Yeni bölüm geldiiii. Bu sefer daha erken :) Bazıları zaten tahmin etmişti Betty'nin nereye gideceğini ;) Gerçekten aklımı mı okuyorsun sen?? Canım benim
Bu bölüm @monteithsfairy adlı prensese atfedilmiştir ;)
&/&/&/&/&/&/&/&
Evet. Akıllı ben az önce Ölüyoruuum diye düşünürken şimdi elimde bir valizde sokaklarda gezinip duruyorum.
Tanrı aşkına gerçekten hemen şimdi şuraya bayılabilirim. Gerçekten. Hiç değilse şurada oturur geceyi burda geçiridim.Hatta bunu yapıcam.
Kaldıma oturup dirseklerimi diz kapaklarımın üzerine, ellerimi de çenemin yanına yerleştirdim. Derin bir nefes verdim. Ne yapıcam şimdi?? Göz kapaklarım artık kapanabilmek için resmen bana yalvarıyordu. Ve ben hala sokaklardaydım. :(
Anahtarlarımı çıkardı. Evin anahtarı? Tanrı aşkına zaten oradan kaçtım! Kharter'ların ev? Tabi ki olmaz. Orayı kendi evimmiş gibi kullanamam. Tamam belki burda olsalardı kullanırdım ama.. Hem buna moralmen dayanamam bile.. Kafe'nin anahtarı? Tanrı aşkına kim kafade kalındığını görmüş ?! Bi dakka niye olmasın ki? En azından geceyi orada geçirir sabaha da kiralık bir ev ararım.
Oturduğum yerden kalktım. Malesef bir kafede kalacağım. Ama şuan cidden kalacağım yerin hiçbir önemi yoktu. Yeterki yatabileceğim bir yeri olsun. Şöyle bir köşede kıvrılıp geceyi geçirebileceğim bir yer yeter. Kuru yerde bile olsa razıyım.
Kafenin kapısının önünde dikilmiş az önce kolaylıkla bulduğum anahtarları şimdi fellik fellik arıyordum. Tanrı aşkına neden gerektiği zamanda ortaya çıkmazsın ki??
Sonunda anahtarları bulup kapı deliğine sokabilmiş ve kapıyı açabilmiştim. İçeriye doğru bir kaç adım attım. Sanki bir gariplik vardı. Her günümü burda geçiriyordum. Bi gariplik olduğunda anlardım. Boğucu bir koku vardı. Sanki içerde öküz tepişmiş gibi..
Ben daha ne olduğu anlamadan birine çarptım. Yere bir şey düştü ve kırıldı. Ve ben de her neye çarptıysam şuan korkudan ona sarılıyordum. Tanrım...
Tris'in ağzından;
Sabah Dean'ın gidişiyle hepimiz bir kere daha üzülmüştük. Aramızdan ona en yakın James olsa da hepimiz onu çok seviyorduk. Kardeşimiz gibiydi. Hatta gibi değil öyleydi. Kardeşi Kharter'ı görmûştük daha öncelerde. Şimdi ikisi de anılarıyla dolu bu kafeyi satmak veya kapatmak yerine devretmek üzere tanıdık birilerini arıyorlardı. Tabi ki böyle birşeyde Dean' a yardımcı olacaktık.
Her ne kadar Dean'ı dükkanı hepimize devretmek istese de tabiki James'e devredecekti. Bir kafede 5 ortak olamaz demi?? Heleki o kafenin %50'si bir kıza, %50'si de 4 erkeğe bölünürse... Boşverin hiç konuşmaya bile gerek yok.
Sonuç olarak aslında dükkan James'e devredilse de biz James'in peşini bırakmayacağımız hepimizin kafesi gibi olacaktı zaten. Dean gidince gidip dükkanımızı ziyaret edelim bi dedik. Sonuçta orası bize Dean'ın emaneti.
Akşama doğru oraya gittik. Daha sonra içkiyi biraz fazla kaçırdık. Tabi sonra James " Bu halde araba kullanamayız" diyip durdu. Bu çocuk gerçekten babamız gibi hep 'onu yapamazsınız; böyle olur, şunu yapamazsınız; şöyle olur' diyerek başımızın etini yiyiyordu. Tamam biz grup olarak çılgın bir kişiliğe sahip olabiliriz. Fakat James biraz daha aklı başında olanımız diye biliriz.
Geceye kadar kafamıza göre takılmıştık. Gece de Brad ve ben sandalyeri birştirerek yatmış, James masaları birleştirmiş, Connor da mutfaktaki ayrı olarak yapılmış tezgahta yatmıştı. Ne kadar lüks yataklarımız var demi ama??