Noel'in on ikinci gecesi İngiltere'de büyük bir ayinle başladı. Kral ve Kraliçe ayindeki en yüksek makamlar olarak kutsandı. Sonrasında şarapların sel olup aktığı şenlikler başladı. Sarayın büyük salonunu asillerin kahkahaları ısıtıyordu. Kraliyet çifti hediyelerinin çoğunu almışlardı, birbirlerine hazırladıkları dışında.
Anne başıyla bir işaret verdi ve nedimelerden biriyle üzeri örtülü bir cisim Kral'ın önüne getirildi. Henry küçük bir çocuk gibi heyecanla Anne'e baktı. Onun muzip gülümsemesi eşliğinde örtüyü kaldırdı.
Muhteşem bir şey.
Bu küçük bir çeşmeydi, ancak Kraliçenin isteği üzerine üzerinde göğüslerinden su fışkıran üç küçük çıplak kadın vardı. Mermer çeşme altın ve değerli mücevherlerle süslenmişti. Henry ellerini çırparken "Bravo!" diye gürledi.
"Holbien Usta yaptı. Sizce de çok yetenekli eller değil mi?" diye sordu Anne onay istercesine.
Henry eşini gülümseyerek onaylarken kendi hediyesinin getirtilme emrini verdi. Altın bir vazoyu andıran cisim önüne getirildiğinde Anne hayranlıkla gözlerini kocasına çevirdi. Henry tepkiden memnun kalmış gülümsemesiyle "Koleksiyonun için güzel bir parça olacağını düşündüm." dedi.
Anne, Henry'nin kulağına eğilerek "Teşekkür ederim Kralım." dedi ve Kraliçenin elini çırpmasıyla dans başladı. Henry, Anne'i elinden tutup piste sürüklediğinde herkes etraftan çekildi. Kral ve Kraliçe ilk tanıştıklarında yaptıkları dansın aynısını yapmaya başladılar tek bir farkla; aşkla.
Bir süre sonra diğer çiftlerde aynı dansa katılmaya başladı. Edwin Rosemary'i dansa kaldırdığında Lessie onları süzdü. Edwin "Yarın annem saraya gelecek." diyerek konuşmaya girdi.
Rosemary "Ne kadar güzel bir haber sizin için." dedi.
Edwin cesareti kırılarak konuşmaya devam etti. "Sizin ebeveynlerinizi de yakında sarayda görebilecek miyiz?" diye sordu.
Rose aniden durdu. "Babamın bizi görmek isteyeceğini hiç sanmıyorum, annemi de yitireli kardeşimin yaşı kadar oldu." dedi. Edwin içinden kendine küfürler savururken Rose reverans yaparak pisten ayrıldı.
Jane, Gregory'i elinden çekerek kendi odasına getirdi. Bakışlara yere inerken "Muhtemelen George bütün akşam arkadaşlarıyla olacak." dedi.
Gregory'i, Jane'in yüzünü avuçladı. "Bunu istediğinden emin misin?"
Jane başını sallayarak karşılık verdi. Gregory dudaklarını onunkine bastırırken Jane'in vücudunu ılık bir sıcaklık kapladı. Elleri Gregory'nin düğmelerini açmaya başladığında arzuyla yanmaya da başlamıştı. Evliliğinde tek taraflı sadakat duymaktan bıkmıştı. Düğün geceleri dahi George ile düzgün bir birliktelikleri olmamıştı. George ilk ve tek sefer olmak üzere evlilik görevini olabildiğince çabuk yerine getirmiş ve bir vebalı gibi bir daha dokunmamıştı Jane'e. Genç kadın şimdi Gregory'nin büyük avuçları altında eriyordu. Adamın parmakları uylukları arasına uzandığında heyecanla nefesi kesilmişti. Bu gece hak ettiği düğün gecesini alacağını düşünüyordu.
Kral ve Kraliçeyi seyreden Thomas Boleyn arkadaşlarıyla bir masada içip kumar oynayan oğluna baktı. Ne rezalet diye düşündü. Kızları aile için her şeyi yaparken oğlu sadece eğleniyordu. Küçük kızı Mary onurunun ayaklar altına alınmasına müsaade etmişti hem de iki kere. Anne kralı evliliğe ikna ettikten sonra altı yıl birçok düşmanla çetin bir savaş vermişti ve kısa zamanda da kraliyet beşiğine bir oğlan koyacağı da her halinden belliydi. George'a gelince sadece içiyor ve kumar oynuyordu. Soyadını taşıyacak bir oğlan bile yapamamıştı. Sinirleri yay gibi gerilen Thomas Boleyn oğlunun masasına ilerledi. "George, sana ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtlar Sofrası /Tudor Serisi #1
Fiction HistoriqueKraliyetin ve asillerin tek imtiyazı acıdır. Bu ne Kraliyetin peri masallarında yaşadığı ne de herhangi birinin yaşamayı arzulayacağı bir aşk. Bu Anne Boleyn'in ölüme yaptığı bıçak sırtı yolculuk. Bir kraliçenin yükselişi, diğerinin düşüşü. Jane Sey...