Jungkook ve Yoongi sonraki sabah birbirlerini görememişlerdi. Yoongi boş günlerinde uyumayı seven tiplerdendi. Jungkook’ta öyle yapıyordu. An itibariyle (öğleden çok çok sonra, akşam üzeri) yataktan çıkmış ve bilgisayarını açmıştı. Taehyung ve Seokjin’in PUBG oynadığını gördüğünde gülümsedi Jungkook.
Birkaç saat oyunla oyalandıktan sonra, Jimin odasına geldi ve onu rahatsız etmeye başladı. İkisi ufak boğuşmalarından sonra yorgun düşüp uyuklamaya başlamışlardı. Bu sakinlikleri, Taehyung Yeontan’ı uzandıkları yatağa bırakana kadar sürmüştü. Sonrasında yaşananlar tam bir kaostu, ama en şirin ve tüylü olanından bir tane.
Uyandığından beri karnında hissettiği gergin kıpırdanmalar bile gününün güzel geçmesini engelleyememişti. Grup üyelerinden birkaçı yemek yemek için dışarıya çıktığında, Jungkook aynadaki görüntüsünü şöyle bir kontrol etti. Saçlarını hızlı bir şekilde düzelterek Yoongi’nin odasına doğru yola koyuldu. Kapıyı açtığı gibi olduğu yere çivilenmişti. Tam anlamıyla nefesi kesilmişti.
Yoongi’nin üzerinde sadece iç çamaşırı vardı ve saçı duş aldığından hala biraz ıslaktı. Hyung'unun vücudu mermer gibi bembeyaz ve soluktu. Kol ve omuz bölgelerindeki kasların esneyişini (herkesi kasının olmadığına ikna etmeye çalışmıştı, ama Jungkook tabi ki de öyle olmadığını biliyordu) izlerken hipnotize olmuş gibiydi. Sadece bakmak ve ona dokunmanın nasıl olabileceğini düşünmek bile ağzının içinin bir anda kupkuru olmasına yetmişti. Yoongi’nin çıplak cildini kendi cildinde hissetmek, Yoongi’nin uzun parmakları ve güçlü kolları tarafından tutulmak —
“Ah siktir, hey,” dedi Yoongi Jungkook’un cevap vermediğini gördüğünde. “İyi misin?”
“Harikayım,” dedi Jungkook boğulur gibi bir sesle. Yoongi sadece iç çamaşırıyla ayakta dikilirken ve bu kadar iyi görünürken, özene bezene giydiği uzun kollu tişörtü ve kot pantolonuyla zavallı gibi hissetmeye başlamıştı Jungkook.
“Tamam, süper,” pek ikna olmamış bir sesle ekledi Yoongi. “İçeri gelebilirsin. Giyinmek üzereydim.”
“Giyinmene gerek yok,” diye aceleyle ekledi Jungkook. Yoongi gülümseyerek Jungkook’un koluna vurdu.
“Yah, Jungkook-ah. Ne zaman bu kadar flörtöz biri oldun?”
“Her zaman öyleydim.” Jungkook bunu söylemesiyle daha da utanmaya başladığını farketti. Bunun üzerine Yoongi Jungkook’u yatağın üstüne doğru çekmişti. Önceki gibi gülümsemiyordu ama gözlerinde eğlenen pırıltılar dolaşıyordu. Üzerine rahat bir eşofman altı ve tişört geçirirken Jungkook’un onu gözlerini bile kırpmadan izlediğini farketti. “Önceki halin daha iyiydi,” diye yorum yaptı Jungkook.
“Hey, burada Hyung olan benim. Acelemiz yok değil mi?” Yoongi de yatağın kenarına oturdu ve Jungkook’u boynundan tutarak kendisine doğru çekti. Yumuşak dudakları çok geçmeden Jungkook’unkileri bulmuştu.
Jungkook, Yoongi'yi bu kadar yumuş yumuş yapan şeyin ne olduğunu tam kestiremiyordu - belki boş günleri olmasındandı ya da Yoongi başından beri böyleydi. Ve Jungkook tam anlamıyla bu haline bayılmıştı. Dudaklarının oyuncu bir şekilde yavaş yalayışlar vererek Jungkook’unkilerle hareketi ve öpüşürken mutlu bir şekilde mırıldanmaları... Yoongi Jungkook’un kalbine değişik şeyler yapıyordu.
Jungkook Yoongi’nin öpücüğü yönetmesine izin vermekten çok mutluydu. Dudaklarının çıkardığı ıslak seslerle kendini kaybetmiş olmaktan, Yoongi’nin temiz ve maskülen kokusunun burun deliklerine dolmasından... Jungkook kafasını yana doğru açarak dudaklarını araladı, Yoongi’nin öpücüğü derinleştirmesini istiyordu. Daha da sertleşmesini... Ama çabaları Yoongi’nin bileklerinden tutup kollarını beline sardırmasıyla sekteye uğramıştı. Kollarının iki yanında amaçsızca salınmasından daha iyi olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tongue Technology (YoonKook) • Tamamlandı
Fanfic"Rimming ne demek?" Taehyung'a bir bakış attı Jungkook. İkisinin de şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmış gözlerle onu izlediğini görünce şaşırdı. "Demin şeyi mi sor -" "Jungkook-ah..." Jimin Taehyung'un sözünü keserek devam etti, şok olmuş bir şe...