Brenny'den
Bitmiştim. Dünyam ters dönmüştü. Benim ikinci babam gibi gördüğüm adamın çok ciddi bir hastalığı vardı.Ve en kötüsü Kharter bunu benden saklamıştı. Neymiş üzülmiyemim diye yapmış. Ne oldu şimdi hiç üzülmedim mi sanki ?? En yakın arkadaşım ve ikinci ailem yurt dışına gidiyordu. Tedavi için. Kardeşim olmamasına rağmen, gerçek kardeşimmiş gibi bana abilik yapan ve sanki bi kardeşim varmış gibi bana bu eksikliği hiç hissettirmeyen Dean, annemi sevdiğim kadar onu da sevdiğim Karen teyzem, inanın kendi babamdan çok sevdiğim Max amcam gidiyordu. Can dostum Kharter'ım gidiyordu...
Ne zaman dönecekleri belli değildi. Tek bildikleri Max amcanın tedavisi ne zaman biterse o zaman döneceklerdi. Belki bir kaç ay belki yıllar sonra...
Çok üzgün, aynı zamanda çok kızgındım. Özellikle de Kharter'a . Bana söylemediği için. Ona küsmedim. Zaten hiçbir zaman küsemem de.. En azından küsmüş gibi yapabilirdim. Ama bunu da yapmayacağım çünkü yarın gidiyor. Ne kadar çabuk giderlerse o kadar çabuk tedaviye başlarlarmış. Ve tabi o kadar çabuk da dönerlermiş.
Şimdiye kadar Kharter'la yeterince hüzüne boğmuştuk kendimizi. Biraz ağlayıp, çokça da birbirimizi özleyeceğimizi söylemiştik. Her ne olursa olsun bu kızı seviyordum.
Kharter'ın bir kafe'si vardı. Abisiyle ortak. Ve ne kadar sürede gelecekleri belli olmadığı için ya kapatacaklardı ya da devredeceklerdi. Satamazlardı. Kapatamazlardı da. O dükkanda çok hatıralarımız var. Ve Kharter'la Dean dükkanı tanıdık birilerine devredip en azından onlar gelene kadar dükkanın başında duracak birisi bulacaklardı. Çözümleri buydu. Haklılardı. Ben olsam ben de öyle yapardım. Fakat Kharter saolsun bu fikrimden anında vazgeçesim geldi. Bunun sebebini hepiniz az çok tahmin edebilirsiniz.
Tabi ki Kharter beni istedi. Sanki kafenin başına geçebilecek başka burisi bulanamıştı. Ben ne anlardım kafe işletmekten yaa. Zaten okulum da var. Ve bi de aile meselesi. Şu baybenseninbabanımbanakarşıgelemezsin böyle bir şeye asla izin vermezdi. Mutlaka bi bit yeniği çıkartırdı... Fakat Kharter... Benim kabul etmeyeceğimi biliyordu. Bu yüzeden Karen ve Max'de benimle konuştu. Ama yine kabul etmedim. Edemezdim. En donunda Kharter tekrar benimle konuşmaya daha doğrusu kafamı ütülemeye gelmişti. Üstelik bu sefer yanında yardımcısıda vardı: Dean...
---------------------
Kharter inadına dayanamayarak ayağa kaljtı ve arkasına dönerken " Ne yani kafeyi satalım mı?? O kadar güzel hatılarımız var o kafede. İyi kötü her anımızı orada yaşadık. Hadi Betty benim senden başka güveneceğim kimse yok. Başka çözümüm de yok! Ne yapmamı bekliyosun. Yardıma ihtiyacım var işte..." dedi sonra tekrar bana dönerek yanıma eğildi. "Yardım eet. Lütfeen!!" diyerek yavru köpek bakışı attı. Ve ne yalan söyliyim, beni ikna etti. Fakat bunu oba söyleyemedim. Çünkü ben kolay hamle değildim...
Biraz daha yalvarttıktan sonra bunu kabul ettim - daha doğrusu zorunda kaldım- Bana öyle bakmayın. Bunu yapmak zorundaydım. Zorunda olmasam onu yalvartmam bikere...
Yarın gidecekleri için işlemleri bugün yapmak zorunda kalmıştık.
Yolda giderken fark ettimdeni benim bir ortağım olacaktı. Daha doğrusu ortaklarım. Yabi Dean'ın dediğine göre....
Tabi dükkanın %50'si benim =D O yüzden benimle iyi anlaşmaları lazım. Zaten Dean'ın bulacağı kişi ne kadar gıcık olursa...
&&&&&&&&
Yattığım yerde tavana bakıp bugünü ve ne kadar berbat bir gün olduğunu düşünmeyi bırakıp sağıma döndüm. Yastığıma sarılıp - içimde her ne kadar gittikleri için ağlama duygusu olsa da - uyumaya çalıştım. Uzun bi süre sonra bunu başardım. Sonunda...
Merhaba canlaaar. Bu benim ikinci hikayem. Ve çok sevdiğim, hayranı olduğum grup THE VAMPS ile ilgili bir hikaye olsun istedim. Ah artık beyenip beyenmemek size kalmış. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere VAMPETTE'lerim....
<3<3<3<3<3<3<3