Marinette/Uğur böceği
Gözlerimi açtığımda küçük karanlık bir odadaydım.
Neredeydim ben? En son çatıdaydım ve yanımda o vardı.
Sonrası karanlık.
Yattığım yatakta doğruldum.
Etrafı inceledim bir süre. Gözüm komidinin üstündeki bir resim çerçevesine takıldı.
Yataktan kalkıp çerçeveye yaklaştım. İçinde tahminen küçük bir çocuğun çizmiş olduğu aile resmi duruyordu.
Resmi elime alıp inceledim.
Resimde üç kişi vardı.
Sarı saçlı bir kadın ve adamın ortasında sarı saçlı bir çocuk.
Resme artık ne kadar dalmışsam onun geldiğini ve yanımda durduğunu farketmemiştim.
"Onu hemen yerine koy! " Bu yüksek sesle irkilmiştim. Ona döndüm.Bana kızgın bir bakış attı.
"Şey ben bunu sen mi çizdin?"
"Bu seni ilgilendirir mi?"
"Sadece çok güzel bir aile resmi. Ah ortadaki çocuk çizimi sana benziyor . Bu baban olmalı ve bu da-"Elimden çerçeveyi hızla alıp yere fırlattı.
Ayağıyla çerçeveyi parçaladı.
Bakışlarını yerdeki çerçevenin kırık cam parçalarından ayırıp bana döndü. Ben ise hala şoktaydım.
"Söylesene sen her şeye böyle burnunu sokar mısın?"
"Şey b-ben ..." Bakışlarımı ondan kaçırıp odada gezdirdim.
Kuytu bir köşede ona verdiğim şemsiye duruyordu. Yüzümde bir gülümseme oluştu. Ama hemen silindi.
"Bana bak ! Seni buraya getirerek zaten başımı iyice belaya soktum . Bir de senin boş zıvıltılarını dinlemek istemiyorum!"
Odadan kapıyı çarpıp çıktığında yerdeki cam parçalarına göz gezdirdim.
Kırık cam parçalarını bir kağıda sarıp çöpe attım. Çerçeveyi elime aldım. İçindeki resmi dikkatlice çıkardım.Bu resimdeki herkes mutluydu. Ama şimdi o üzgün ve sinirliydi.
Resmi komodinin üstüne bıraktım.
Pencereden dışarı bakmaya yeltenmiştim lakin pencere yoktu.
Evet yoktu.Odayı sadece tavandaki lambalar aydınlatıyordu.
Az önce çarptığı kapıyı açtım ve koridor benzeri yere çıktım.
Biraz ilerlediğimde karşıma oturma odası tarzı bir yer çıktı. Kanepede oturduğunu kanepenin üstünden görünen kedi kulakları sayesinde farketmiştim.
Yanına ilerledim.Oturmuş düşünüyor gibiydi. Televizyondaki habere bakarak.
Bakışlarımı televizyona çevirdim.
Televizyonda benim bir resmim ve
"Uğur böceği nerede?" adlı bir başlık vardı.
Haber spikerinin söylediğine göre iki gündür ortalıkta ve akuma savaşlarında yoktum. Bakışlarımı tekrar ona çevirdim.
Tek kaşımı kaldırıp sorgulayıcı bir bakış atmaya çalıştım . Umarım tuhaf ya da gülünç durmuyorum-
dur.
Yeşil gözlerini bana çevirdi . Kısa bir bakışmadan sonra nihayet konuşmaya başladı.
"Bakma bana öyle ! Bayılıp duran sendin."
"Ama ben, ne yani o günün üstünden iki gün mü geçti."
"Evet."
"Peki , artık uyandığıma göre artık gidebilirim."
"O, o kadar kolay değil matmazel."
"Ne?!"
"Sana ne dedim ? Seni buraya getirerek kendimi riske attım ben. Bir bedeli olmalı değil mi?"
Bana yaklaşmaya başladı. O yaklaştıkça ben geri gidiyordum.
Sırtım sağuk duvara değdi .
O hala yaklaşıyordu.
Korkmaya başlamıştım çünkü gerçekten çok kötü bakıyordu.
Duvardan geçme gücüm olsaydı keşke. Aramızda 20 santim ya var ya yoktu.Bakışları yüzümde geziniyordu.En nihayetinde bakışları küpelerime kaydı.
Eli yavaşça onlara uzanıyordu.
"Kediklizm!"dediği sırada elinde siyah toz bulutlarını andıran şeyler belirdi. Ben şaşkınca eline bakarken o benim yüzüme eğildi . Elini yanağımın yakınında gezdirdi.
"Kımıldarsan puf olursun." diye fısıldadı.
Küpelerime uzandı diğer eliyle.
Artık kapana sıkışmış gibi hissediyordum.
Hem canım hem de mucizelerim tehlikedeydi.Ehehe
Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kendinize iyi bakın 💕
Görüşürüz 🐞😼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~UMBRELLA~(✔️)
RomanceŞemsiyelerinin altına saklanırlardı. Çünkü gece onların aşkını saklayacak kadar karanlık değildi. Bir Japon efsanesine göre yağmurlu bir günde bir erkek bir kıza şemsiye uzatırsa kaderleri sonsuza kadar bağlanırdı. Peki ya bir kız bir erkeğe şemsiye...