İlk Gün-1: Merkez

179 22 2
                                    

Kızın ayak sesleriyle uyandım.

Garip geliyordu. Evde başka birinin olması yani. Bu evin sınırlarına şu ana ka  dar benden başka sadece bir veya iki kişi ayak basabilmişti. O bir iki kişinin de biri Kamil amcaydı.

Acele etmeden doğruldum. Saat sekiz. Sekize kadar uyumuşum demek ha.

"Günaydın." Kız mutfaktan cıvıldadı.

"Sana da." Kafamı kaşıdım. Şaşırmıştım. Evde yiyecek kırıntı yoktu. "Aşağı mı indin."

"Evet. Dolap bomboştu ben de bakkaldan ufak tefek birşeyler aldım. Peynir zeytin."

Tek kaşımı kaldırdım. "Neyle?"

Masanın üzerindeki cüzdanımı gösterdi.

Sinirli miydim? Biraz. İzin alsaydı çok daha iyi olurdu. Yani.

Ama tek oda evi dolduran yağda yumurta kokusu beni sakinleştiriyordu.

Ayağa kalkıp banyoya yürüdüm. Rutinler. İşimi hallettikten sonra da geri çıktım.

"Hadi kahvaltı hazır."

Ufak masanın üzerindeki kendi çapında muazzam kahvaltı gözlerimi alıyordu. Tek yaşayınca insan yediklerine veya yiyeceklerine o kadar özen gösteremiyor.

-

"Ellerine sağlık."

"Afiyet olsun."

Çatalı masanın üzerine bırakıp derin bir nefes aldım. Galiba biraz fazla kaçırmıştım. Gerçi galibası da suç saklamanın alemi de yok. Öküz gibi yemiştim işte.

"Hadi. Formaliteleri ne kadar hızlı halledersek kendimize o kadar zaman kalır."

Ayağa kalkıp dolaba doğru yürüdüm. Kendim için dünküne gayet benzeyen bir kotla gri desenli bir tişört çıkarttım. Üstünde mavi ayyıldız vardı. Gayet şık.

"Formalite mi?" Tezgahın arkasından gayet umursamazca sordu.

"Evet. Merkeze bi uğramamız lazım. Rozetin kimliğin felan."

Dolaba geri döndüm. Kıza buradan pek birşey çıkmazdı. En azından üzerinden düşmemesine dua ederek beş veya altı yıllık eski püskü tek parça bir elbise çıkarttım. Olabilir gibi gözüküyordu. Yani umarım olurdu.

Zamanında bir reklam kampanyasında görünmem istenince arkadaş zoruyla almıştım. Beyaz ve gösterişsiz birşey. Gayet sade. Ama atlete de benzemiyordu.

"Bunu giy." Kıza beyaz kumaş parçasını gösterdikten sonra yatağın üzerine attım.

"Tamam. Bi de rozet mi dedin?"

"Evet. Büyük ihtimal bakır verirler. Sonuçta platin ortağısın."

Yavaşça giyindim. Aylin ikinin işi var gibi görünüyordu, o yüzden acele gereksizdi. Ben kemerimle oynarken anca gelebildi.

Tişörtümü düzledikten sonra balkona çıktım. Hafif bir rüzgar ağaçların yapraklarını okşuyordu. Çok mu şiirsel oldu ya? Olmuş gibi.

"Giyindin mi?" Sıkılmıştım. Pek anın tadını çıkartacak havada değildim.

"Evet."

Arkamı dönüp kapıdan kıza baktım. Biraz genişçeydi ama öyle acayip de durmuyordu.

"Gidelim o zaman."

"O saçla mı?"

"Ne varmış saçımda?"

AnarşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin