"felix mesaj attı." duş aldıktan sonra yorgunluktan bitap düşmüş, çarşafın altında yüz üstü yatan minho'ya söyledim. başını hafifçe kaldırıp sordu. "ne diyor?" telefonumu yatağın üstüne koyup minho'nun yanına kaydım. "buraya geliyorlarmış." ellerinin üstünde doğrulup gözlerime baktı.
"salak mısın sen? halimi görmüyor musun, her yerim mosmor." yatağa uzanıp kolumu altına uzattım. "yat." kollarını serbest bırakıp koynuma girdi. "seungmin bana sinirli, o gelmezse jeongin de gelmez. muhtemelen felix ve hyunjin geliyordur onlar da görse bir şey olmaz." kolunu bedenime sarıp boynuma öptü.
"senin tuzun kuru tabi. eğer senin boynunda, omuzlarında, göğüslerinde, karnında, bacaklarında ve kalçanda morluklar ile ısırık izleri olsaydı böyle rahat olamazdın."
sıkıca bedenini sarıp yanağına öpücük kondurdum. "özür dilerim, abartmışım cidden de." gülümsedi gözlerini öperken. "olsun çok güzeldi." sırıtmasına karşılık ben de güldüm.
"acıyor mu?" elimi yavaşça kalçasına götürüp sıktım. "biraz sızlıyor sadece, dayanabilirim." elini yanağıma koyup baş parmağı ile dudaklarımı okşadı. "chan ile ilgilendin mi?" başımı salladım yavaşça. "dövdüğüm adam ile ilgileniyorum sayende." kaşlarını çatıp parmakları ile dudaklarıma vurdu.
"dövmeseydin buna gerek kalmazdı. şimdi evimizde ikinci turu yapıyor olurduk." gülerek içime sokmak istiyormuş gibi iyice çektim kendime. bedeni kollarımın arasında kaybolasıya kadar sarıldım. "seni seviyorum."
gözlerime bakışı, yüzünün aldığı masum hâl, dudaklarını hafifçe büzüşü, hepsi o kadar güzeldi ki kalbimin eridiğini hissettim. gözleri dolduğunda gülümseyip dudaklarını öptüm.
"çok mu hoşuna gitti?" başını hafifçe eğip gözyaşlarını parmaklarıyla sildi. "gitti tabi." bazı insanların göründüğü gibi olmadığına, derinlerine inildiğinde içlerinden tamamen başka bir insanın çıktığına en büyük örnek minho'ydu. onu ilk tanıdığım zamanlardakinin aksine, gözlerime bir bebek misali bakıyordu resmen. bazen bakıp, okulda piçliği ve şerefsizliği ile ün sanmış adam cidden bu mu diye düşünüyordum.
"karnındaki iz. nasıl olduğunu sorabilir miyim?" dudakları hafifçe aralandıktan sonra başını öne eğdi. "bu konu hakkında konuşmayı pek sevmiyorum." başımı öne arkaya salladım anlayışla.
"şimdi olmasa bile kendini hazır hissettiğin bir zaman paylaşmanı istiyorum. seninle ilgili her şeyi bilmek, bütün duygularını paylaşmak istiyorum. bu iyi de olsa kötü de olsa önemli değil. o yara izinin hikayesi üzücüyse eğer birlikte üzülelim. yalnız üzülmene, yalnız mutlu olmana, yalnız olmana izin vermeyeceğim artık." cümlemi bitirdiğimde derince nefes verip gülümsedi. başı hâlâ önündeydi.
"ben de seni seviyorum." elimi tutup gülümseyerek gözlerime baktı. bana bakarken büyüyen göz bebekleri öyle ışıl ışıl parlıyordu ki büyülendiğimi hissediyordum. "hep sevdim." tamamlamak istermiş gibi fısıltıyla söylemişti. bileğinin birini yakalayıp avuç içini öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chére, minsung (✓)
Fanfiction❝jisung, en yakın arkadaşına karşılıksız aşkı için yardım etmek isterken asıl yardıma muhtaç kişi hâline gelir.❞ shipler: minsung, hyunlix, changminin