın iki köşesine dayadı. Önce Charles'a öfkelice baktı, sonra konuşmaya başladı."Damarlarımda akan asil kanın izniyle İngiltere'nin, İrlanda'nın, Galler'in ve Fransa'nın Tanrısı benim. Ve benden sonra da Anne'den olan çocuklarım gelecek." öfkeyle tükürükler saçarak.
Charles son bir şans diyerek atıldı. "Ancak Majesteleri..."
Henry bağırarak Charles'ın sözünü kesti. "Galler benim," dedi. "Bir İngiliz olduğum kadar bir Galliyim de. Beni diğer krallarla karıştırmayın. Ben oturduğu yerden Galler'in kaderini tayin etmeye çalışan o krallardan değilim. O toprakları yönetmek bana kan hakkıyla geçti. Yani onun kaderi sadece benim ellerimde, ben onu kime istersem ona veririm ve ben onu Prenses Elizabeth'e veriyorum." dedi. Henry gelebilecek bir itiraz için bir kaç dakika ayakta bekledi. "Güzel," diyerek sandalyesine yerleşti. "Sekreter Cromwell konseyin de onayıyla belgedeki prens kelimelerini prensese çevirin." dedi ancak konseyin onayını almaktan çok kral onu sindirmişti.
Henry haklıydı, saçlarında Plangtanet sarı-kızılını taşıyor olabilirdi ancak gözleri Galler'in soğuk mavisine sahipti, öyle derin ve öyle donuk. Galler büyük babasına babasından geçen miras hakkıydı. Henry'nin iki kuşak önceki dedeleri Galler soylusuydu ve son Galler prensi isyanında İngiltere'ye karşı savaşmıştı. Ancak İngiliz ordusu Galler'i daha önce olduğu gibi tekrar fethetmeyi başarmıştı. İsyancı prense ne olduğunu ise hiç kimse bilmiyordu, savaşta ölmüş müydü ya da kaçıp saklanmış mı, hiçbir zaman ortaya çıkmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtlar Sofrası /Tudor Serisi #1
Historical FictionKraliyetin ve asillerin tek imtiyazı acıdır. Bu ne Kraliyetin peri masallarında yaşadığı ne de herhangi birinin yaşamayı arzulayacağı bir aşk. Bu Anne Boleyn'in ölüme yaptığı bıçak sırtı yolculuk. Bir kraliçenin yükselişi, diğerinin düşüşü. Jane Sey...