168:01:59
"Bir yeni güne daha girdim, bugün sensiz geçirdiğim 358.günüm oldu." diye mırıldandı genç kız açık pembe çiçekli pijamalarının kollarını parmaklarıyla çekerken. Gözleri kızarsın istemiyordu, hıçkırıkları cam kırıkları misali dolup ciğerlerine batsın istemiyordu ama oluyordu işte. Onu düşündüğü her an tüm bunları baştan, ve her seferinde acısı katlanarak yaşıyordu.
Neden diye soramadan edemiyor, kendi bulduğu nedenlerin arasında ise kayboluyordu her gece. Sevdiği, aşık olduğu kadının onu terk edişine bir neden arayarak geçiriyordu gecelerini. Aynı kendinin de dediği gibi, her geceye aklında ve kalbinde onunla birlikte giriyor da olsa, asla tekrar onun kolları arasında olduğu kadar mutlu olamayacağını bilerek kapıyordu gözlerini.
Gecesini geceden saymıyordu o yokken, uyku uyumuyordu, onun yaptığı bir tek bedeninin uyuşmasına, bir sonraki gün sevgilisini beklemek için enerji toplamasına izin vermekti sadece. Aynı birazdan soğuk yorganının altına kıvrılıp yapacağı gibi.
Dirseklerini yasladığı açık renk masanın üzerinde duran deri kaplı defter, Chaeyoung'un gerçek anlamda tek arkadaşıydı. Sevgilisi onu terk ettiğinden beri bir tek ona anlatabiliyordu çünkü içindekileri. Tüm hislerini barındıran bu satırlar, öyle alelacele yazılan günlükler de değildi üstelik. Chaeyoung hepsini sanki Jisoo geldiğinde okuyacakmış gibi özenle yazıyor, sevgilisinin vereceği tepkileri, ezbere bildiği çehresinde dolanacak mimikleri dahi tasarlıyordu kafasında.
Önce o güzel gözleri kısılır, genç kızı her gördüğünde mahveden, kalbi andıran dudakları usulca kıvrılırdı ardından. İnce, genelde koyu tonlarda uçlarını süslediği tırnakları gezinirdi kalemin kağıda geçen mürekkebinde. O anları hissetmek isterdi Jisoo, küçüğünün onu beklerken neler hissettiğini anlamak, ona, kalbine dokunmak isterdi.
Chaeyoung bazen sırf bu yüzden yazısının bazı kısımlarına japonca kelimeler eklerdi, çünkü bilirdi ki sevgilisi ona aşkını japonca anlatmaya bayılırdı.
Gözlerinin önüne üşüşen yeni anılarla kırık bir gülüş sundu, loş ışığın hakim olduğu odaya genç kız. Japonya'ya ilk gelişleri döndü aklının dağınık sahnesinde.
"Burası çok büyük unni, ya kaybolursak?" dedi genç kız, yanında bir eliyle bavulunu, diğeriyle elini tutan genç kadına seslenerek.
Genç kadın parıldayan gözleriyle sevgilisine döndü, kızın koyu renk kahküllerini düzeltti parmaklarıyla.
"Yanında ben varım küçüğüm, sen alışana dek işimden izin de alacağım zaten."
Kızın endişeyle kıpırdanan bedeni sevgilisinin güven verici sözleriyle kontrol altına alınmış bir halde bıraktı hafif titremesini.
Gerginliğini atmak adına, kahve saçlarına usul usul öpücüklerini dizdi mor saçlı kadın. Sevgilisini böyle görmek istemiyordu, onu gülerken görmeyi seviyordu. Işıl ışıl bakan, onun hayatını anlamdıran çiçeğini görmek istiyordu.
"Minik sevgilim, endişelenme. Biz birlikte oldukça, seni ait olduğun yerden, kalbimden asla ayırmayacağım. Böylelikle hiç kaybolmayacaksın."
Zihninde çan misali yayılan sevgilisinin sesiyle yanağından süzülen yaşı sildi genç kız. Yalnızca dört yıl önce geçmişti aralarında bu konuşma, yaşadıkları ülkeden Japonya'ya ilk gelişleriydi. Chaeyoung bu cıvıl cıvıl görüntü karşısında mest olsa da korkmadan edemiyordu, tanımadığı insanların arasında nasıl yaşamını devam ettireceği endişesiyle geriliyordu kalbi.
Taa ki, sevgilisi dediğini yapıp yeni hayatlarına alışması için yanında kalana dek.
İşin acı yanı, Chaeyoung bu şehre ve içindeki anılara fazlasıyla alışmıştı, yoğun duygular saklamıştı ara sokakların içine, parkların, balkonların, adım attığı, attıkça sevgilisini de götürdüğü her yerin içine. Her şey yolundaydı, sevgilisi onu bırakıp gidene dek.
Ama Chaeyoung biliyordu, sevdiği kadın ondan asla vazgeçmezdi. Geri dönecekti, ha yarın, ha ertesi gün. İstemsizce kalbini takip edecekti, adımları aşklarını dolu dizgin yaşadıkları evlerine çekilecekti eninde sonunda. Buna inanıyordu Chaeyoung.
İki büklüm oturduğu kırmızı sandalyeden kalkıp etrafına, odanın bohem havasına baktı sessizce. O yokken her şey eksikti sanki, yarımdı. Renksizdi, sessizdi, hissizdi. Ray üstünde kayarak açılan balkon kapısını takip etti kızın adımları, dışarda parılayan Ay'a baktı. Sanki o bile hissediyordu Jisoo'nun yokluğunu, eskisi kadar ışıldamıyordu. Yıldızlar bile küskündü gece, bulutların ardında saklanmış gibilerdi. Olanlardan utanıyor, Chaeyoung'a o gittiğinden beri yana yakıla aradığı cevabı vermeye korkuyorlardı.
Umutsuzca tekrar gezdirdi harelerini gökyüzünde, yine suskundu gece sakinleri. Yine cevapsızdı soruları, yine ve yine yarımdı bir yanı.
Yenilmişlik hissiyle masasının başına yöneldi genç kız, sarı düz saçları pijamasının üstünden defterine doğru uzanıyordu. Gözlerini geceye kapamadan son kez içinden geçirdi kelimelerini, sevgilisi her an dönebilirdi ve eğer kontrol etmezse ona verecek kadar kusursuz olmayacağına inanıyordu.
Sevgilim Jisoo,
Bugün 358. Günümdü. Aslında dün, gece yarısına girdik çünkü.. Küçüklüğümden beri hep karıştırırım, bilirsin. Sabah her zaman olduğu gibi işe gittim, ufak kitapçı dükkanımız gittikçe büyüyor. Sen olmasan da senin yerine devam ettiriyorum ben meleğim, çünkü biliyorum ki geleceksin. Sadece gitmen gerekiyordu, değil mi? Ama biliyorum, küçüğünü bırakmayacaksın sen.
Onun dışında, bugün dükkanı kapadıktan sonra beraber oturduğumuz parka gittim. Haftasonları piknik yapmaya gittiğimiz yere, caddeyi gören banka oturdum. Bunu söylersem bana kızacaksın, çünkü hoşlanmadığın şeyler yaptım. Ama dayanamadım, ağladım unni.
Sen yokken burası çok büyük ve karanlık geldi gözüme, dayanamadım ben. Sanki yürüdüğüm sokaklarda, hatta evin içinde dahi odalarda kayboluyor gibiyim. Ay ve Güneş'e bile soruyorum seni, yıldızlara soruyorum. Hepsi kaçıyorlar benden.
Daha fazla üzüldüğümü okumanı istemiyorum, bu defteri senin için saklıyorum çünkü biliyorsun. Geldiğinde okuyacağını bildiğimden, bazen japonca bile yazıyorum. Sen çok severdin japonca konuşmamı,
'Küçüğüm benim, minik çiçeğim.. Çok güzel konuşuyorsun sen, çok yakışıyor sana.'
Derdin hep. Evde bazen konuşuyorum, sana olan aşkımı anlatıyorum çiçeklerimize. Beni dikkatle dinliyorlar ama onlar da suskun, ne zaman döneceğini söylemiyorlar Jisoo.
Seni bir ömür beklerim derken bu kadar zor olacağını tahmin edememiştim.. Lütfen geri dön Jisoo, seni çok özledim.
minik cezayir menekşen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petite pervenche,, | chaesoo
Short StoryArdında bıraktığın bu şehrin ışıkları bile özlüyor seni Jisoo, neden gelmiyorsun buna rağmen? Bana acımayışını anlıyorum, sen hiçbir zaman bana acımazdın zaten. Ama yağan kar tanelerine acımanı isterdim, güzelliğine dokunmadan gökyüzüne karışacak k...