•19•

4.8K 523 366
                                    

BU NE AMK ???!!₺(₺(₺!28!282+282!₺8₺(*!2(@?#(₺!(2!2(₺!#+#;"+2;2+#;₺+1(2)₺92(

BU NE AMK ???!!₺(₺(₺!28!282+282!₺8₺(*!2(@?#(₺!(2!2(₺!#+#;"+2;2+#;₺+1(2)₺92(

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

cebimden telefonumu çıkardım. okulun az ilerisindeki kafede soo bin'in gelmesini bekliyordum. aşırı gergin ve endişeliydim. minho'nun sivri dilinden korkuyordum açıkcası. her şeyi düzgün bir dille, kalbini en az kıracak şekilde anlatmasını umdum. telefonumda gezinirken kapının açılma sesiyle gözlerimi kaldırdım. 

"bok gibiyim." soo bin tam karşımda durmuş, çantası elinden sarkarken yüzünde hafif bir gülümsemeyle söylemişti. derin nefes aldım. bu günün geleceğini biliyordum ama bu kadar canımın yanacağını düşünmemiştim. gözleri kızarmıştı. kirpiklerinin hala ıslak olduğunu fark ettim. 

"gel güzelim." ellerimi iki yana açıp ayağa kalktım. dudaklarını birbirine bastırıp hızla yanıma geldi. kollarını belime doladı, başını göğsüme yasladı. yanağımı kafasının üstüne bastırıp saçlarına parmaklarımı geçirdim. ağlıyordu. benim kollarımda, başını göğsüme koymuş sevdiğim adam için ağlıyordu.

ruhum daraldı birden. onun için doğru olanın bu olduğunu biliyordum çünkü biraz daha bu oyuna devam edersek ileride daha çok üzülebilirdi. kalp kırıklığının iki katı olacağına emindim. kendimden uzaklaştırıp ellerini tuttum. başını eğerek gözyaşlarını gizlemeye çalıştı. çenesini tutup kaldırdım başını. gözlerini kapatıp dudaklarını büzdü. "gel oturalım." başıyla onayladı. ellerini bırakmadan oturttum sandalyesine.

"ne konuşmak istedi?" cevabı biliyordum aslında. hatta ona konuşmasını ben söylemiştim. gözlerime bakıp tebessüm etti. "beni sevmediğini." dedi ve tamamlamak istermiş gibi devam etti. "sevemeyeceğini." kalbimde kocaman bir ağrı oluştu. gözlerindeki hayal kırıklığı beni delip geçiyordu bildiğin.

"sadece böyle mi söyledi? kalbini kıracak bir şey söyledi mi?" cümlemi bitirdiğimde hızlıca başını iki yana salladı. "hayır hayır." gülümsedi. "hatta bu kadar kibar olacağını bile düşünmemiştim. zaten hemen konuyu açamadı, ben anlamıştım o yüzden ben açtım. özür diledi defalarca. arkadaşlığımı sevdiğini söyledi." eh dedim içimden. en azından bu birazcık içimi rahatlattı. 

"ayrılırken son kez sarıldık. belimdeki ellerini ilk ve son defa hissettim." gülümsemeye çalıştım beceriksizce. en azından bu kadarını hak ediyordu. bileklerimi sıkıca kıvrayıp heyecanla konuşmaya başladı. "boynunu öptüm." siktir. nefesim dudaklarımın arasından çıkamadı. resmen boğazım düğümlenmiş gibi hissediyordum. boynumu hafifçe kavrayıp yutkundum.

"neden öptün ki?" gülüşü yavaş yavaş silindi. "nedeni mi var jisung? yapmak istediğim için yaptım." tabii ki nedeni mi var jisung? senelerdir uzaktan aşık olduğu adamı son kez bile olsa öpme fırsatı geçmişti eline. tabii ki öpecekti. sen asıl kendine bak. fırsat bulduğun her an dokunuyorsun ona. fırsatın olmasa bile bakışlarınla yiyorsun. 

"özür dilerim, sadece son kez sarılma muhabbetleri falan bana tuhaf geliyor." güldü benim bu tepkime. "bana da tuhaf gelirdi." bakışlarım masanın üstündeki bir noktaya daldı. hiç istemiyordum ama istemsizce soo bin'in boynunu öperken ki halleri geliyordu gözümün önüne. kolumu hafifçe sıktı. "jisung." adımı söylediğinde başımı kaldırıp yüzüne baktım. "hm?" derin nefes alıp konuştu.

chére, minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin