9.bölüm

106 11 3
                                    

Betty'den

"Hayır" dedim gözünden bir yaşın daha kayıp boynumdan aşşağıya doğru bir yol çizmesine izin verirken. Bilmem kaç milyonuncu göz yaşım akmaya devam ederken sadece nefes almaya çalışıyordum. Kelimeler ağzımdan bir fısıltı şeklinde çıkıyor ve bu beni daha da zavallı bir hale sokuyordu.

"Hayır" dedim bir kere daha...
"Olamaz!"
"Yapamazsın! "
"Gidemezsin! "
"Beni böyle bırakamazsın!"

İçimi yakıp kavuran bir derin nefes daha aldım ve elimin tersi ile akmakta olan göz yaşlarımı sildim. Ama boşunaydı. Ben sildikçe yerine yenileri geliyor, bitmek tükenmek bilmiyorlardı.

"Beraber yapacak daha çok şeyimiz vardı."
"Sen demiştin! Kendin dedin!"
"Daha yaşayacak çok şeyimiz var dedin!"
"Şimdi ise beni bırakıp gidiyorsun!"
"Neden?!"
"Neden?!"

Sesim gittikçe kısılıyordu. Ben ise hala ağlıyor ve önümde cansız bir şekilde yatan bedene bakıyor, bazen sinirlenince ona vuruyordum. Yavaşça.. O hep böyle derdi çünkü.. Ne kadar sert vurursam vurayım, onun için yavaştı..

O benim süper kahramanımdı. Süper gücüyle beni yaşadığım karanlıktan çekip kurtarmıştı...

Şimdi ise gitmişti. Beni tekrar bir karanlığın içinde kalmaya mahkum bırakarak, sadece gitmişti...

"Severdin." dedim.
"Saçlarımla oynamayı severdin. Şimdi ise öylece yatıyorsun! Bir daha yapmayacak mısın?! Oynamayacak mısın saçlarımla?! Gözlerinin içi gülerek bana bakmayacak mısın bir daha...?! Bakmayacak mısın her zamanki gibi aşkla...?!"

Bininci kez burnumu çekerken devam ettim...

"Ya ben! Ben ne yapacağım! Ölümüne aşık olduğum yemyeşil gözlerin olmadan?! Hastası olduğum.. bir daha koklayamamaktan korktuğum kokun olmadan?! Bir daha duyamamaktan ölesiye korktuğum sesin, dokunmaya kıyamadım bedenin olmadan?! Ne yacağım ha?! Söylesene! Bir çözüm üretsene!"

"Beni bırakıp gitmek kolaydı çünkü! "

Bağırmayı bırakıp konuşmaya devam ettim. Ama sesim sandığımdan bile daha kısık çıkmıştı.

"Beni bı rakmak kolaydı! Bakmaya doyamıyorum dediğin gözlerimi bırakmak, tam burda ölebilirim dediğin boynumu ve kokumu, bir an olsun bırakmak istemiyorum dediğin, hiç bıraknayacakmış gibi sarmaladığın bedenimi bırakmak kolaydı!"

Gözlerimdeki yaşlar hala akmaya devam ederken kafamı yukarıya kaldırdım.

"Tanrım! Neden ben! Neden ben ve neden şu koca dünyada en sevdiğim kişi?! Tam da gülümsemeyi öğrenmiş, yapmacık tebessümleri geride bırakmışken, içten bir kahkaha atmayı daha yeni tatmışken, gerçek mutlulukla tanışmışken, sadece sana sorduklarında verdiğin cevap değil hissettiklerinle beraber mutlu olmuşken..."

Göz yaşlarım benden habersiz akmaya devam ediyor, biraz uzağımızda bize bakan insanları umursamıyordu.

Daha fazla nasıl, nereye kadar dayanabilirdim bilmiyorum. Onsuz nasıl yapabilir, tekrar nasıl gülebilir, ağlamayı nasıl bırakabilirdim bilmiyordum. Bilmiyordum. Hiçbir şeyi... Aklım ve varlığım da onunki gibi uçup gitmişki sanki...

Birisinin beni kolumdan çekmesiyle ondan uzaklaşmak zorunda kalmıştım. Ama hayır onu bu şekilde bırakamazdım. Kolumu kurtarıp ona bir kere daha yaklaştım. Uzanıp dokunmaya kıyamdığım saçlarını okşadım. Son kez... Bir daha hiç göremeyeceğim, dünyadaki en güzel renkleri barındıran gözlerine baktım. Ama yoktu beni her baktığımda hercanlandıran yeşilleri... Çünkü o yummuştu gözlerini, yummuştu sonsuza kadar... Ona baktım son kez... Aşık olduğum adama... Süper kahramanıma... Ve uzandım.. Son bir kez öptüm onu... Sonsuza dek saklamak istediğim kokusunu içime çektim... Son kez... Lanet olsun ki son kez... Son kez öpüyordum o öpmeye kıyamadığım dolgun dudaklarını... Son kez...

The Chance Cafe's / Şans Kafe'de (The vamps)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin