3. Bölüm " Kızıl Işıltı "

14 1 0
                                    

        Ölmüş müydüm? Bu kadar mıydı? Tüm o yaşadıklarım bir sonuca bağlanamadan bitmiş miydi? Bir ışık belirdi karşımda. Ve yavaş yavaş gerçek gözlerimi açtım. Bu - Bunların hepsi bir rüyamıymış? Gerçek olduğuna yemin edebilirdim. Öğlen olmuş olmalı ki o güzelim güneş tam tepemdeydi. O karanlık rüyadan sonra güneşi görmek çok mutluluk vericiydi. Ama hemen yemek bulmalıydım. Yoksa açlıktan ölücektim. Ayağa kalkıcak gücüm yoktu neredeyse. Zar zor kalkmayı başardım. O kırmızı gözlerin çıktığı, adanın karanlıklarına, içine doğru yürümeye başladım... Açlıktan ölüyordum. Karnım gurulduyordu. Boğazım ise susuzluktan kurumuştu. Suyu nasıl bulacaktım. Kılıcım yanımdaydı. Mızrağım sırtımdaydı. Yanımda bir adet su mataram vardı. Kapağını açtım ve birazcık içmeye çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü o kadar susamışım ki hepsini içtim. Artık iş işten geçmişti. İçmiştim bir kere. Tavşanlardan biri bir anda gözüme ilişti. Hemen onu avlamak için pozisyon aldım. Yavaşça yaklaşmaya çalıştım. Ve tekrar denedim. Kendimi ona doğru fırlattım. Mızrağı düzgün tutmayı başarmıştım. Ona doğru havadayken mızrağı tam kaçabileceği en muhtemel yere getirdim. Ve ne oldu. Gene başaramadım. Tavşan bir şekilde yine kaçtı. Sonra madem gün ışığı var bari şansımı balıkta deniyim dedim. Denizin oraya geldim. Balıkların bulunduğu yeri saptamaya çalıştım. Birazcık ilerimde karnımı doyuracak kadar balık vardı. Açıkçası bir kase Ramen(Çorba içinde erişte sunulan bir japon yemeğidir) olsaydı fena olmazdı. Ama ne yazık ki burada işler pek öyle yürümüyordu anlaşılan. Mızrağı kullanıyordum. Sonuçta kılıç gibi geniş bir silah ile balik avlamak pek mantıklı değildi. Veya herhangi bir hayvanı. Bir, iki, üç, dört... Deniyordum balığı avlamayı. Önce balığa olabildiğince korkutmadan yaklaşıyordum. Sonra mızrağımı gitti yöne çeviriyor ve birkaç saniye sonrasını düşünerekten mızrağımı balığa doğru hızlı bir şekilde atıyordum. Atmak demiyelim de işte. Allah'ın hakkı üçtür. İlk üçte olmadıysa ikinci üçte olur diyerekten beşinci kez mızrağımı hazırladım. Balığın gitti yönü saptadım. Birkaç saniye sonrasını düşünerek mızrağı ona doğru attım. Yine olmadı ama neden? Sürekli olmuyordu. Kafayı yiyecektim en sonunda. Şakam yok. O kadar açtım ki her şeyi yiyebilirdim. Tamam sakin olmalıydım. Yavaşça. Sapta, odaklan, hazırlan.... Ve salla. Başardım ! Evet başardım. Sonunda bir balık avladım. Hemen koşarak sönük ateşimin başına gittim. Ateşi büyük bir hevesle yaktım ve balığı kızarması için ateşin üzerine bir dal ile sabitledim. Artık afiyetle yemek için beklemeliydim. Birkaç dakika sonra yeter diyerekten aldım ve öyle bir şekilde yedim ki. Sanki hayatında yemek yememiş insan zannedersiniz. Hayatımda yediğim en lezzetli balıktı belkide.

        Ve yine ne var! Adanın içerisinden yine sesler geliyordu. Gene rüya mıydı emin değilim ama yine o tip sesler geliyordu. Aniden kalktım. Bu sefer korkmuyordum. Korkmak için bir sebebim bile yoktu. Adanın içerisinde kırmızı bir ışık yükselmeye başladı. Bu da ne? Hayatımda böyle bir şeyi hiç görmemiştim. Simler gibiydi. Hani şu resimlerde falan kullanılanlar olur ya. Parıldar. Sanki öyle bir şeymiş gibiydi, ama tek farkı bir gaz biçimindeydi. Gazın yükseldiği yere doğru gitmeye başladım. Garip sesler giderek artıyordu. Bir şeylerin beni takip ettiğini hissediyordum. Takip ediliyordum. Kısa bir mesafe uzaklığımda bir şeyler hissediyordum. Büyük bir hızla koşuyordum. Ve bir anda yer sarsıldı. Sanki deprem oluyor gibiydi. Durduk yere nereden çıkageldi ki. Ama bir deprem böyle bir şey miydi? Hayatımda depremi sadece başkalarının anlattıklarından dinlemişliğim vardı. Yaşamamıştım. Peki bu deprem miydi. Yer sarsılıyordu. Ve sanki geri ger gidiyordu ada. Ben hedefime doğru koşmaya devam ediyordum. Garip sesler artıyordu. Sanki bir şeyler bana Şeytanca konuşuyordu. Bende iyice saçmalamaya başlamıştım. Şeytanca mı o ne ya? Ama hayatımda hiç duymadığım bir dil olduğu kesin. Ayrıca normal bir dil olmadığı da. Ve ileride kırmızı şeylerin çıktığı kaynağı görür gibi oldum. Ortada büyük bir yıldız gibi bir şey vardı. Uzaktan yıldız gibiydi. Koşmaya devam ettim. Ayırca o yıldız yarıdan ayrılıyor muydu bana mı öyle geliyordu hiç bir fikrim yoktu. Sadece koşuyordum. Bildiğim tek şey buydu. Sesler artıyor, sarsıntı artıyordu. Bende kendimce olayların başlangıcı olan yere yaklaşıyordum...

Dünya'nın KuralıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin